26 Eylül 2010

Derbiye üç kala


İlk iki hafta aldığı mağlubiyet sayısını 2'yle çarparak, galibiyet serisi haline getiren Galatasaray, yine İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İ.B.B) yenilmedi. Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın en has korkulu rüyası İ.B.B, belki can sıkıcı belki hiçbir futbolseverin istemediği bir futbol oynuyor. Ama Süper Lig'de oynadığı günden bu yana, geriye düştüğü maçları çevirememe gibi bir durumu var.

Baros 4. dakikada perdeyi aralayınca, taktiksel olarak yapmaya çalıştıkları strateji kendilerine dönüverdi. 1-0'a alışan bünyeler, doğal olarak 3-0'da at kuyruğunda kelebek misali sırıttı.

ALİ SAMİ YEN 'DAR' DEĞİL

Galatasaray'da, 1-0 kazanılan Bucaspor ve Gaziantepspor maçlarından farklı oyun anlamındaki tek değişiklik, takımın daha fazla gol pozisyonu bulmasıydı. Doğrusu oyun açısından, Ali Sami Yen'i rakiplerine dar edemiyorlar. Kabul etmek gerekir ki, Serkan Kurtuluş, Insua, Misimovic, Cana, Pino ve hatta çekirdekten yetişen Aydın'ı da sayarsak, 6 yeni oyuncu var. Ve aslında sanki biraz yeni takımmış havası seziliyor.

Sarı-kırmızılarda en büyük değişiklik Cana'nın yerini alması oldu. Ayhan-Mustafa Sarp ikilisi (ikili diyorum ama genelde bir buçuk iskender kıvamındalır) ile Ayhan-Cana tartıya konulduğunda kefede ağır basan Cana'nın olduğu net biçimde görüldü. Hele hele Mustafa Sarp'ın oyuna girmesiyle daha fazla hissedildi.

Yine de, orta sahanın işlevsel ve rakipleri boğucu olduğunu söylemek güç. En büyük sorun burada görünüyor. Hâlâ orta sahada cirit atılıyor, şenlikler düzenleniyor; rakipler tarafından.

Galatasaray'ın orta alanındaki temel sorun, ünlü filozof ve tragedya ustası Seneca'nın "Cesaret insanı zafere, korkaklık ölüme götürür" sözünde gizli. Ayhan dışında kim gelirse gelsin sorumluluk almaktan çekiniyor. Evet basit oynamak çoğu zaman en mantıklısı olabilir fakat bazı durumlarda da inisiyatif sahibi olmak gerekir.

SABRİ'NİN KOLTUĞU SALLANIYOR

Gecenin adamı her ne kadar Baros olsa da, Serkan Kurtuluş için birkaç söz etmemek olmaz. Ali Turan denemesi boş çıkınca can simidi olan Serkan, bu takımda Sabri'yi bile kesebileceğini gösterdi. Dengeli, hızlı, kademe hatası minimumda ve en önemlisi orta yapabilen bir sağ kanat savunmacısına Galatasaray'ın fazlasıyla ihtiyacı vardı. Tabii ki, kendisi için methiyeler düzmek için erken fakat bir sağ kanat savunmacısının nasıl olması gerektiğini gösterdi.

BAROS, TÜRKİYE'NİN EN İYİSİDİR

Gelelim gecenin adamına. Muhtemelen Baros için efsaneler yazılmaya başlanmıştır, hele ki, attığı 3. golden sonra. Bu ülkenin futbolu en iyi bilen adamı olduğu iddia edilen (!) Rıdvan, Nonda'nın oynaması gerektiğini, Baros'un ancak onun yedeği olabileceğini söylediği, hâlâ hafızamda. Baros'un hedef golcü olmadığı, vasatın birüz üstü olduğu teranelerini hiç saymıyorum bile.

Kanal ekürisi Sergen de, yaşını 33'e çekti birdenbire. Adam ne yapsa yaranamıyor. Ama tekrar altını çezmik gerekir ki, Baros Türkiye'de forma giyen en iyi forvet oyuncusudur. Sezonu ister 30 golle kapatsın, ister 5 gol. Bu fikrim değişmeyecek.

Türkiye'nin açık ara en iyi forveti Baros'tur. Bunu sadece attığı 3 golle ilintili olarak söylemiyorum. Gol atamadığı maçları açın izleyin. Bir forvet nasıl olur da, orta saha oyuncularına alan açar, nasıl 4 defans oyuncusu ile baş eder ve nasıl forvet olunur, ders gibi sunuyor her hafta.

Kewell'la birlikte yabancı transferlerinde son yılların en büyük kazancıdır. Attığı 3. golde, an itibariyle kafamda şapka olmamasına karşın, içeri gidip bir şapka takıp, sonra çıkarttım. Başka bir şey söylemenin olanağı yok çünkü.

BU FUTBOL DERBİYE YETER Mİ?

Senelerden beni Galatasaraylıların yeni Hagi arayışları süredursun Misimovic pek suya sabuna dokunmadan oynuyor. Kuvvetle muhtemel bu maçla birlikte, üstelik daha takımda yeni olmasına karşın Elano-Misimovic karşılaştırmaları boy boy sayfaları süsleyecektir. Hele de, Lig TV'nin 3. oyuncu değişikliğinden sonra Elano'nun ekşimsi suratını çekmesinden sonra, buna kesin gözüyle bakabilirim.

Netice itibariyle ahım-şahım bir futbol olmamasına karşın Galatasaray 4'te 4 yaparak doludizgin ilerliyor. Karabük ve Ankaragücü deplasmanları sonrası Fenerbahçe ile yapılacak derbi maç için bu futbol yeter mi, esas soru bu olmalı.

Ben 'yetmez' diyorum. Bu futbolla Kadıköy'de parlak bir sonuç elde etmek, mümkün görünmüyor. 3 haftada neler değişir, onu da birlikte göreceğiz.

Son söz hakem Bülent Yıldırım'a gitsin. Ortadaki futbolla, sarı kart dağılımı biraz garip oldu. Çarşıda bozuk para harcar gibi kart çıkarttı Galatasaray'a.

FUTBOLCU GÜNLÜĞÜ

Ufuk: Yan toplara çıkabilen bir kaleci olduğunu seyirciye hissettirdim.
Serkan Kurtuluş: Seyirci orta yapan sağ bek görmemişti ne zamandır.
Servet: Temiz iş çıkarmaya başladım.
Neill: Efsane olabilecek volemi harcayan üst direkler utansın.
Insua: Defansta iyi miydim? İyiydim. İsteyen istediğini söylesin.
Cana: Top hatalarının minimuma indirirsem, seyirci bana hasta olur.
Ayhan: Umarım milli takıma seçilmem. Sakatlanmak istemiyorum. Nazar boncuğu şart oldu.
Misimovic: Sene sonu gidecek miyim, kalacak mıyım belli değil. Dur bakalım derbiyi bekliyorum.
Pino: Geçen hafta Mustafa Sarp, bu hafta Barış. Herkesten azar işitmekten bıktım.
Aydın: Kiralanmaktan yırtmak üzereyim.
Baros: 3. gol neydi be! Eurosport'ta lig özetleri gösterilse, haftanın golü olurdu.
Barış: Ne kadar süre alırsam alayım, sarı kart görürüm.
Mustafa Sarp: Seyirciyi çıldırtmak, temel görevim.
Kewell: Oynasam da, oynamasam da, taraftarın gönlünde tahtımı kurmuşum.
Elano: Ulan hiç oynamadım ama herkesten çok göründüm televizyonda.