5 Temmuz 2011

Önemli olan doğrunun yanında yer almak


Konu, gündem her şey futbol haline geldi. Geyikleri bir kenara bırakırsak, çok rahat bir biçimde söyleyebilirim ki, içim Fenerbahçe'nin küme düşürülmesini istemiyor. Senede iki tane maç bekliyorum. 6 da yesek, 4 de yesek, yensek de yenilsek de sorun değil. Fenerbahçe maçlarından aldığım hazzı diğer karşılaşmalarda alamıyorum. Bunda Avrupa'dan uzaklaşmanın da payı yok değil tabii.

Aklı selim Fenerbahçelileri bu yazının dışına ayırıyorum. Efendice, gerçekten takım aşkıyla, çocuksu bir sevgiyle takımlarına bağlı olanlar, "Yapıldıysa versinler cezayı" diyenleri hayranlıkla izliyorum.

Ama bir güruh var ki, 'yüz surat Hacı Murat' kıvamında, ortada dönenleri tamamen yok sayarak, "Şerefsizsiniz", "Bu hesabı ödeyeceksiniz" diyerek, diğerlerini suçlama peşinde.

Bir de Mehmet Demirkol gibi, "Çünkü futbolun unsurları, markaları, herbir bireyi aklanana ya da düzen temizlenene kadar futbol oynamanın ve oynatmanın kimseye bir yararı olmaz. Ligler durdurulsun" diyenler var.

Buna ne denir bilmiyorum. Bugün yazdığı yazıyı 4 kez okudum. Her okuduğumda başka anlamlar çıkarttım. Ama, gözünü seveyim birader "Futbol durdurulsun" ne demektir? Bu mudur adalet, bu mudur futbol sevgisi, aşkı?

Şimdi biz bu mantıkla, sokaklarda hırsız var diye, tüm sokakları mı kapatalım, kimse dışarı çıkmasın mı?

Ayrıca, Fenerbahçe esas oğlan, diğerleri figüran mıdır? Herkes onlar için var yani öyle mi?

Hakikaten hastalıklı düşünceler bunlar. Objektifim, tarafsızım diyen adamlar, sonbaharda sararmaya başlayan çınar yaprağı gibi dökülüyor. Bir kişi çıksın söylesin arkadaş "Bunu her kim yaptıysa cezasını çeksin" desin. Yapan cezasını çekmeyeceği gibi, yapmayana ceza kesilecek, futbolu durdurarak. Bu sonsuz savunma hali, bir noktadan sonra akıl sağlığını tartışılır hale getiriyor.

Fenerbahçe'nin 'sportif' yazarları henüz topa girmedi. Hiçbiri ne televizyonlara çıkıyor, ne de köşelerden yazıyor. Öylece, olan biteni izliyorlar. Şu olaylar sona erdikten sonra ne diyeceklerini merak ediyorum. Esen rüzgâra bakıldığında, "Aman canım eğer Aziz Yıldırım yapmışsa da ceza ona kesilsin, takıma niye ceza veriliyor" savunması ortaya çıkıyor.

Haklı adamlar! Aziz Yıldırım aslında bu yaptıklarıyla, başkanı olduğu kulübe sadece bir şampiyonluk kazandırmıştır. Ne önemi var ki, birilerinin 45 haftalık emeğinin! Parası neyse verir nasılsa.

Dünya mal, biz akıllıyız a.k. Herkes şike yapanı küme düşürüyor, bizde sadece başkanına ceza vereceğiz, takıma da şöyle -10 ila -15 arası bir puan cezası verdin mi adalet yerini bulur. Ama tabii bu cezalar verilene kadar, ülkedeki tüm futbol müsabakaları durdurulsun.

Çok açık ve net söyleyeyim: Fenerbahçe'siz bir ligi istemiyorum. Laf ederim, dalga geçerim, öfkelenirim ama bunu kulübün tüzel kişiliğine değil, kişilere yaparım. Fakat son yıllarda öyle bir döngü oluştu ki, Aziz Yıldırım'a laf edince sanki anasına küfredilmiş, götüyle top durduran Volkan'a laf edince sanki sülalesine küfredilmiş gibi hissediyor insanlar.

Hadi diyelim; küme düşürülmedi, içine sinecek mi? Rahat rahat dolanabilecek misin ortalıkta? Hiçbir şey olmamış gibi futbol mu konuşacaksın?

Lastik patladı, kamyon devrildi. Bir taraftar olarak, bu ahlâksızlığa kimse ortak değildir. Tabii bu ahlâksızlığa kılıf aramayanlardan, sağa solu saldırmayanlardan söz ediyorum.

Tüm bunların dışında; salonlarda Bank Asya müziği çalanlarla, götüyle top durdurunlarla, stat ortasında hindi şov yapanlarla, "Ananın amı Galatasaray" diye bağıran futbolcularla, Ünal Aysal'ın kararını, Uğur Uçar'ın şike parasını almamasını yan yana getirince 'Galatasaraylılık güzel şey' diye geçiyor içimden. (Sadece şu cümle için kaç kişi laf sokacak merak ediyorum)

Aslında söylenecek çok şey var ama insanlar kırgın ve kızgın. İç sesleri, kimin haklı kimin haksız olduğunu söylüyor. İnsanlar, senelerdir inandıkları pek çok masalın bitmesinden rahatsız. Hep başkalarına yönelttikleri suçlamalar, şimdi kapılarını çalmış, onlar da anahtar deliğinden gözetleyerek, kapıyı açsam mı açmasam mı diye düşünüyorlar.

Şu oyunun güzelleşmesi için Aziz Yıldırım'ın arkasında olmayın, doğrunun yanında olun. Doğru Aziz Yıldırım'sa zaten, arkasında durmuş olursunuz.

Ortaya çıkan sonucu merakla bekliyoruz, bundan sonra da konuyla ilgili tek kelime bile yazmayacağım hiçbir yerde. Temmuz 15'te verilecek karardan sonra, bir şeyler söylenir elbet.