19 Ekim 2010

Rijkaard'dan önce, Rijkaard'dan sonra


RIJKAARD GELDİĞİ AN İTİBARİYLE FORUMLARDAN YORUMLAR

"Fotomaç haberi değil gerçek! Kimse burun kıvırmasın. Futbolcu olarak ve hoca olarak aldığı kupalar ortada..."

"İyi seçim. Hayırlı olsun. Ersun gelecek diye ödüm patlıyordu."

"Doğrumu bu? şaka yapmayın yahu. Resmi Site kilitlenmiş gerçi doğru gibi yani ne bileyim inanamıyorum hala."

"Hollanda Milli Takımı ile Avrupa Şampiyonası'nda yarı final, Barcelona ile 2 La Liga şampionluğu, 2 Copa Del Rey şampiyonluğu , 1 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu. Bunun ötesi yok. Adnan Polat ve ekibi mükemmel bir iş çıkarmıştır. Hepsine helal olsun."

"Allahım! Bizim TD'nin yardımcısı bile Johan Neeskens! Oha diyorum..."

Hâlâ inanamıyorum. Müthiş seçim, müthiş! Çok büyük başarı. Bu takımın başarısız olma ihtimali yok. Ne olur birazcık sabır sadece.

"Hocamız kadar yardımcısı da çok büyük bir isim. Harika, inanılacak gibi değil cidden"

"Hayırlı olsun. Yönetim iyi iş çıkardı. Sanırım yetkilerle gelmiştir. İnşallah takıma kimse müdahale etmez."

"Kahvaltı yaparken ntvspor'da gördüm hala inanamıyorum gerçekten mükemmel ötesi bir isimle anlaştık. Suyun öteki tarafınada güzel kapak oldu"

"Rijkaard, Neskeens. Rüya Gibi, Tebrikler Yönetim!!!"

"İki sene şampiyon olmasak da, dağları taşları oynatmayalım... Yönetim vizyonunu ortaya koydu bu hareketiyle, bir sene gecikmeyle de olsa."

"Yalnız yeni farkına varıyor insan, olağanüstülüğün... Rijkaard teknik direktörümüz oldu ya. Ötesi var mıdır? İnanamıyorum.. Allah'ım.."

"Rüyada mıyım hala inanamadım altyazıyı ilk gördüğümde kontağı kapatmışım 5 dakika hala ağzım kulaklarımda. Bugünleri de gördük ya Allahım sen ne büyüksün."

AN İTİBARİYLE FORUMLARDAN RIJKAARD YORUMLARI

"Rijkaar'ı sezon sonuna kadar izine gönderelim parasını da aylık aylık mi olur artık nasıl veriyorlarsa öyle verelim böylece kovmamış oluruz tazminat ödemeyiz"

"Hikmet Karaman ismi neden bu kadar küçümseniyor bu forumda anlaşılır değil. Rijkaard geldi de bu takımı başarıdan başarıya mı koşturdu."

"Sezon sonuna kadar Mustafa Denizli diyorum."

"Bana kalırsa şu durumu toparlayabilecek tek adam Fatih Terim'dir. Gerisi yalandır..."

"Elimizde fazla secenek yok bencede herseyi birakip Fatih Hocanin bu takimin basina gecmesi lazim.Bakalim o zaman Servet veya baska bir futbolcumuz haddi olmayan birsey yapabiliyormu"

"Mesut Bakkal, Erdoğan Arıca yada kahvede Hasan abi gelse bile Rijkaard'ın oynattığından daha kötü oynatamaz."

"Hani Hikmet Karaman'ı istediğimden değil ama neden Türk teknik adamlarını bu kadar aşağıladığımızı anlayamıyorum!"

"Galatasaray'ı büyük kulüp olmaktan uzaklaştıran, Hikmet Karaman'lara razı hale gelmemizi sağlayan kişi Frank Rijkaard'dır zaten.."

"Hikmet Karaman; Aykut Kocaman'dan da iyi hocadır, Ertuğrul Sağlam'dan da. Görev aldığı bütün takımları da belirli bir seviyenin üstünde tutmuştur."

"Rijkaard'dan sonra kim gelirse gelsin kesin ondan daha basarili olacak. Isterse bu kulubun caycisi olsun."

"Şu Galatasaray'ın başına derbi öncesi geçmek cesaretini gösterirse Hikmet Karaman, bize destek olmak düşer."

"Rijkaard’ı savunmak için 40 takla atılıyor inanamıyorum. Sanki kendisi bize UZAY futbolu oynatıyorda biz vatandaşı boş yere kötülüyoruz."

"Geçen yılkı ve bu yılki KİŞİLİKSİZ, BASİRETSİZ, TOPAL futbolun ilk 3 sorumlusu Rijkaard’dır."

"Abi bize FR’nin takıma kattığı tek bir şey söyleyebilirmisin? Sistem yok, mücadele yok, istek yok."

YORUM
Her iki listeyi de alabildiğine uzatabilirdim ama meseleyi don lastiği gibi uzatmanın anlamı yok. Gelirken davul zurna çaldık, adama havaalanında nefes bile aldırmadık, üstendeki ceketini yırtıyorduk neredeyse.

İşte Türkiye'de basının gücü budur. Spor basınında o herkesin sövdüğü Erman'dan, Ercan'dan, Rıdvan'dan, Hakan Ünsal'dan çıkmış kelimeleri şimdi taraftar söylüyor.

Tek bir örnek yeter sanırım. Alex Ferguson'un Manchester United'ın başına geçtiği yıl 1986. 1990 yılına kadar tek bir kupası bile yok. O yıl Crystal Palace'a karşı kazanılmış bir FA Cup var sadece. Sonrası zaten çorap söküğü gibi geliyor ama Ferguson'un teknik direktör olarak şampiyonluğu yaşadığı yıl 1993. Yani göreve geldikten tam 7 sene sonra şampiyonluk görüyor ve bir dünya devi yaratıyor.

Frank Rijkaard böyle bir şey yaşayabilir mi bilinmez. Ama bir gerçek var ki, 2000 yılından bu yana 10 teknik direktör değiştirmişiz. Yani her yıla bir teknik direktör düşüyor. Bunda yönetimlerin beceriksiz hamlelerinin payı yadsınamaz.

Fakat Türkiye'de taraftarlığın inanılmaz evrimi buna izin vermiyor. O yüzden diyorum ki, Galatasaray devrimini yaratan en büyük isim Jupp Derwall göreve geldiğinde bugünkü taraftar potansiyeli olsa yıl sonunu bile göremeden Almanya'ya sepetlenirdi.

Geçen yıl bir yazı yazmıştım, "Seninle benim aramdaki fark" diye. Fenerbahçeli tüm dostlardan özür dilerim. Aslında hiçbir farkımız yokmuş. Aynı zihniyetin ürünleriyiz.

Onlar da Daum'u paketleyerek gönderdi, sonra "Türkiye'yi en iyi tanıyan isim" olarak geri getirdi, bağrına bastı ve yeniden paketledi.

Şimdi geldiğimiz noktada biz de paketlediğimiz adamları geri getirmeye çalışıyoruz.

Bugün fotoğraflarla anlatmaya çabaladığım şeyi 29-03-2010'da "Gönderim Rijkaard'ı" başlığında yazmıştım.

Rijkaard'ın gönderileceği o zamandan beri belliydi. Sabır filan işin hikâyesi. Görüldüğü üzere forumlarda geyik malzemesi olarak kalıyor sadece.

Bu ülke o yüzden son derece gariptir. Herkese işini öğretiriz ama bu ülkede işini yapan doğru düzgün adama rastlayamazsınız.

Her gelene "Bu ülkeyi tanıması ve ona göre hareket etmesi lazım" diye nasihat ederiz ama bir kez bile biz ona ayak uyduramayız.

Akıl verenlere bakıyorum. Teknik direktör kariyerleri sonlanmış, futbolculuğunda zekâ parıltısı gösterememiş yorumcu topluluğu.

Rijkaard'ı istemez tabii bu adam. Çünkü Frank Rijkaard denen adam, futbolcu ve teknik direktörlük kariyerinde eleştiren tiplerin hayal edemeyeceği noktalara gelmiş. Biz Türk olarak isteriz ki, yanı başımızdaki kişi bizden başarılısı olmasın, başarılıysa da bir biçimde ayağından tutup indiririz.

Nasıl bir ülke ki bu; koskoca Derwall'in eline 11 tutuşturmaya kalkar, Graeme Souness-John Benjamin Toschak gibi adamların futbolculuk kariyerlerini bile tartışır, Joachim Löw-Michael Skibbe gibi mesleğinin başında olan adamlara "Lan bunların futbolculuğu da yoktu, zaten bugüne kadar hiçbir başarıları da yok" diye daha geldiği ilk gün kuduz köpek gibi saldırır.

Şu ülkeye gelen isimlere bak; Nevio Scala, Vicente del Bosque, Luis Aragonés, Jean Tigana, Eric Gerets, Mircea Lucescu, Michael Skibbe, Frank Rijkaard, Karl-Heinz Feldkamp, Vahid Halilhodžić, George Leekens.

Biz Türk halkı olarak kusursuz insanlardan oluşuyoruz ya, o yüzden bunların hepsinin bir kusuru var. O yok, bu yok, şu yok, yok, yok, yok.

Biz neyiz peki? Katili kutsayan, itleri baş tacı yapan, katliamları savunan, linci haklı gören 75 milyonluk dev bir kaybeden güruhuyuz.

O yüzden de, hiçbir altyapısı olmayan, konuşmayı bilmeyen birtakım embesiller geleni gideni eleştiriyor.

Derwall diyorum lan, Derwall. Bu ülkede Derwall gibi bir adamı yerden yere vurduk, var mı daha ötesi.

Bahanemiz de hazır: "Burası Türkiye, farklı dinamikleri var"

Bu ülkenin yegâne dinamiği kaybedenlerden oluşması. Aç bak, kaç milyon üniversite mezunu işsiz, her gün kaç kişi intihar ediyor, ülkenin dört yanında mide bulandırıcı kaç tecavüz haberi oluyor?

İşte biz tam da buyuz. O yüzden de bu ülkeye gelen, eli ayağı düzgün, oturup kalkmasını biler, beyni çalışan herkesi bir biçimde sepetleyip, yerine bize benzeyen insanlar istiyoruz.

Sonra tartışıyoruz, "Almanya Mesut Özil'i çıkartıyor, 75 milyonluk Türkiye neden çıkartamıyor?" diye. Daha çok tartışırız, çok konuşuruz, her Mesut'un arkasından 'ah'lar, 'vah'larla dövünürüz.

Şahane bir laf vardır çok severim, küfürsüz geçmeyeyim, sonunu da onunla bağlayayım.

"Bu kafayla gidersen askere, sikimi alırsın tezkere."

İşte bu ülkenin durumunu özetleyen söz budur.

Not: Bak bir de bu ülkenin durumunu 2 yıl arayla Frank Rijkaard'ın saçına düşmüş aklar gösteriyor. Ömür törpüsüyüz, ömür.
Don lastiği kıvamına getirdim bu Rijkaard meselesini ama şu adamın gönderilecek olmasını, hele hele Hakan Şükür, Hikmet Karaman, Abdullah Avcı gibi isimlerle yan yana getirilmesini kabullenemiyorum. Umarım son yazı olur.

Bu ve bunlar

Bu moruk.


Bu savunma futbolu oynatıyor.


Bunun futbolculuk kariyeri yok.


Bu çingene.


Bunun Barcelona'dan başka başarısı yok.


Bir bunlar biliyor a.k.


Bir de bunlar biliyor. Başka da bu işi bilen kimse yok.

Biz böyleyiz


Geldiğinde omuzlara alırız, giderken yanında bir kişi bulursan şanslı say kendini.

Daha ilk maçında onbinlerce kişi adını haykırır, sağa-sola caka satar, işler sarpa sarınca ana-avrat küfür edip, yerine düşündüğü adamın ismini bağırmaya başlar.

Sabır yeminleri edilir, her ne sonuç olursa olsun arkanda duracağına dair. Sonra bir bakmışsın sabır yeminleri unutuluverir, sanki hiç söylenmemiş gibi.

Biz skor taraftarıyız Sevgili Frank, işler iyiyse senden büyük yoktur, işler kötüye gittiğinde senden daha beteri olmaz. Tarihin en kötü teknik direktörü olarak bulursun kendini.

Barcelona'yı çalıştırmışsın, şampiyonluklar almışsın, hiç mi hiç önemli değil. "Burası Türkiye herkes başarılı olamaz" diye akıl verirler.

Basınla aranı iyi tutacaktın, onlara mavi boncuk dağıtacaktın. Haftada bir-iki kez Florya'ya çağırıp yavşak yavşak pozlar verecektin.

Kimse senin kariyerine bakmaz bu ülkede, aldığın diplomalar, kazandığın kupalar, Türkiye sınırlarında geçerli değildir.

Kafakol ilişkilerin iyi olacaktı, basından eş-dost edinecektin o zaman en kral teknik direktör sen olurdun.

Hem sen hiç Ortaköy Camii önünde fotoğraf çektirdin mi? Ya da asker selamı çaktın mı?

Öyle efendi efendi kulübene geçerek, insanlara kötü örnek oldun. Oysa kavga etmeliydin hemen her gün.

Maçlardan sonra basın toplantılarında sana soru soranları aşağılamalıydın ama hemen iki gün içinde hepsini yemeğe götürüp, gönüllerini almalıydın.

Biz böyleyiz be Sevgili Frank.

Bedava bilet için götümüzü verip, elimize tutuşturulan üç kuruş için babamızı bile satarız. Tribünlere körkütük sarhoş gelip sabır yeminleri ettiğimiz adamın aleyhinde bağırırız.

Riyakâr, onursuz, gurursuz, duruşsuz insanların ülkesinde olduğunu anlayamadın bir türlü.

Biz paçalarından popülizm akan Bülent Uygun'u severiz, bizim idolümüz rakibinin teknik direktörünü 'adamcağız' diye aşağılayan Fatih Terim'dir, her aldığı takımı küme düşüren Erdoğan Arıca, gittiği hiçbir takımda görevini tamamlamamış Ziya Doğan'larla çalışmayı severiz.

Biz böyleyiz be Sevgili Frank.

Sevmeyiz senin gibileri, çünkü bizim ülkeyi yönetenimiz bile "öfkenin hitabet sanatı" olduğunu söylüyor, 'delikanlı' diye anılıyor.

Sen fazla efendiydin, suya sabuna karışmadan işini yapmaya çalıştın. Hiçbir cemaate yakın olmadın, kimseye yalakalık yapmadın, hiçbir tv programına katılmadın, hiçbir gazeteyi ziyaret etmedin, kimse hakkında olumsuz yorumda bulunmadın.

Kendi futbolcun bile senin için "Bu sene son şansı" dedi, formayı sırtına geçirdin. Biz despotları severiz, alabildiğine ezenleri.

Gidebildiğin kadar uzağa git, ülke sınırlarına adımını bile atma. Kaç kurtar kendini.

Biz burada kendi küçük dünyamızda, vizyonsuzluğumuzla, futbolsuzluğumuz ve kısır çekişmelerimizle çok mutluyuz (!)

Hagi, Hakan Şükür, Fatih Terim, Hikmet Karaman.

İsimlere bak. Galatasaray'da görev yapmamış olanı yok. Hepsi çeşitli dönemlerde geldi ve gönderildi. Niye geldiler, niye gönderildiler. "Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı" diye boşuna söylememişler.