2 Kasım 2009

Cruyff yeniden teknik direktörlük koltuğunda

1988-1996 yıllarında Barcelona’da teknik direktörlük yaptıktan sonra, sağlık sorunları nedeniyle takım çalıştırmayan Cruyff, 13 yıl aradan sonra tekrardan sahalara dönmeyi kabul etti ve Katalan Milli Futbol Takımı’nın teknik direktörü oldu.

Katalonya Futbol Federasyonu (FCF) kaynakları, anlaşmaya vardıkları Cruyff’un, Katalan Milli Takımı’nın teknik direktörü olarak para almayacağını, ancak Johan Cruyff Vakfı’na destek verileceğini açıkladı.

İspanya’nın özerk yönetimlerinden olan Katalonya’daki futbol federasyonu (FCF), hiçbir resmi nitelik taşımadan Katalan olan futboculardan oluşturulan milli takım ile başka ülkelerin milli takımları veya İspanya’daki diğer ayrılıkçı bölgelerden Bask ile maçlar organize ediyor.

Dünyanın en iyi 11. takımı Galatasaray


Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonu'nun (IFFHS), 1 Kasım 2008 ile 30 Ekim 2009 tarihleri arasındaki maçları baz alarak yaptığı aylık değerlendirmede, geçen ay 12. olan Galatasaray 1 basamak yükselerek, 11. sıraya çıktı. IFFHS'nin değerlendirmesinde Fenerbahçe 33, Beşiktaş ise 22 sırada yer aldı.

Zamanlama açısından güzel olmuş bu liste. Daha önce gelinen 1. sırasına yeniden yetişmek için Türkiye'deki araç rakiplerle oynamak gerekiyor tabii ki. Aklı başında her Galatasaraylı'nın rakip olarak gördüğü takımlar Edirne'nin dışında yer alıyor çünkü.

Şimdilik yapılabilecek başka bir şey yok. Bu takımlarla oynamak gerekiyor....

İLK 10 SIRA

1. Manchester United 326
2. Barcelona 298
3. S.Donetsk 293
4. Chelsea 283
5. Hamburg 274
6. Estudiantes 265
7. Werder Bremen 263
8. Arsenal 245
9. Cruzeiro 231
10. Roma 228

Yavru kurttan özür yerine garip savunma


Malum Ercan Saatçi, Fenerbahçe TV'den 'sızan' "Galatasaray'ı nasıl .iktik" cümlesine ve 48 saniyelik görüntüler için güya özür dilemiş. Güya diyorum çünkü aslında bir özürden çok, karşı saldırı niteliğinde sözleri. Hatta kendini olumlamak adına "Siz hiç yapmadınız mı?" türünden zırvalamış.

Bu faşist eleman kendisini kurtarmak için şunları söylemiş "Şimdi bütün takımların taraftarlarına sormak istiyorum; Ve taraftar delikanlılığınıza güvenerek soruyorum; Siz hiç mi bir arkadaşınızla size özel bir kızdırmaca yaşamadınız, rakip takım ile ilgili müstehcen bir yorumda bulunmadınız?"

DELİKANLILIK JARGONU

'Delikanlılığa' güvenerek sormuş, kendisinde var olduğunu düşündüğü bir özellik yani. Şimdi kime sorduğundan ve ne için sorduğundan bağımsız olarak ben açıkça söyleyeyim: "Evet küfrettim hatta küfrediyorum da." Ama burada esas önemli olan, bu küfrü eden herhangi bir Galatasaraylı ya da Fenerbahçeli, Hürriyet Gazetesi'nin Spor Koordinatörlüğü'nü yapmıyor olması. Tabii ki, bu doğru yapıldığını veya doğru yaptığımı göstermez ancak eğer senin titr'in taraftarlığının üstüne geldiyse, konuşmalarına dikkat edeceksin, eğer varsa akıl süzgecinden geçireceksin her söyleyeceğini.

Bu işi öyle delikanlılık tabanına yayıp, kendini su üstüne çıkarmaya çalışmak, edilen küfür kadar terbiyesizce bir durumdur.

Bu arkadaş devam ediyor; "Benim üzerimden yapılan bu olay tam anlamıyla, bir özel alan ihlali, mahremiyet ihlali ve bir çeşit telekulak olayıdır. Bütün kalbimle bu durumun beni ve ailemi çok üzdüğünü ama yine de bu olayın bel altı oyunlarının sonu olmasını istediğimi bilmenizi isterim.. Galatasaraylılar beni Fenerbahçeli olduğum için eleştiriyorlar ama bu görüntülerin de Fenerbahçe TV den sızdığını hatırlatmak isterim...."

MAHREMİYET İLANI VE TELEKULAK

Görüntülerin sızmasını mahremiyet ilanı ve telekulak olayı olduğunu hatta 'bel altı' oyunu olarak addeden bu kendini gazeteci zanneden yavru kurt, Fenerbahçe TV'nin içinde çekildiğini söyleyerek, kendisini sıyarmaya çalışıyor. Biraz daha ileri götürse kendisini demokrasinin mihenk taşlarından biri olduğundan dem vuracakmış. Ben şunu anlıyorum bu cümleden "Fenerbahçe TV'de bu tip cümleler dökülür. Sorun bunun sızdırılmasıdır. Fenerbahçe TV'de rakiplerine kamera arkasında rahatlıkla küfredebilirsin." -Bunun tam tersi Galatasaray TV'de de olabilir-

Bu görüş hakim bir görüş zaten. Birkaç Fenerbahçeli blogda bu görüşün rahatlıkla ve açıklıkla savunulduğunu okudum. O yüzden garipsemedim doğrusu. Çünkü aynı dili konuşan bir topluluk var karşımızda. Yaptığı her şeyin doğru olduğunu savunan, yaptıklarına 'yapmadık' diyebilen ve daha da ötesinde 'yaptıysak yaptı ne oldu?' şeklinde savunma değil saldırıya geçen bir topluluk yani.

ADAM OLSA SORUN DEĞİL!

Yavru kurt, içeriğinde hiçbir özür taşımayan bu yazısıyla işin içinden sıyrılmak niyetinde, bu açık ve aleni bir biçimde belli oluyor. Bu işten sıyırır ya da sıyırmaz bunu bilemiyorum. Zaten sıyırsa da, sıyırmasa da kendisi hakkındaki görüşlerim değişmeyecektir.

Vahim olan, bu adamın Hürriyet Gazetesi'nde böyle bir görevi yürütmesi. Fenerbahçeli olduğu için değil ama adam olmadığı ve gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi olmadığı için. Bunu içine sindiren meslektaşlara ve TSYD Başkanı'na buradan selamlarımı iletiyorum....