16 Kasım 2011
Bülent Ersoy bu kadar dönmedi be!
Tarih: 18 Mart 2011
Yer: Esenboğa Havalimanı
BAŞBAKAN ERDOĞAN, CHP'NİN BEDELLİ ASKERLİK PROJESİ HAKKINDA NE DEMİŞTİ?
"Bunun neresi proje? Böyle proje mi olur? Böyle ayak üstü yolda giderken proje açıklanır mı? Kiminle oturulmuş ne konuşulmuş? Bir defa sokakta bakıyorsunuz birileri bir şeyler söylüyor.
‘Bedelli askerlik gelecek mi gelmeyecek mi? Olur mu olmaz mı? Ne getirir ne götürür? Şu anda halkımızın bu noktadaki tavrı nedir? Bu ülkede parası olan var olmayan var. Şimdi siz kalkıp da parası olana bedelli askerlik, ‘buyur kullan’ diyeceksin. Parası olmayana ‘O da gitsin askerlik yapsın’ diyeceksin.
Bunu adalet terazisine oturtmak durumundasınız. Bu eğer o kadar rahat bir şey olsaydı, benim vatandaşımın halkımın belli bir kesimini mağdur etmeyeceğini biz bilseydik inansaydık biz bunu kabul ederdik. Hiç bunu bugüne kadar bekletmezdik.
Nasıl ki biz polisimizin askerlikle ilgili haklı talebini masaya getirdik ve yıllarca çözülmeyen bu sorunu silahlı kuvvetlerle oturup konuşarak çözdük. Bunun yanında sözleşmeli er ile ilgili konu, hudut birlikleri ile ilgili attığımız adımlar, bütün bunların hepsi ayakta yolda giderken yapılan işler değil.
Ülkenin mevcut durumu değerlendirilerek konuşularak, bunun bütçesi nedir ne değildir? Ne getirir ne götürür? Hep bunlar değerlendirilerek yapılmıştır.
Fakat görüyorum ki ana muhalefet partisi ‘bir şey yapabildim’ diyebilmek için, bu tür adımları attığını göstermek için her an bu tür açıklamaları yapıyor. Bizim şu anda gündemimizde böyle bir durum yok.
Gerçekten böyle bir konunun üzerinde durulması gerekiyorsa biz bunu seçimden sonra kalkarız böyle birşeyi ancak referanduma taşırız ki halkımız bunun kararını versin. Çünkü ben şahsen böyle bir sorumluluğun altına Tayyip Erdoğan olarak giremem.
Çünkü parası olan var olmayan var. Parası olan bastıracak parayı askerlikten kurtulacak, parası olmayan gidecek askerlik yapacak. Kimlerle görüştüysem ben kenarda köşede, izbe yerlerde vatandaşım sıcak bakmıyor. Biz bu yola çıkarken kimsesizlerin kimi olarak çıktık. O zaman sormamız lazım. Ona göre de adımımızı atarız.”
Neyse tarih filan yazmıyorum. Haftaya bedelli askerlik yasa haline gelecek. Bizim halk bayılıyor böyle "Ben halkıma sorarım" dendiği zaman, adam yerine konulduğunu sanıyor. Lan, kimse sizi adam yerine koymuyor, anlayamadınız mı? Hele hele Akp iktidarının umrunda değilsiniz.
Marttan Kasım'a 8 ay geçti, her şey birdenbire değişiverdi. Sorun bedelli filan değil, karşı çıktığım yok. Askerliği tamamen reddediyorum çünkü. Sorun, Başbakan sıfatı taşıyan bir adamın, her söylediğinin yalan çıkması. Ne söylerse söylesin, kendi kendini yalanlıyor.
Sesini duyduğumda, ekranda gördüğümde artık midem kendisini kaldırmamaya başladı.
Anadolu Ajansı haberinden ne anlıyoruz?
Sultan Abdülaziz’in Hariciye Nazırı Keçicizade Fuat Efendi’nin, İstanbul Boğazı’ndaki yalıların üzerindeki mühürlerin ne anlama geldiğini soran yabancı sefirlere, "Bizim devletimizin en büyük sigorta şirketinin amblemidir" yanıtını verdiği bildirildi.
Araştırmacı-Yazar Talha Uğurluel, İstanbul Boğazı’nda Osmanlı’dan kalma yalıların giriş kapılarının üzerinde bazı mühürler bulunduğunu belirterek, ecdadın inancını mimariye muhteşem bir yazıyla yansıttığını anlattı.
O evlerin alınlıklarında "Maşallah, Barekallah, Ya Hafız" yazdığını ifade eden Uğurluel, "Allah muhafaza etsin, korusun, hıfz etsin manasında bu yazılar konulmuş" dedi.
Günümüzden 100 yıl Önce Sultan Abdülaziz’in Hariciye Nazırı Keçicizade Fuat Efendi’nin, İstanbul’a davet ettiği İngiliz, Alman, Fransız ve Rus hariciye nazırlarının "Maşallah" yazan bir alınlığı göstererek, "Paşa, sokakları gezerken, yalılarda gördüğümüz bu yuvarlaklar neyin nesi?" diye sorduğunu anlatan Uğurluel, şu bilgileri verdi: "Maşallah kelimesini bir yabancıya anlatmak zordur. Paşa, zehir gibi bir zekaya sahip. Diyor ki ’Bu gördüğünüz kapı ve pencere alınlıklardaki yazılar, bizim devletimizin en büyük sigorta şirketinin amblemidir.’ Paşa’nın verdiği cevap muhteşem.
Çünkü bizim bir tevekkül anlayışımız vardır. Allah’a havale ederiz. Anadolu ifadesiyle sağlam kazığa bağlarız. Allah’a havale ettiğinizde hiçbir şey olmaz. Kainatın yaratıcısı, kainatı elinde tutan elbette sizi muhafaza edecektir. Yalılara bu yazılar, Allah yalıları korusun diye yazılmıştır."
Uğurluel, bir tarihi konakta ise Eshab-ı Kehf’in isimlerini gördüklerini belirterek, "Bu da, nasıl Rabb’imiz 300 yıl boyunca onları bir mağara içinde muhafaza etti, o mübareklerin ismini evimize yazalım da onların yüzü suyu hürmetine bizim de evimiz koruma altında olsun’ anlamına geliyor" dedi.
Adam haklı. Ülkeyi yöneten adamlar da; depremi, seli, felaketi Allah'a havale ediyor, gerisine karışmıyor. TOKİ'den sorumlu Bakana soruyorlar, "TOKİ'nin yaptığı evler depremde yıkılır mı?" Bu da yanıt veriyor: "Allah bilir."
Bu anlayış zaten halkta hakim bir anlayıştır, böyle sikimtrak araştırmacılarla, haberlerle daha fazla aşılanmaya çalışılıyor.
Araştırmacı-Yazar Talha Uğurluel, İstanbul Boğazı’nda Osmanlı’dan kalma yalıların giriş kapılarının üzerinde bazı mühürler bulunduğunu belirterek, ecdadın inancını mimariye muhteşem bir yazıyla yansıttığını anlattı.
O evlerin alınlıklarında "Maşallah, Barekallah, Ya Hafız" yazdığını ifade eden Uğurluel, "Allah muhafaza etsin, korusun, hıfz etsin manasında bu yazılar konulmuş" dedi.
Günümüzden 100 yıl Önce Sultan Abdülaziz’in Hariciye Nazırı Keçicizade Fuat Efendi’nin, İstanbul’a davet ettiği İngiliz, Alman, Fransız ve Rus hariciye nazırlarının "Maşallah" yazan bir alınlığı göstererek, "Paşa, sokakları gezerken, yalılarda gördüğümüz bu yuvarlaklar neyin nesi?" diye sorduğunu anlatan Uğurluel, şu bilgileri verdi: "Maşallah kelimesini bir yabancıya anlatmak zordur. Paşa, zehir gibi bir zekaya sahip. Diyor ki ’Bu gördüğünüz kapı ve pencere alınlıklardaki yazılar, bizim devletimizin en büyük sigorta şirketinin amblemidir.’ Paşa’nın verdiği cevap muhteşem.
Çünkü bizim bir tevekkül anlayışımız vardır. Allah’a havale ederiz. Anadolu ifadesiyle sağlam kazığa bağlarız. Allah’a havale ettiğinizde hiçbir şey olmaz. Kainatın yaratıcısı, kainatı elinde tutan elbette sizi muhafaza edecektir. Yalılara bu yazılar, Allah yalıları korusun diye yazılmıştır."
Uğurluel, bir tarihi konakta ise Eshab-ı Kehf’in isimlerini gördüklerini belirterek, "Bu da, nasıl Rabb’imiz 300 yıl boyunca onları bir mağara içinde muhafaza etti, o mübareklerin ismini evimize yazalım da onların yüzü suyu hürmetine bizim de evimiz koruma altında olsun’ anlamına geliyor" dedi.
Adam haklı. Ülkeyi yöneten adamlar da; depremi, seli, felaketi Allah'a havale ediyor, gerisine karışmıyor. TOKİ'den sorumlu Bakana soruyorlar, "TOKİ'nin yaptığı evler depremde yıkılır mı?" Bu da yanıt veriyor: "Allah bilir."
Bu anlayış zaten halkta hakim bir anlayıştır, böyle sikimtrak araştırmacılarla, haberlerle daha fazla aşılanmaya çalışılıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)