22 Ekim 2010
Aralarındaki farklar
Bir futbolcu için ne kadar kötü bir şey olsa gerek. Aynı formayı paylaştığın, benzer hedefler peşinde koştuğun adamlardan biri baştacı edilirken, sana "Siktir git" denmesi.
Hayatını altyapıda geçirmişsin, bu takımın neredeyse her basamağını atlayarak, hayalini kurduğun adamlarla birlikte oynamışsın ama senin için sağda solda "yeniçeri" benzetmeleri yapılırken, elin Çek'i 4 yenilen bir maçta alkışlarla sahayı terk ediyor.
Aralarındaki farka bakıyorum. Zekâ, insanlık, onur, haysiyet, yetenek gibi belirgin farklar var.
Biri lifi atana kadar koşuyor sahada, diğeri kendine güvenmeyenleri hizaya getirmek için maçın başından sonuna saçmalıyor.
O yüzden bu ülkeden bir bok olmuyor ya. Adamda meslek ahlâkı var. Aldığı parayı dibine kadar hak etmek için kendini sakatlayana kadar koşuyor sahada. Diğerine bakıyorsun, her gelen yabancıyı sepetlemek için dibindeki adama pas bile vermiyor.
Şunu kabul edelim. Galatasaray'ın saha içi sonuçlarının bu kadar berbat gitmesinin temel nedenlerinden biri saha içindeki adamlardaki ahlâki eksikliktir.
Sabri'yi örnek alalım. Futbolcu olmasa, ne olur bu adamdan? Valla çok çok çırak olur. Sabri'nin beynine sahip bir adamın çıraklıktan kalfalığa yükselebileceğini düşünmüyorum. Genel bir zekâ eksikliği olduğu su götürmez bir gerçek. Ama daha önemlisi insani yönleri zayıf.
Hangi işi yaparsan yap, iş ahlâkı önemlidir. Misal oturduğum evin orada en az 3-4 bakkal var. Biri saat 9'da açıyor dükkânını, biri 10'u buluyor, biri ise saat 6.30'da açıyor. 2 kardeş, 2 aile geçiniyor o bakkal dükkânından. Herkesi güleryüzle karşılıyorlar, sorup da "Yok" dedikleri bir mala rastlamadım. Tam esnaflar, tertemiz iki adam.
Sizce bu 3-4 bakkaldan hangisinin daha çok müşterisi vardır? Ehh, cevabı gayet basit.
Sabri ile Servet, saat 10'da dükkân açıp, müşteriyi tersleyen bakkallar. O yüzden sevilmiyorlar, o yüzden hain gibi görülüyorlar.
Mesela merak ediyorum, Servet Hagi ve Tugay için "Bu yıl son şansları" diyebilecek mi? Diyemez, neden diyemez çünkü şark kurnazı Servet. Kime laf söyleyip, kime laf söyleyemeyeceğini bilir. Servet artık ağzıyla kuş tutsa yaranamaz kimseye. Bundan sonra senelerce iyi oynasa da, daha ilk hatasında "Zaten Rijkaard'ı da göndermek için elinden geleni yaptı" diyecekler.
Cidden hayatta en önemsediğim şeylerden biridir, iş ahlâkı denen olgu. Ne yazık ki, bizde pek de bulunmayan bir şeydir bu. Sadece futbolda değil; bakkalı, gazetecisi, marangozu v.s. v.s. her yerde aynı.
İş ahlâkı olan futbolcular istiyorum. Vatanı, milleti, boyu, posu hiçbir şeyi önemli değil. Sahaya çıktığında isterse bin tane de hata yapsa aldığı paranın hakkını vermek için çabalasın yeter.
Ben o yüzden Mustafa Sarp'a hiç kızamıyorum. Adamın yeteneği o kadar, elinden geleni yapıyor ama elinden gelen o kadar, fazlası yok.
Ben, futbolcunun Baros gibi zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını seviyorum. Servet gibi ortalarda 'delikanlı' diye dolanıp, götü ayrı başı ayrı kafasında bin tilki olanını değil.
Şu formaları daha fazla kirletmeden bu zihniyetteki adamlardan bir an önce kurtulmak şart. Yemişim şampiyonluğu, başarıyı...
Kızıyorum, ediyorum ama yine de konuşmaktan kendimi alamıyorum. Ne acayip şeymiş Galatasaraylı olmak.
Etiketler:
harry kewell,
milan baros,
sabri sarıoğlu,
servet çetin
Haram olsun
Son bir aydır sürekli konuşuyor. Her konuda fikir beyan ediyor. Özellikle "Din adamları kanaat önderi olmalı" açıklamasından sonra daha fazla konuşmaya başladı.
Bütçeleri, ülke bütçesine eşdeğer nitelikte. 2010 bütçeleri 2.650.530.000 (artık yazıyla ne kadar geliyorsa hiz hesaplayın. matematiğim zayıftır) ve bu parayı beğenmiyorlar. 10'a yakın bakanlığın bütçesinden daha fazla paraya sahipler.
Türkiye'de her 70 camiye karşılık bir hastane var. 353 kişiye bir cami, 60 bin kişiye ise bir hastane düşüyor.
Yine camilerde 26 milyon 882 bin kişinin ibadetini yerine getireceği kapasite bulunurken, hastanelerin tedavi için kabul edebileceği hasta sayısı ve kapasitesi ise sadece 189 bin 482 kişi.
Türkiye'deki bütün hastanelerde diş hekimi, eczacı ve laboratuvar uzmanı dahil 21 bin 29 sağlık personeli bulunurken camilerde 9 bin 547 müezzin ve kayyum var.
Diyanet'in bünyesindeki kadro sayısı ise 117 bin 541 kişi.
Nasıl bir kurumdur anlamış değilim. Verdiğim verginin bir kuruşu buraya gidiyorsa, kendi dillerinden konuşayım haram ediyorum. Verdiğim vergiden okul, hastane yerine cami yaptırılıyorsa yine haram ediyorum.
Ali Bardakoğlu denen arkadaş şu günlerde pek popüler. Ağız ishali durumu yaşıyor. Her konuda bir fikri var, her konuda fikir beyan ediyor.
Ülkenin paralarını hortumlayan resmi kurum niteliğindeler.
Nasıl bir ülke anlamış değilim. Hastane yerine okul yaptıran, doktor yerine imam, müezzin istihdam eden.
Dediğim gibi tek bir kuruşumu bile haram ediyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)