9 Mayıs 2011

Bitmeyen çile


Şu Aykut'a verilen şans, eşeğe verilse kalemizde kaleciye benzer bir şey olurdu. Üç tane kaleci var, üçü de birbirinden kötü. Hesaplasan, arasan, tarasan böyle 3'ü bir arada bulunmaz. Şu altyapıdan çıkan ve hiç şans tanınmayan Fırat, üçünden daha iyidir. Bir noktadan sonra Aykut'a da kızamıyorum. Adamın yeteneği bu kadar, olmuyor ama ısrarla takımda kalıyor.

Tribünler, teknik direktörünü "İmparator Fatih Terim" tezahüratıyla belli etmiş oldu. Ne gariptir ki, aynı Fatih Terim bir önceki gelişinde "istifa" sesleriyle gönderildi.

Gerets, Terim, Lucescu v.s. v.s. dön baba dönelim hesabı. Bahanesi nasılsa hazır "Türkiye'yi ve Galatasaray'ı tanıması şans." Bu ülkede böyle garip bir anlayış var, mutlaka ülkeyi tanıması lazım. O zaman dönelim 1980'den bu yana, göreve kim gelmişse, dönüşümlü teknik direktör yapalım.

Bu takıma yeni bir yüz gerekiyor. Fatih Terim'le olacak işler değil bunlar. Fatih Terim'in milli takımdaki ısrarları yüzünden gelinen nokta bellidir. Hadi Terim olmadı, Gerets oldu diyelim. E birader, adamı yolladık mı? Yolladık. O zaman, bu ısrar neden?

İsimleri bir kenara bırakacak olursak, kim gelirse gelsin ciddi bir enkaz devralacak. Takım diye eline geçecek şey, 3-4 futbolcudan başka bir şey değil. Yeteneksiz, ciddiyetsiz, ışık vermeyen futbolcuya benzeyen gürühun temizlenmesi gerekiyor. Ve şu kesin ki; en az 6-7 kaliteli isim alınmalı. Haliyle ciddi bir maliyet gerektiriyor. Bu kadar borca batmış bir kulüp, bunu gerçekleştirebilir mi, bilinmez.

Daha birkaç yıl benzeri tablolara alışmak lazım. Her ne kadar burası Türkiye de olsa, böyle pespaye bir sezon geçiren takımın, bir sonraki sezon şampiyonluğa ulaşması çok güç.

Daha çok çile çekeceğiz, çok. Hele ki, Terim gelirse benim çilemin sonu gelmez.