
13 asker, 7 PKK'li, 20 insan öldü dün. İstediğin ismi ver, şehit de, terörist de, gerilla de, vatan haini de, asker de, faşist de v.s. v.s. Benim için her şeyden önce insanlar. Gencecik, ömrünün baharında insanlar.
Aynı duyguları paylaşıyoruz, dağda elinde silah tutuştulan da, kışlada nöbet tutan asker de, bir kıza sevdalanıyor, anası hastalandığında gözyaşı döküyor, yavrusunun elini sıkı sıkı tuttuğunda içinde fırtınalar kopuyor.
30 yıldır bu ülke kan ağlıyor, insanlar çocuklarını, kardeşlerini, eşlerini kaybediyor. Hangi intikam ve ölüm çığlığı, hangi silah çözümleyebildi akan kanın durmasını? Bu kadar gencin ölmesini "Gebersinler, köklerini kazıyacağız" diyerek, durdurabildiniz mi?
Söylenen birkaç intikam cümlesi ne bu 13 genci geriye getirebilecek, ne de bu savaşın son bulmasını sağlayacak.
Kimilerini vatan, kimilerini özgürlük diye kirli bir savaşın figüranı yapıyorlar.
Bugün "Bu Kürtlerin kökünü kazıyacaksın" diye salya akıtanlar, ya Diyarbakır'da doğmuş olsaydı, ya Batmanlı olsaydı?
Hangimiz doğarken seçiyoruz hangi vatana, ulusa, kimliğe ait olabileceğimizi? Ama insan olmayı seçmek, onun gereklerini yerine getirebilmek, ülkelerin milyarlarca dolar harcağı savaşlara karşı durabilmek bir seçimdir.
Bu seçimi yaptığımız gün, akan kan duracaktır. Ama istemiyor gibiyiz, bize pompalanan, beyin hücrelerimize kadar işletilmeye çalışılan ırkçı fikirlerle büyütüldük çünkü.
İktidar seçim meydanlarında "Milli savaş uçağımızı üretmeye başlayacağız" müjdesini (!) veriyor. Milyarlarca dolar harcayarak, savaş ekonomisi yaratarak, kendi gençlerinin ölmelerine neden olmayı gurur vesilesi yapıyor. Bazıları bununla övünüyor "Kendi silahımızı yapıyoruz" diye.
Bu ülke çok evladını yitirdi, çok gencini bu boktan savaşa kurban verdi. 'Yeter artık' demek; bunu derken, insanların kimliklerine bakmadan, içimizdeki nefreti yok ederek ve birbirimize elimizi uzatarak yapabilmek barışı hakim kılacaktır.
Daha birkaç ay önce seçim meydanlarında "Bu ülkede Kürt sorunu yoktur" dendi. Bu sorunun olduğunu görmek için kaç insan daha ölmeli? bin, 10 bin, 100 bin, 1 milyon, 5 milyon...
Daha bugün Habur'dan 14 kişi teslim oldu. Yaşları, 20, 23, 18, 22, 17, 21. Bu çocukların hangisine düşman gözüyle bakabilirim ki? 17-18 yaşında bazı koşullar yüzünden dağa çıkmış kardeşiniz yaşındaki bu gençleri düşman sayarak, sorunu çözümleyebilecek miyiz?
Şiddeti istiyoruz, koşar adımlarla ilerliyoruz, akan her damla kan içimizde garip bir zevk yaratıyor sanki.
Bir arkadaş, senin bu konudaki fikirlerini merak ediyorum demişti. Benim için ölenler Türk ya da Kürt değil. İnsanlar ölüyor, birlikte aynı havayı soluduğum kardeşlerim ölüyor. Asker, terörist, gerilla adına her ne koyarsan koy.
Kürt ve Türk gençlerini karşı karşıya getiriyorlar. Şiddetin ve savaşın yanında yer alarak, savaşlar bitirilmiyor.
Birilerinin çocukları imtiyazlarla örülüyken, bu halkın çocukları askerde, dağ başlarında ölüyor. Bunu görememek için aptal olmak gerekir.
Bunca yıldır onbinlerce insan ölürken hâlâ 'savaş' diye bağırmak, savaşın yanında saf tutmak, intikamla bilenmek, onbinlerin sayısını yüzbinlere, milyonlara taşımaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Nâzım'ın dediği gibi "Savaş; korku ve sefaletten başka bir şey veremez. Yakar, yıkar, öldürür ve yok eder." Akan kanı, akıtılacak yeni kanlarla temizleyemeyiz.