11 Kasım 2011

Saygı beklenmez, saygı hak edilir!

Milli maçın faturası da Galatasaray taraftarına kesildi. Milli formaya saygı gösterilecekmiş, öyle diyor futbol uleması Rıdvan.

Rıdvan Dilmen bu ülkede 1.5 yıl futbol oynamış, teknik direktörlük kariyeri büyük fiyasko olan, kahvedeki adamın diliyle yorum yapan, bir şahıstan başka bir şey değil.

Taraftar için milli formaya saygı göstereceksin dediği adam Emre Belözoğlu. Hani şu, saha içinde İsviçreli futbolcu tekmeleyen, basın tribününe milli forma üstündeyken, kol hareketi çeken tip. Ulan, bırakın bu hamaseti. Önce üstüne milli forma giyen herif, o formaya saygıyı gösterecek. Sonra saygı görmeyi bekleyecek. Üç kuruşa beş köfte yok.

Kaleye geçen angut "Amına koduğumun çocukları" diyecek, kolunda kaptanlık bantı olan lavuk "Orospu evlatları. Şimdi o ağzınıza sikmek lazım sizin de neyse" diyecek, ben bu adamlara saygı göstereceğim.

Milli formanın kutsallığı tek taraflı mı? Taşıyana saygı gösterilecek kutsallığından ötürü ama taşıyan üstündeki formaya hiç saygı göstermeyecek. Mis lan, mis. O zaman geçirelim üstümüze milli forma, gelelim NTV binasının önüne sana, sülale boyu küfredelim. Hoş, ben pijamayla da geniş geniş yapıyorum o işi ayrı mesele ama madem hadise formadan kaynaklanıyor, öyle yapalım.

Samimi olsun herkes. Galatasaray-Fenerbahçe rekabeti ülkede her şeyin önüne geçmiştir. Misal, Volkan Dünya Kupası finalinde 90. dakikada penaltı kurtarsa, kaç Galatasaraylı deliler gibi sevinir? Olur muhakkak da, azınlık halinde kalır. Ya da Sabri Avrupa Şampiyonası finalinde 90'da 30 metreden koysa, kaç Fenerbahçeli, o golü Gökhan Gönül attığında verdiği tepkiyi verir.

Volkan zaten antipatik bir tip. Fenerbahçeliler dışında seveni olduğunu sanmıyorum ama Ali Sami Yen'de götüyle top durduğu an, ağzıyla kuş, götüyle ejderha yakalasa bile Galatasaraylı taraftarlarla arasında asla bir daha düzelmeyecek bir ilişki vardır. Keza Kadıköy'de üçlü çektiren Sabri'yle Fenerbahçe taraftarı arasında da benzer bir ilişki var.

O yüzden samimiyetle söylüyorum ki, milli takımdan hazzetmiyorum. Antrenörü Oğuz Çetin olan, kalesi Volkan'a emanet, kaptanlık bandı Emre'nin taşıdığı bir milli takım için de asla ve asla sevinmem. Haa bunu söylerken, Gökhan Gönül'e ya da Mehmet Topuz'a neden küfretmediğimi de bir zahmet sorgulasın Fenerbahçeliler. Derdim Fenerbahçeli olması değil, sizin de misal Mehmet Topal Galatasaray forması giyerken, bir şey söylediğinizi tahmin etmiyorum.

Konu uzadı, demem o ki, şu milli forma kutsaldır martavalı bir kenara bırakılsın. Benim için kutsal forma Galatasaray'dır. Fenerbahçeli için Fenerbahçe veya Beşiktaşlı için de Beşiktaş forması kutsaldır.

Kimse 3-0 yenildik diye kendini yerden yere vurmasın. Rakibine saygı duymayan kimse, futbol oynamasın.

Milli formaya saygıysa, sen daha maç başlamadan rakibinin milli formasına saygı duymadığını gösteriyorsun. Yorumcu olan gavat, milli formaya saygı derken, bunu dile getirse ya. "Ayıp oldu" dese ya. Senden sonrası tufan tabii. Söylesen o lafı, milliyetçi duyguları kaşıyacaksın, rahatsız edeceksin.
Senin forman, marşın saygıyı hak ediyor, Hırvatistan'ın forması çaput, milli marşı da Serdar Ortaç bestesi! Değil mi a.k. Bu yüzden önce herkes samimi olmalı.

Son olarak, "Bu şahane stadı yapanlar da yuhalandı" diyerek, tüm ihaleyi Galatasaray taraftarına yükleyen; modern futbol bilgisi bir ilkokul çocuğu düzeyinde olan, yorumculuğu sokak ağzı ile karıştıran dallamaya ya, siktir git demek lazım.

Futbol bilgini, "Biz duygusal futbol oynuyoruz. Mantık futbolu bize göre değil", "Normal oynasak bu Hırvatlar'ı yeneriz" gibi adını sizin koyacağınız yorumlarda bulundu. Futboldan bir bok anlamıyorsun, işin siyasi boyutuna hiç girme, çünkü beynin bunları almaz. Sen günlük 5 bin 10 bin TL'lik bahislerini oyna, at yarışını yap, Fenerbahçe maçlarını izlerken, rakip çizgiden top çıkarttığında onlara "Orospu çocuğu sanki şampiyonluğa oynuyor" diye yorumlarda bulun.

Gerisi senin aklının alacağı işler değil.

Tanıdık geldi mi?


Deneyde kafes, maymunlar, 1 merdiven (ladder), merdivenin tepesinde muzlar, 1 de soğuk duş kullanılıyor. Merdivene çıkıp muzları almaya yeltenen maymun dışındaki 4 maymuna bilim adamı soğuk duşla ıslatıyor.

Her maymun bir seferde olsa muzları almaya yelteniyor ve onun dışındaki maymunlar devamlı soğuk suya maruz kalıyor, daha sonra da muzları almaya çalışanı darp ediyorlar.

Bir süre sonra maymunlardan hiçbiri muzlar orda durmasına ve aç olmalarına rağmen almaya yeltenmiyorlar.

Bir süre sonra maymunlardan bir tanesi yeni başka bir maymunla yer değişiyor. İlk işi muzları almaya yeltenmek oluyor. Diğerleri yeni maymunu soğuk duş olmamasına rağmen darp ediyor.

Birkaç yeltenme ve darp girişiminden sonra maymun nedenini bilmediği halde muzları almaya yeltenmiyor.

Sonra 2. bir maymun eski maymunlardan biriyle yer değişitiriyor. Onun da ilk işi muzları almaya yeltenmek oluyor, diğerlerinden dayak yedikçe vazgeçiyor. 3. maymun, 4. maymun ve en sonunda 5. maymun da aynı şeyleri yaşıyor.

En sonunda soğuk duş etkisini yaşayan ilk 5 maymun bu şekilde yeni 5 farklı maymunla yer değiştirmiş oluyor.

Yeni gelen maymunlardan hiçbiri soğuk duş olayını yaşamamasına rağmen muzları almaya kesinlikle yeltenmiyorlar. Yeltenen olursa da o maymunu yine dövüyorlar.

Dayanın lan


İki gazeteci Cem Emir ve Sebahattin Yılmaz enkaz altında.

Dayanın lan, dayanın...

Erdoğan Bayraktar sansürü


5 gündür bok gibi hastayım, o yüzden olan biten hiçbir şeyden haberim yok. Sabah sabah işe geldim bütün sinirim ayağa kalktı.

Herkes biliyordur, bu 'Arena fatihi'nin Van depremi sonrası "Artık burası en güvenli yer. Evlerinize girin" sözlerini. 'En güvenli' yerde şu ana kadar 17 kişi yaşamını yitirdi. Halen enkaz altında olanlar var.

Bu suratında meymenetten eser olmayan adam, söylediklerinden çok utanmış olacak ki (!) önce sözlerinin 'yanlış' anlaşıldığına dair bir açıklama yapıyor.

Tabii, "Artık burası en güvenli yer. Evlerinize girin" derken aslında başka bir şey söylemek istedi ama hepimiz gerizekâlının önde gideni olduğumuz için bunu kavrayamadık.

Deniz Baykal'dan çok hoşlanmam ama bugünkü iktidar için dile getirdiği 'korku imparatorluğu' tanımlaması, tarihi bir söylemdir. Gerçekten de, ülkede 'korku imparatorluğu' kurdular.

Bunun son örneğini de, Erdoğan Bayraktar haberinde yaşamışız. Öğleden sonra gelen bir telefonla, Erdoğan Bayraktar'ın "Artık burası en güvenli yer. Evlerinize girin" açıklaması medyadan kaldırılıyor.

Yok yanlış duymadınız, haber çıkartılıyor. Artık seve seve mi yaparsınız yoksa sike sike mi yaparsınız o sizin tercihiniz!

Başbakan Erdoğan'ın medya patronları ve yöneticileriyle yaptığı görüşme, meyvelerini veriyor. Daha önce reklamcılar aracılığıyla yaptıkları sansürü (burada okuyabilirsiniz) taşeron kullanamadıklarından ötürü, kendileri yapıyor.

Gerçekten bir korku imparatorluğu yarattılar. Gazetecilerin, yazarların, profesörlerin, siyasetçilerin cezaevlerine atıldığı ülkede, biz kendimizi demokrasi, insan hakları diye kandıralım.

Medya hepimizi; kan, vahşet, taciz, tecavüz, seks haberleri ile oyalıyor. Kendi arkadaşları cezaevinde ama onlar doğru düzgün bir satır yazamıyor. Şu televizyonlara çıkan, gazetelerde köşe yazan adamlar var ya, hiçbiri adam değil onların. Hepsi büyük aldatmacanın payendeleri. Ay sonunda cebine girecek onbinlerce doları düşünüyor, altındaki arabasının alınmasından, şoförsüz kalmaktan korkuyor. "Rahatım, konforum ya bozulursa" diye endişe ediyor.

Ne zaman elleri ayarlarına dolaşsa, basına sansür uyguluyorlar. Erdoğan Bayraktar da bu olaylardan biri olmuştur.

Aşağılık düzende, aşağılık yönetenleri olan bir ülkede, aşağılık bir basına sahibiz. Hepsi bizi sikmek, olan biteni unutturmak için.

Sabah sabah iç açıcı olmadı biliyorum ama hepimizi ayakta sikiyorlar. Umarım farkına varabiliriz...