24 Ocak 2011

Yaşasaydı ne olurdu?


Bu ülkeye aydın yetişmiyor çok fazla. Yetişse de bozuk para gibi harcıyoruz.

Ya öldürüyoruz, ya yakıyoruz, ya çapraz pusuya alıp vuruyoruz, ya arkasından sinsice kafasına silah çekip vuruyoruz.

Eğer ölmezse hapse atıyoruz ki, fikirlerini paylaşmasın, diğerlerine kötü örnek olmasın diye.

Hapse atmazsak, toplumdaki değerini itibarsızlaştırıyoruz, insanlar onu okuyup, fikirlerini benimsemesin diye.

Uğur Mumcu, 18. yılda da katilleri bulunamadı. Öyle çok uzağa bakmaya gerek yok. Devletin kadrolarını biraz araştırsınlar bulurlar katillerini ve bombayı patlatanları.

"Uğur Mumcu yaşasaydı" deyip duruyoruz ya. Uğur Mumcu yaşasaydı çoktan içeri atılmıştı.

Bu devletten daha fazlasını beklemek büyük hata. Hele de bu iktidarın kadrolarıyla. Hoş, hepsi aynı bokun soyu ya, neyse..

Stad ne ayak, takım ne durumda?


O kadar söylendim, ettim "gitmem" diye ama pilot olmak için ABD'ye gidecek ve 13 ay boyunca göremeyeceğim kuzenim "Lan oğlum bir daha izleyemem hadi bu maça gidelim" deyince, dayanamayıp iki bilet aldım.

Stada gidiş beklediğimin aksine gayet rahat ve kolay oldu. Mecidiyeköy'den hareket etip, stat içine girmemiz yarım saati ancak buldu. Hoş, metroda herkesle akraba olduk, kalabalıktan ötürü.

Stada uzaktan bakınca ilk dikkati çeken şey, beton ve çelik yığını ile karşılaşmak oldu. Özellikle boyanmamış ve sıva halinde bırakılan duvarlar ciddi anlamda sırıtıyor. Benzer görüntü stadın içinde de mevcut. Boyalar belli katlara kadar yapılmış ve bitirilmemiş olduğu için bütün merdivenlen ve duvarlar sıvalı halde duruyor.

Stadın içine girdiğimizde gerçekten heybetli bir görüntüyle karşılaştım. Işıklandırma, zemin, tribünler, akustik hakikaten şahane. Ama bence hepsi o kadardı, daha fazlası yoktu.

Stadın seslendirme sistemi berbat ötesi. Hiçbir anons ve dev ekranlardaki hiçbir şey duyulmuyor. Maç bittikten sonra biraz etrafı dolaşınca stadın defoları bir bir ortaya çıkmaya başladı. Hele de kuzenim yeni Wembley Stadı'na gittiği için orada nasıl, burada nasıl mukayesesine girince daha da bir göze battı.

Bir kere, doğru düzgün restoran yapılmamış. Yapılmış olanlara da bizim gibi çapulcu müşterilerin girişi yasak. Bize düşen 10 TL'ye sosisli, 8 TL'ye soğuk sandviç, 8 TL'ye 2.5 litrelik Cola Turka'dan bir bardak kola almak.

Bu kadar zekâsız, bu kadar anlamsız ve bu kadar mantıksız bir uygulama görmedim. Ayrıca sadece VIP'lilerin kullanabileceği restoran yapmak da ne demek. Nereden biliyorsun ki, benim kaç para harcayacağımı? Kısacası bu işi planlayanlar 'büyükler' çapulcu müşteri ile VIP müşteriyi birbirinden ayırmış.

Yeni yapılmış bir stadın dışında, yağan üç damla yağmurda her tarafın göl halini almasını biri bana anlatırsa sevinirim. Sağa sola Allah kuruş geyiği yapmak kolay. Yaptığınız stadın elle tutulur bir yanı yok ki, neye hava basıyorsunuz.

Maç sonunda evinize gidebilmeniz için birtakım işkence seanslarından geçmeniz gerekiyor. 45 bin kişi metroya demir kapılardan bölüm bölüm geçiyor.
Bir demir kapı var, orada bekliyorsunuz tabii o kadar yakına gidebilmişseniz. Toplama kampı görüntülerini andırıyor. Böyle mal gibi bekliyorsunuz, kapı açılsın da siz de metroya ulaşabilen mutlu azınlıktan biri oluverin.

Siz siz olun eğer maça gidecekseniz, kesinlikle çocuğunuzu filan götürmeyin. Hakikaten şakası yok, izdiham tehlikesi fazlasıyla var.

Şu kadarını söyleyeyim, ben stadı sevmedim. Sevebileceğimi de düşünmüyorum. Ve bu hissi nasıl içimden atarım onu da bilmiyorum. Kendimi ait hissettiğim bir stadın olmaması berbat bir duygu.

MAÇA GELELİM

Sivasspor bu ligin en berbat takımlarından biri. O yüzden alınan sonucun ve oynanan oyunun tam bir karşılığı yok. Evet takım fizik açıdan kuvvetlenmiş, daha çok mücadele var ama ondan fazlası yok.

Forvetsiz, orta sahasız ve defansı yarım yamalak bir takımın başarılı olmasının imkânı yok. Üstünden bin kere geçmek anlamsız Barış, Ayhan, Mustafa Sarp'tan ancak ve ancak yedek olur.

Kazım denen herif, daimi olarak ofsaytta duruyor, Galatasaray'ın kendisinden herhangi bir beklentisi varsa zaman kaybından başka bir şey olmaz.

Culio hazırlık maçlarındaki görüntüsünden çok uzaktı. Fiziğini çok iyi kullanıyor ve iyi top saklıyor fakat Galatasaray'ın bundan fazlasına ihtiyacı var.

Yekta garip bir biçimde ilk 11'de yer aldı. Arda olsa 18 kişilik kadroda olmayacak bir futbolcunun sihirli değnek değmiş gibi ilk 11'de oynaması, teknik direktörün bir zaafı gibi geldi.

Stancu yeni transferlerden en olumlu görüneni oldu, tabii benim gözüme. Topa hakimiyeti iyi, gayet kıvrak ve bol şut atacağa benziyor. Çünkü sürekli pozisyon alıyor, şut çekmek için. İlk maçta, kısıtlı bir sürede de olsa gayet yararlı olacağını düşünüyorum.

Maçın son 3 dakikasında Culio ve Kazım'ın süreye oynaması sinir bozucuydu. Kendi stadınızda, Sivasspor'la oynuyorsunuz ve kaza golü yememek için bilerek ofsayta düşmek, korner bayrağının dibinde aptalca zaman harcamak gibi şeyler yapıyorsunuz. Bunu bir Avrupa Kupası maçının sonunda yaparsın anlaşılır da, Sivas maçında yapıyorsun olmaz. Aptallıktan başka bir şey değil.

Hagi halen arayışta. Maç içinde sık biçimde oyuncuların pozisyonlarını ve yerlerini değiştirdi. Ama eldeki kalite yetersiz olunca, arayışlar da sonuçsuz kalıyor.

Hagi'den tek isteğim Hakan Balta ısrarından vazgeçmesi. Oynadıkça köreliyor ve taraftara daha antipatik geliyor.

İnsanlar umut içinde bekliyor doğal olarak ancak ne bu kadroyla, ne bu anlayışla Galatasaray'ın başarılı olmasının mümkünü yok. Keşke olsa, keşke güzel bir şeyler söyleyebilsem fakat aptalca bir beklenti içine de giremem.

Sanırım sezon sonuna kadar her maçta bir ümit beklemeye devam edeceğiz.

Adnan piçlerini al ve git


Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak: Galatasaray Liseliler protesto edebilir, bizden pek hoşlanmazlar.


Adnan Polat: İki kale arasında maçlarda en güçlü tezahüratı yapan taraftarlarımız olacak. Olabilecek protestoları bastırmaya yeter.

Vay be, bak sen hadiseye. Herif beslediği itleri, protestoları bastırması için kullanıyor. Demek ki, emir önceden gitmiş, piçlere. Ulan bu kadar aşağılık bir adam olabilir mi?

Siz bakmayın adam diyorum ama lafın gelişi. Yoksa adamlığın milyonda biri bu herifte bulunmaz.

Herife çok laf söyledim ama fazlasını hak etmiş.

"Adnan'ı da al git" diyorlar ya. Yok aslında öyle olmamalı "Adnan'ı ve beslediğin piçleri de al git" olmalı.

Galatasaray Kulübü Başkanı'nın, devlet bakanına verdiği güvenceye bak sen. Kale arkasında bilmem kim varmış. O kale direkleri götüne girsin, piçlerinle birlikte.

Dün maça gittim, elinde koçanlarla dolanan birtakım yavşaklar vardı. Lafa gelince "Yeni statta karaborsa bitecek" nameleri ile inliyordu her yer ama karaborsa bitmez. Çünkü Adnan Polat var ve onun beslediği piçler var.

Bu arada aslında ayrı bir yazı konusu ama stadı hiç mi hiç beğenmedim. Gitmeden "Benim evim olamaz" diyordum, gittikten sonra bu fikrim daha da güçlendi. Dediğim gibi gün içinde yazmaya çalışacağım, dünkü maçı ve statla ilgili görüşlerimi.