17 Aralık 2010

Gulbettin Hikmetyar'ı hatırlatsan yeter


Baştan söyleyeyim, CHP'li değilim, çok uzun zamandan beri de oy vermedim. Vermeyi düşünür müyüm? Pek sanmıyorum.

Kayseri'de olan bitene Başbakan Erdoğan'dan bugün yanıt geldi. Bildik, tanıdık Erdoğan üslubu. Bel altı vuruşlar, tarihten örnekler v.s. v.s.

Erdoğan ne dedi ona bakalım; "İlla yolsuzluk görmek istiyorlarsa, gitsinler, aynaya baksınlar, orada İSKİ’yi görecekler, orada Kocaeli’ni görecekler, orada Anayasa Mahkemesi’nin kendileri hakkında verdiği, trilyon davasını görecekler. Orada nasıl yolsuzluk yapmışlar onu görecekler."

'İSKİ' diyor Erdoğan. Yaşandı mı? Yaşandı. Peki sorumlular hakkında dava açıldı mı? Açıldı. Dava sonuçlanıp yargılama oldu mu? Oldu. Eee, o zaman nedir bu İSKİ örneği. Herifler yargılandı içeri girdi. Yani olayın üstü kapatılmadı.

'Kocaeli' diyor Erdoğan. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'yle ilgili dava açıldı mı? Açıldı. Olay mahkemeye düştü mü? Düştü. Yani olayın üstü kapatılmadı.

Anayasa Mahkemesi'nin CHP hakkındaki kararına dikkat çekiyor Erdoğan. Anayasa Mahkemesi böyle bir karar vermiş mi? Vermiş. Mahkeme zaten gereğini yapmış. Olayın üstü kapatılmamış yani.

Hah gel şimdi CHP'ye. Karşında sürekli olarak bel altı vuran biri var. Deniz Baykal'la ilgili kaset ortaya çıktığı günün ertesi, "Böyle olayları siyasete karıştırmayız" deyip, bir hafta sonra "Sayın Baykal başka işlerle meşgul" diye gayet çirkince siyaset yürüten bir parti ve genel başkanı var karşında.

Sen ne yapıyorsun? Vıdı vıdı vıdı. Tek bir şey söyleyemiyorsun. Ortaya çıkarttığın yolsuzluğun üstüne bile gidemiyorsun. Deniz Feneri davası halen açılamadı Türkiye'de. Almanya'da karar verileli 2 yıl oluyor neredeyse. Burada dava açılmadı. 3 ayda bir Deniz Feneri'ni gündeme getiriyorsun. Onu da beceremiyorsun.

Şimdi tek tek açıklamalı yazmayacağım. Ama Ak Parti iktidarının bulaştığı onlarca olayı şöyle bir çırpıda yazabilirim -İsteyene geniş açıklamalarını da yazarım-.

  • Halk Bankası'nın 30 milyon dolar zarara uğratılması.
  • İstanbul Büyükşehir Belediyesi Araç Sigorta İhalesi.
  • Gebze Akaryakıt kaçakçılığı olayı.
  • TOKİ'nin kamu kurumlarının paralarını kamu bankalarına yatırması ilkesini çiğneyerek, 280 trilyonunu Asya Finans'a yatırması.
  • Dönemin Bakanı Kürşat Tüzmen'in 1 milyar 162 milyon $'lık hayali ihracat yaptığının Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından belgelenmesi.
  • Derince arazisinin 30 milyon $'a özel bir şirkete satılması. Sonra devlet kuruluşu olan Erdemir aynı araziyi 20 gün sonra 82 milyon $'la satın alması.
  • AKP Grup Başkanvekili Sadullah Ergin'in, bürokratlara, ildeki ihalelerin partili arkadaşlarına dağıtılması ile ilgili liste verdiği yönündeki haberlerle gündeme gelen Hatay'da önemli kamu ihalelerin AKP'liler arasında paylaşıldığı da ortaya çıkması.
  • TMSF, Ceylan Grubu'ndan, banka borcuna karşılık 52,5 milyon $'a Antalya'daki Deluxe Resort Otel'i alıyor. Aynı otelin 25.3 milyon $'a Ulusoy Grubuna satılması.
  • Roche’un, SSK’ya sattığı ilaçları kol fiyatına getirip toplamda 6 milyar $ fazla kâr etmesi.
  • Bir dönem öncenin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in döneminde eşi Şahsenem Çelik’in hummer jip arkadaşı Melek İpek’in ortak olduğu şirketin, okullarda dağıtılan bedava kitap kampanyasına katılıp ihaleyi 9.8 trilyona alması.

Daha sayayım mı? İlk aklıma gelenler bunlar. Bu kadar yolsuzluk varken, derdini anlatamıyorsan, tabii ki iktidar olamazsın.

Her şeyi geçtim. Sürekli bel altı vurup, tarihi deşen rakibin karşısında, hiçbir şey yapamasan, Süper Mario Şevki (Şevki Yılmaz) ile Gulbettin Hikmetyar'ın dizinin dibinde ninni dinlemesini gündeme getirsen yeter. Madem öyle, işte böyle mantığıyla sen de geçmişi deşip dur.

Ama ne yazık ki, CHP yönetimi çağ dışı beyinlerin elinde. O yüzden de iktidar olmasına imkân yok.

Geçmiş olsun Baba


Lefter'in şekeri kritik sınırın epey üstünde ilerliyormuş. Bu yüzden Türkiye'ye getirilemiyormuş.

Atina'dada bir hastanede tedavi altında. Ancak şekeri kontrol altına alınabilirse, Türkiye'ye getirilecekmiş.

Lefter, büyük futbolcu, büyük adam ve bu ülkenin en büyük efsanelerinden biri. Rekabet filan hikâye işte bir noktadan sonra.

Lefter bunu da atlatır. Dayan Baba, adada yudumlanacak rakılar var daha.

Ben ona yanıyorum


Siyasete atıldığında, topaç mı topaç bir gençti. Sonra büyüdü, serpildi. Allah "Yürü ya kulum" dedi, saçları bile uzayıverdi.

Avrupa Birliği Başmüzakereci vasfıyla gezmedik ülke bırakmayıp, "Türkiye demokratikleşti" diye, oradan oraya koşturuyor.

Bono ile Boğaz Köprüsü'nde gezinip, "Bono referandumda oy kullansa evet oyu verirdi" diyerek, Bono'nun da Ak Partili olduğunu muştusunu veriyordu.

Sosyalizm hakkında yaptığı o harika (!) yorumsa hâlâ hafızalarda, "Sosyalizmin ne iphone'u ne de plazma televizyonu oldu; bundan sonra da olmayacak."

Her Ak Partili gibi zaman zaman vatandaşı da tehdit etmekten ve aşağılamaktan da geri durmadı, "Referandumda evet oyu vermeyenler ya aptaldır ya da vatan hainidir" diyerek.

Her ABD vatandaşı gibi, ülkesinin çıkarlarını korumak için elini havaya kaldırmış, (Burada, önünüzde, şimdiye kadar tabiiyetinde bulunduğum her türlü devlet tabiiyeti ve egemenliğini reddettiğime; bundan böyle ABD Anayasası'nı ve yasalarını iç ve dış düşmanlara karşı savunacağıma; ABD'ye bağlılık ve sadakat göstereceğime; kanunun gerektirdiği hallerde ABD ordusuna hizmet vereceğime; kanunun gerektirdiği durumda sivil yönetim altında ulusal önemi olan işlerde çalışacağıma ve bu yükümlülükleri özgür bir şekilde, akıl sağlığım yerinde ve samimi olarak üstleneceğime yemin ederim. Tanrı yardımcım olsun) ABD ordusuna hizmet edeceğine ve yükümlülüklerini yerine getireceğine dair yemin een müstesna (!) bir kişilik.

Omzu kirlenmiş, o yüzden de davasından vazgeçmiyor. Keşke sadece omzu kirlenmiş olsa eski bar işletmecisi yeni Türkiye Cumhuriyeti Bakanı ve ABD vatandaşı olan zat'ın.

Gariptir bu ülkenin insanları, ABD vatandaşı da olsa.

Onuru kirlenir ses çıkartmaz.
Gururu kirlenir ses çıkartmaz.
İnsanlığı kirlenir ses çıkartmaz.
Ruhu kirlenir ses çıkartmaz.

Ama omzu kirlendiği için hakkını aramak için mahkeme kapılarına düşer.

Nihal Çarıkçı dert etmesin. Yeter ki, insanın onuru ve gururu kirlenmesin.

ABD vatandaşlarını bakan yapıp, ortalığa salanlar ile ABD'nin ulusal çıkarları için yemin edip, bakan olan ve Türkiye Cumhuriyeti'nde bakanlık yapıp, ülkeyi pazarlayanlar dert etsin.

Sol omzum kirlendi diye ortalığı velveleye vereceklerine, gururum kirlendi diye ağlamıyorlar. İnsan ona yanıyor.

Not: 'İzin' dedim ama dayanamadım. Ayrıca da dinlendim.