
Bursa'da cumartesi günü yaşananlar Türk futbol tarihine büyük bir ayıp olarak geçmiştir. Federasyon ancak Diyarbakırspor'dan gelen tepki üzerine bir açıklama yapsa da, bu konuda sınıfta kaldığı kesin.
Hepimiz aptal gibi sanki ilk kez yaşanmışcasına tepki verdik olaylara. Sanki bugüne dek hiç, Diyarbakırspor özelinde bölge takımlarına karşı hiç yapılmamış olaylarmış gibi oturup, konuşuyoruz yaşananları.
Oysa ki, yıllardan beri süregelen bu ırkçı yaklaşımlar bu kez sumenaltı edilemedi. Çünkü işin boyutları artık, protesto mahiyetini filan çoktan geçti. Yapılanlar, dillendirilenler aleni bir ırkçılıktır.
Son birkaç senenin o meşhur lafı muhtemelen herkesin hafızasında bir yerlerdedir,
"Kardeşim! Bu ülkede vatanını sevmek ırkçılık mı oluyor?" Tabii ki, yurt sevgisini ırkçılıkla ilişkilendirmek doğru değil fakat yapılanların adresi sadece bir takım üstüne yoğunlaşıyorsa ve bu takım da, coğrafyanın doğusundaki bir takımsa o zaman bunun adı basbayağı ırkçılıktır. Hem de en ileri gideninden.
Çok değil, daha birkaç hafta önce Diyarbakırspor-Fenerbahçe maçında yaşananları anımsıyoruz. Daum'un Atatürk rozeti, maç sonu
"Ben Atatürk fanatiğiyim. En büyük Atatürk." sözlerini, Bursa'da, Trabzon'da, Manisa'da değil de, neden Diyarbakır'da yaptığını sorguladım. Bir Alman'ın topluma şirin görünmek için bunu yapıyor olması bile, başlı başına komedi.
Faşizm, Troçki'nin ifadesiyle özellikle kapitalizmin buhran dönemlerinde daha fazla başgösterir. Özellikle orta ve alt sınıfların, ekonomik açıdan tehdit altında olduğu zamanlar kafasını yukarı kaldırmaya başlar. Aslında Troçki'nin tanımı tam da Türkiye'de yaşanan tabloyla birebir örtüşüyor.
Cumartesi akşamı, Bursa'da yaşananları seyirci tepkisi olarak adlandırmak, bu işi örtbas etmekle eşdeğerdir. Bunu böyle düşünmek, en hafif tabiriyle aptallık. Bu, halkın büyük bir çoğunluğunun gerçek bakış açısı. Sadece bu fikrin ve çıkan yüksek seslerin tribünlerde vücut bulması kolay olduğundan bunlar yaşanıyor.
Diyarbakırspor bunları aşağı-yukarı her yerde yaşıyor, her yerde bildik sloganlar, bilindik kitlesel tezahüratlar. Bugüne kadar bu tezahüratlara ses çıkarmayanlar, Bursa'da tüm stadın seslendirdiği düşünceyi paylaşıyor. Tek farkları boyunlarında kravatları olması ya da toplum içinde statü sahibi olmaları.
Nefretin nefreti doğurduğu kaçınılmaz bir sondur. Sizin pompaladığınız nefret elbet, karşı taraftan bir reaksiyon halinde patlayacaktır. Sadece bir bölgede oturdukları için potansiyel suçlu sayılan bu insanlar, her statta
"PKK dışarı" sloganlarını duydukça, okudukça, tanık oldukça ötekileştiriliyor. Ve her ötekileştirilen insan gibi nefrete bürünüyor.
Futbol Federasyonları, başkanları ya da yöneticileri kim olursa olsun, bugüne dek bu konuda bir adım atmadı. Hiç kusura bakmasınlar, masaya oturup
"Gereken yapılacaktır" açıklamaları da, inandırıcı değil.
Artık, bu coğrafyanın neredeyse tamamına yayılmış bir düşünceyi silip atmak gerekir.
"Kurtuluş Savaşı'nda Kürt, Türk, Laz, Çerkez hep birlikte savaştı" hamasi söylemlerinden sıyrılıp, can yakıcı çareler aranmalı.
Çünkü dünyanın en aşağılık ideolojisi olan faşizm ve dünyanın en büyük insanlık suçlarından biri olan ırkçılığın sesi artık çok daha yüksek çıkıyor ve bu ülkede artık
"Eğer vatanını sevmek faşizmse, ben de faşistim" söylemi çokça kullanılmaya başlanıldı. Tehlike gitgide büyümekte, önlem alınmazsa dağlarda yaşananlar, şehirlerin göbeğine kadar inecek.