
Osman Ünsal,
Murat Güvenç,
Resul Aslan,
Ersin Azak,
Asım Çelik,
Feyza Bilge Türkyılmaz,
Emine Ceylan,
Hasan Ceylan,
Rıza Ceylan,
Ve Defne Joy Foster..
Bugün Türkiye'de onlarca insan hayatını kaybetti. Birkaç isim var yukarıda. Kimi soba gazı zehirlenmesinden öldü, kimi trafik kazasından, kimi de saldırıya uğradı.
Elbette her ülkede 'ünlü' isimlerin ölümü haber değeri taşır ancak Türkiye'de medya bokun üstüne üşüşen sinekler gibi. Her ünlünün ölümünden bin ayrı hikâye çıkartmak için neredeyse götlerinden haber yapacak duruma geliyorlar.
Twitter'da kim ne yazdı?
Ölmeden önceki sözleri neydi?
Ünlüler onun için ne dedi?
Ölümünden önceki son fotoğrafı.
Ölmeden önceki son röportajı.
Eşi yıkıldı, arkadaşları şok oldu........
Her ölüm acıdır, her ölüm boktandır. Kimin öldüğünden bağımsız düşünebildiğimiz zaman ancak ayırdına varabiliriz.
Adam eşi ve çocuğuyla soba gazından zehirlenmiş. Aynı evden 3 ceset çıkmış, kimin umrunda? Kimsenin...
Diğeri borcu yüzünden birini öldürüp, sonra intihar etmiş. Kimin umurunda? Kimsenin.
Hangisinin hayatı Defne Joy'un hayatından daha değersizdi? Ahmet Fazlı Elçi ya da Ömer Çetin'in hayatları daha mı değersizdi yoksa?
Bana garip geliyor, böyle kişiliklerin ölümünün tüm medyada tsunami etkisi yaratması; fazlasıyla yapay ve gerçekçilikten uzak geliyor.
Her hanenin içinde ne dramlar, ne büyük acılar yaşanıyor. Ölümü bir kişiye giydirip, üstünden onlarca haber çıkartmaya çalışmak, neredeyse her kelimeyi haber haline getirmek, inşaat iskelesinden düşen öğretmenlere, madenlerde ölen emekçilere, maganda kurşununun hedefi olan çocuklara saygısızlık gibi geliyor.
Bir yıl, bilemedin iki yıl sonra ismini hatırlayacak insan bile bulmakta zorlanırsınız. Kimse Defne Joy'u anımsamaz bile. Ölüsünün rantını yiyen yiyene. Kimisi haber yaparak, kimisi yarın öbür gün TV programında alta ağlak bir müzik eşliğinde görüntülerini koyarak.
İçinde bulunduğum binadan neredeyse her gün nefret ediyorum şu iğrenç habercilik anlayışı yüzünden.
Umarım şurada yazılanları götünden anlayan biri çıkmaz.