Kış güneşi mi yoksa baharın ilk güneşi mi? demiştim Eskişehir maçı sonrasında, kış güneşi olduğunu görmüş olduk.
Kupa maçından sonra da benzer bir yorumda bulunmuştum; iki takımı yan yana getirdiğinizde, Gaziantepspor'un daha kaliteli ve efektif bir kadroya sahip olduğu taraftar gözlüğü dışından bakıldığında apaçık belliydi.
Galatasaray'ın bir atımlık barutu var. Bunu attı attı, atamadığı zaman bugünkü tabloyu izliyoruz. Gören, bilen herkes farkında Galatasaray'ın çok temel sorunları var saha içinde.
Öncelikle kaliteli oyuncu sayısı, yok denecek kadar az. Sahadaki sarı-kırmızılı formayı taşıyan adamlara baktığınızda, hanginiz "Tamam işte Culio maçı kazandırır", "Hah, Sabri şimdi maçı kopartacak" diyebilir. Diyen varsa da zekâsından şüphe ederim.
Ortalıklarda umut tacirleri dolanıyor. "Biraz sabredersek her şey iyi olacak" türünden deli saçması bile olmayacak cümleler sarf ediliyor.
Bu futbol denen oyunu hepimiz izliyoruz. Senin izlediğinle, benim izlediğim arasında nasıl bir fark var ki, böylesi cümleler kurabiliyorsun. Aynı Sabri, aynı Hakan Balta, aynı Servet, aynı Zapata, aynı Stancu'yu izliyoruz hepimiz.
Servet'in zamanlama hatasını, Hakan Balta'nın "Lan biri bindiriyor, koşsam mı koşmasam mı?" aptallığı ile Zapata'nın yeteneksizliği eklenince maça 1-0 yenik başladık.
O dakikadan sonra kimse umut taşıyor muydu acaba? Çünkü 21 hafta geçmesine karşın, Galatasaray daha geriye düştüğü hiçbir maçı çevirememiş. Elde böyle bir veri var. Bu veriyi, sahadaki adamlarla birleştirince, "Beraberlik iyi sonuç" diye düşündüm.
Bu takım sene başından oluşturulamadı. Bunu görmek için öyle ahım şahım futbol bilgisine, koca koca cümlelere ihtiyaç yok. Bu hatalara devre arasında da birkaç tane eklenince koca bir senin hebası kaçınılmaz hale geldi.
Şu belli oldu ki, Galatasaray'ın aslında kabak gibi görünen yüzünün, anlayamayan beyinler için daha belirginleşmesi için sefilleri oynaması gerekir.
Aslında sefilleri oynuyoruz. Bursa tribünleri "Beş beş" diye bağrırıyor, her deplasmanda "Cim Bom kümeye" sesleri yükseliyor, öne geçip iki pas yapan "Oleyyy" çekiyor. Merak ediyorum, Galatasaray rezil durumunu görmek için daha ne olması gerekiyor?
Ulan 21. hafta geride kalmış averaj eksi 2 lan eksi 2. Daha hâlâ neyin umudunu aşılamaya çalışıyorsunuz? Aptal mısınız, yoksa besliyorlar mı sizi?
Benim bugüne dek izlediğim daha kötü bir Galatasaray yoktu. Held'li Galatasaray bile bu kadar aciz değildi.
Şu akşam iki teknik direktörün sahaya nasıl çıktığına bakın. Kafası çalışan herkes Galatasaray defansının arasına atılacak toplarla gole gidileceğini bilir. Einstein olmaya ya da futbolu yeniden biçimlendirmeye gerek yok.
Servet tank gibi, Cana ağır, Hakan Balta'ya ağır desem kaplumbağalara ayıp olur. Eeee kim kaldı savunmada? Serkan Kurtuluş. O garibimin de yeteneği yok. Defansın üstünü çiz gitsin daha baştan. Bu adamların iyi görünebileceği takımlar Buca'dır, Konya'dır, Kasımpaşa'dır.
Zapata kusura bakmasın ama ancak Romanya'da yılın kalecisi seçilir. Eyvallah, Ufuk kötü, Aykut kötü ama Zapata onlar kadar kötü. Yediği gol, evlere şenlik. Dostlar alışverişte görsün hesabı kalecimiz var.
Galatasaray başarılı olmak istiyorsa, gittiği her deplasmanda taşak oğlanı muamelesi görmek istemiyorsa şimdiden adam gibi yapılanmalı. Yoksa temelleri bu takımla oluşturmaya kalkarlarsa, büyük Türk düşünürü Ümit Davala'nın dediği gibi "Bu takımdan cacık olmaz."
Yekta'nın kalibresi ancak Kasımpaşa ayarındadır, biraz daha iteklersen Gençlerbirliği olur. O kadar, fazlasını kimse beklemesin. Zapata Galatasaray'ın kalecisi olamaz, Hakan Balta bir sezondan bu yana jübile futbolcusu kıvamında, Cana candır ama stoper olmaz. Serkan Kurtuluş ancak rotasyonda doğru düzgün bir sağ bekin yedeği olur, o da çok zorlarsan. Neill'dan orta saha olmaz, olduğu halinde bir ileri iki geri kağnı gibi bir takım izlemeye alışın. 80 numaralı adam senede üç maç ya oynar ya oynamaz.
Takımın yarısını saydım dikkat ederseniz. Ki, Servet'i koymadım o listeye ama liste başıdır gönüllerde yeri.
Kimse kimseyi kandırmasın boş yere. Galatasaray'ın bu futbolcu yapısı, bu yönetimsel salaklıkları, bu teknik direktör zaafları olduğu sürece yeri 10.luk ile 14.lük arası olur.
Yukarıdan aşağıya sayayım isterseniz yabancıları; Ambarat, Miller, Altidore, Karim Ziani, Marcelo Zalayeta, Ismael Sosa, Ivelin Popov, Wagner, Roman Bednár, Stanislav Sestak, Marek Sapara, Ariza Makukula, Mile Jedinak, Ermin Zec.
Sen kimi aldın ara transferde, 3 milyon 750 bin Euro'ya Yekta Kurtuluş'u. Kusura bakmayın ama Galatasaray'da yönetim filan yok, bildiğin çadır tiyatrosu gibi.
Galatasaray'ın kurtuluş reçetesi öncelikle Adnan Polat yönetiminin defedilmesinden geçer, tabii Adnan Sezgin'den de.
Benim kurtuluş reçetemi söyleyeyim mi?
Bu takıma adam gibi kaleci lazım.
Bu takıma adam gibi sağ bek lazım.
Bu takıma adam gibi stoper lazım.
Bu takıma adam gibi üç orta saha oyuncusu lazım.
Bu takıma adam gibi golcü lazım.
"7 futbolcu lazım" diyorum dikkatini çekerim. Bir takımın yüzde 65'ine denk geliyor. Bunu görmek neden bu kadar zor anlam veremiyorum.
Koskoca takımda Kewell'dan başka kaliteli oyuncu yok. Sakatlığını atlatttığında Baros'u da ekle. Üçüncü oyuncuyu sayamıyorum bile.
Galatasaray'ın bulunduğu durumu yadırgamayın. budur hak ettiği yer. Gaziantepspor maçında tek bir gol pozisyonun yoksa, oturup ağlamayacaksın. Bunun nedenlerini belirleyeceksin.
Biraz Hıncalvari olacak kusura bakmayın ama Galatasaray'ın umut bağladığı adamlardan biri Aziz Yıldırım'ın bağışladığı 80 numaraysa, oturup herkesin ağlaması lazım; nereden nereye geldik diye.
Ciddi bir enkaz var ortada, kimse kaldırmaya yanaşmıyor. Her gelene "Sen sağını solunu düzelt yeter" deniyor. Oysa bu enkazın tamamen temizlenip, binanın yeniden inşası gerekir.
Kendinizi kandırmayı da bırakın, komik durumlara düşmeyin. Aptallığın anlamı yok.
12 Şubat 2011
Buram buram faşizm
Tayyip Erdoğan Sakarya'ya gitti bugün. Şu gördüğünüz fotoğraf Sakarya'da çekilirken şunları söylüyordu:
"Son zamanlarda bazı grupçuklar, çıkıp bizimle ilgili olarak yaptıkları bazı gösterilerde, 'Mısır halkının sesinin dinlenmesini istiyorsun, ama siz burada Türk halkının sesini dinlemiyorsun' diyorlar. Bazı grupçuklara bir sözüm var. Bir defa elmayla armudu birbiriyle karıştırmayalım. Elma elmadır, armut armuttur."
Bu fotoğraf mı ne? Elektrik arıza ekibinin, Özel Harekat tarafından şüphe üzerine aranması.
Aslında elma ile armutu bilen gayet iyi biliyor. Elma ile armudun özellikle karıştırılma çabası var.
Bu ülkenin sokaklarına öğrenci çıkıyor; gaz ve dayak,
memur çıkıyor; gaz ve dayak,
işçi çıkıyor; gaz ve dayak,
Torba Yasa protesto ediliyor; gaz ve dayak,
TEKEL işçileri eylem yapıyor; gaz ve dayak,
Eee Mısır'a akıl verirken, senin aklın nerede o zaman. İnsanların bu ülkede de hak talepleri, istekleri var. Mısır halkına gösterdiğin müsamaayı kendi halkına neden göstermiyorsun?
Cevaba bak, "Elma elmadır, armut armuttur."
Bugüne dek herhangi bir eleştiriyi zeki biçimde savuşturabildiğini görmedim. Olayı kakafoniye boğup, onu bunu azarlamaktan başka bir şey bilmiyor. Böyle ülke başbakanı olur mu?
İktidarına, partisine yönelik tek bir eleştirinin bile haklılık payı yok. Hiç akıl kârı mı bu?
Şu yukarıdaki fotoğrafın kendisine demokratik diyen bir ülkede yaşanması söz konusu olabilir mi? Düşünün Merkel Frankfurt'a gidiyor, bir minibüs dolusu siyah gözlüklü adam, yoldan çevirdiği işçileri yere yatırıp, güya arama yapıyor.
Bir siktirin gidin hakikaten. Sikerim böyle aşkın ızdırabını. Nedir lan bu paranoyaklık? 3 tane suikast olayı yaşandı, hepsi de boş çıktı. Bülent Arınç hakkında suikast düzenleneceğine dair Türkiye velveleye verildi, hiçbir şey çıkmadı. Günlerce konuşulmadı mı bunlar? Atabeyler davası neden açıldı da, savcı geçtiğimiz günlerde "Dava kapansın" isteminde bulundu.
Kendi kendine gelin güvey olmak deniyor buna. Kimsenin bir suikast hazırlığı yok, saldırı hadisesi yok ama önlem adı altında ancak faşist yönetimler altındaki ülkelerde yaşanabilecek görüntüler var.
Hâlâ Balyoz'du bilmem neydi diye tartışıyoruz. Ülke sıkı yönetimle idare ediliyor. Çıkın sokağa, hava biraz karanlık oldu mu 2 kişiden fazlaysanız, pat diye polis çöküyor yanınıza "Kimlikler" diye başlayıp, GBT'yle sonlandırıyor.
Hayır işin ilginci günlerdir Türkiye'nin her yerinde Hizbullahçıların içeri alınmasına dair protesto gösterileri düzenleniyor, bir tanesinde gaz yok, polis yok. İsteyene protesto özgürlüğü var, üstelik kime? Yüzlerce adam öldürmüş bir örgütün üyeleri "Neden içeri alınırmış?" diye yapılıyor.
Ama Ankara'ya öğrenci, işçi, memur çıktı mı, tepesine çıkılıyor.
Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz sahne, buram buram faşizm kokuyor. Bunun başka bir adı yok.
Bu ülkede hâlâ demokrasi olduğunu söyleyenler, ya gerizekâlıdır ya da gerizekâlıları inandırmaya çalışıyordur.
Etiketler:
al sana demokrasi,
hizbullaha demokrasi var
Manchester United/City Derby Top 10
Manchester United ve Manchester City karşı karşıya geliyor. Uzun yıllardan beri, United gölgesinde yaşayan City'liler bu maçı bekliyor.
Manchester City, ezeli rakipleri karşısında hem derbiyi hem de şampiyonluğu istiyor. City'nin en büyük gol silahı Tevez.
Bu tip maçlar öncesinde İngiliz basını, "Top 10" derlemeleri sunar. Birkaç ayrı yerde vardı ama benim tercihim Telegraph oldu.
1. Manchester United: 4 - Manchester City 1
6 Şubat 1958'de Manchester United için bir yıkım sayılabilecek ve 7 oyuncunun hayatını kaybettiği felaketten önce oynanan son derbi, 31 Ağustos 1957'de gerçekleşti.
Bu kazada hayatını kaybeden Duncan Edwards'tan da gol kaydettiği maçta United, ezeli rakibini 4-1'le geçti.
2. Manchester City: 3 - Manchester United: 3
6 Kasım 1971'deki karşılaşmada 2-0 geriye düşen Manchester City, 3-2'lik sonucu yakalamasına karşın son dakikalarda yediği golle 3-3'lük beraberlikle ayrılmak zorunda kaldı.
3. Manchester United: 0 Manchester City: 1
Manchester City'nin unutamadığı galibiyetlerden biri de 27 Nisan 1974 yılında yaşandı. Denis Law'un topuğuyla attığı gol hâlâ hafızalarda ve asla unutulmuyor.
4. Manchester City: 5 - Manchester United 1
Sir Alex Ferguson'un takımın başında olduğu en ağır mağlubiyetlerden birinde ezeli rakip City, United kalesine tam 5 gol gönderdi. Alex Ferguson daha sonra "En utanç verici yenilgim" olarak niteledi, bu maçı. Tarihler 23 Eylül 1989'u gösteriyordu.
5. Manchester City: 2 - Manchester United 3
7 Kasım 1993 tarihinde yine bir derbiye sahne oluyor. Manchester United'ın efsaneleşme dönemine denk gelen karşılaşmada, City sahadan 3-2 yenik ayrılıyor.
6. Manchester United: 5 Manchester City: 0
Manchester United'ın Şampiyonlar Ligi'nde Barcelona'dan aldığı 4-0'lık ağır yenilginin 8 gün sonrasında oynanan derbe maçta, United rakibini 5'liyor. Maçta hat-trick yapan Andrei Kanchelskis, halen Kırmızı Şeytanlar'ın en unutamadığı isimlerden biri. Tarih, 10 Kasım 1994.
7. Manchester United: 1 - Manchester City: 1
Roy Keane ve Inge Haaland'ın Old Trafford'da ilk kavgaları Haaland'ın Leeds formasıyla oynadığı yıllarda başgösteriyor. Çapraz bağlarının kopmasına neden olan Haaland'ı hiç unutmayan Reane, 21 Nisan 2001'deki United-City kapışmasında inanılmaz sert bir müdahale ile rakibini yere seriyor.
Keane, daha sonra otobiyografisinde kasıtlık bir müdahale yaptığını kabul etti. 150 bin sterlin ve 5 maç da ceza aldı.
8. Manchester City: 3 - Manchester United 1
Bermudalı oyuncu Shaun Goater'ın City taraftarlarında kahraman kabul edildiği bu maç Manchester City'nin 3-1'lik galibiyeti ile sonuçlandı. Tarih; 9 Kasım 2002
9. Manchester City 3 Manchester United 1
Yakın tarihten bir derbi maçı. 14 Ocak 2006'daki mücadelede Cristiano Ronaldo'nun gördüğü kırmızı kart sonrası oyunda bütün dengeler değişir. 14 Ocak 2006'daki derbide, şimdilerde Ankaragücü'nde forma giyen Darius Vassell'in de gol attığı karşılaşmayı City 3-1 kazandı.
10. Manchester City 0 Manchester United 1
Edwin van der Sar'ın bir penaltı kurtardığı karşılaşmada, Manchester United'a verilen ve Cristiano Ronaldo'yla gole çevrilen penaltı sadece ve sadece gülünçtü. Tarih; 5 Mayıs 2007.
Etiketler:
duncan edwards,
Inge Haaland,
manchester city,
manchester united,
old trafford,
roy keane,
Shaun Goater
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)