26 Ağustos 2009

Güle güle Nedved



1 yıl daha oynar mı, oynamaz mı; futbola devam eder mi, etmez mi tartışmaları arasında Juventus'ta 327 kez forma giyen Çek oyuncu Pavel Nedved, futbolu bıraktı.

Futbolun güzel anılarından biri olarak kalacak Nedved. Hırsı, yaratıcılığı, oyuna katkısı, lider özellikleri ile unutulmayan oyuncular arasında yerini şimdiden aldı.

Güle güle Nedved...

Herkes rahatladı mı beyler?




"Atatürk'ün Selanik'teki evi bombalanmış haydi gayrimüslimlerin evlerini ve dükkânlarını yağmalayalım."

"Sivas'ta Aziz Nesin dinimize küfretti. Haydi otele gidip kafirleri yakalım."

"TAYAD'lılar açıklama yapıyor. Haydi gidip öldüresiye dövelim."

"Komünist gazeteleri dağıtılıyor. Haydi gidip bir güzel pataklayalım."

"Diyarbakır'da İstiklal Marşımızı ıslıkladılar. Diyarbakır'ı haritadan silelim."

"Topkapı Sarayı'nda verilen konserde şarap içiliyor. Ey Türk gençliği göreve."

"Taksim'de Lübnan'a asker gönderme protestosu var. Kafa göz dalıp, hepsini dağıtalım."

"Eşcinseller her yanı sardı. Bulduğumuz yerde ağızlarını burunlarını kıralım."

Ulan bu kadar mı, hassas bir toplummuş bu? Bu kadar mı linç kültürü işlemiş içimize? Bu kadar mı kafatasçı ve farklılıkların karşısında bir toplumuz biz? Sonra Türk toplumu misafirperver, Türk toplumu yardımsever, Türk toplumu mazlumun yanında hikâleyeri anlatılsın.

Herkes atıp tuttu, Diyarbakır'da şöyle oldu, Diyarbakır'da böyle oldu diye. Şu yazıp çizen iki kişi de çıkıp "Özür dilerim, bir dolduruşa geldim. İzlemeden yorumda bulunmuşum" diyemiyor.

İnsanız lan biz, hepimiz hata yapıyoruz işte. Çıkıp hatanızı kabul edin. Herkes kafasını gömmüş kuma; olmamış, yaşanmamış, söylenmemiş gibi davranıyor. Sonra ahlaktan, faziletten nasıl bahsedeceksiniz?

Herkes kinini kustu, eteğindeki taşı döktü nasılsa orta yere. Nasıl bir toplum olduk ya biz. Bu derece mi, karşısındakine söz hakkı vermeden kalem kırıp, racon kesiyoruz ve yargısız infaza gidiyoruz?

Hani ıslıklayanlar nerede?



Kaç kişi oturup izledi -ben dahil- şu ıslıklama olayını bilmiyorum. Bugün sabah Futbolika'dan aldığım bir mesajda gördüm ben de. Koskoca statta bir tek kişi ıslıklıyor sadece ve o da kısa sürede kesiliyor.

Blog aslanları, forum kaplanları, tıpkı ABD'nin Irak'ta yaptığı gibi dezenformasyon kurbanı oldu. Medyaya her gün atıp tutan arkadaşlar, eleştirdikleri medyanın refleksleri ile hareket edip, bir saniyesini bile izlemedikleri, sağda solda yazılanlarla bir fikir belirtilemeyeceğini, bunun yanlışlığını umarım anlarsınız.

Şu atıp tutanlar, faşizmin en uç noktalarında gezinenler, Diyarbakır özelinde ülkenin Doğu coğrafyasına nefretle bakanlar; izleyince belki utanırsınız, yüzünüz varsa tabii.

Al ulan Arda senin olsun!


Sezon başlamadan önce çıktı her şey. Aziz Yıldırım'ın bir toplantıdaki sözleri gazeteye taşınınca, canlı yayınlara kadar çıkıldı. Aziz Yıldırım'ın tek isteği, Arda'yı alabilmek.

O da biliyor ki, ülke sınırları içindeki en iyi futbolcu Arda Turan. Galatasaray Başkanı Adnan Polat'a "15 dakika beni yalnız bırakın Arda'yla Fenerbahçeli yaparım" sözünün üstüne, Adnan Polat'tan gelen "Ben sizin Galatasaraylı olmanızdan korkuyorum, sizi Arda'yla bırakırsam" cümlesi de kâr etmemişe benziyor.

Bugün Sabah gazetesinde bir haber var. Doğruluğunu bilemiyorum, zaten haber bile iddia şeklinde. Ama sezon başı yaşananlar akıllara gelince söylenmiş intibahı uyandırdı bende. Aziz Yıldırım diyor ki, Kayseri maçını izlerken "Bırakmadınız şu Arda'yı 20 milyon Euro verip alayım."

Cümlenin açılımı: Yani ben parayı verip alacaktım ama siz engel oldunuz diyor, yöneticilerine. Arda gitse ne değişecek bilmiyorum. Yani 11 yıllık başkanlık süresinde insan hiç mi akıllanmaz? Hep mi aynı suda boğulmaya çabalar?

Bu 11 yıllık dönemde kimbilir Fenerbahçe altyapısından kimler geldi kimler geçti. Hatırladığım Semih'ten başka kimse yaşama şansı bulamadı. Onun da ne kadar forma bulduğu aşikâr. 34 yaşındaki Roberto Carlos'a 2 yıldır verilen para altyapıya ayrılsa kimbilir ne Arda'lar çıkar. Ya da Mehmet Topuz'a verilen bonservis ücretiyle kaç Mehmet Topuz çıkardı.

Ama yok öyle değil. Hazır, pişmiş, olmuş adam istiyor Aziz Yıldırım. "Basarım parasını alırım" diyor. 20'yse 20, 30'sa 30 milyon Euro. Para sorun değil cidden. Ama o anlayış yok mu, o anlayış, Türk futbolunun bugünlerinin ve yarınlarının katili olan anlayış hani.

Zengin küstahlığının vermiş olduğu fakat sınırlar dışına çıkınca baş edemeyeceği o parasal güç. Dün yabancı serbestliği, bugün Arda yarın Mehmet Topal başka bir gün Ahmet, Mehmet...

Kendine ait olmayanı yaratamayıp, başkasında olanı gücü dahilinde, küstahça sanki pazardan mal alır gibi isteme cüreti. Sadece biraz oturup düşünmek, hata yaptığını anlamak ve hatalarından arınmak. Yoksa 20 Arda'yı alsanız, değişmez bu gidiş.

Mevlana güzel demiş, başka söze gerek yok; "Ne adamlar gördüm üstünde elbise yoktu, ne elbiseler gördüm içinde adam yoktu."

Spor tarihinin unutulmaz protestoları

Yeni Zelanda Aucland Kadınlar Klasik Tenis Turnuvası'nda İsrailli oyuncu Shahar Peer, final maçı öncesinde Gazze'de yaşanan insanlık dramı için protesto edildi.



1980 yılında Moskova'da düzenlenen Olimpiyat Oyunları, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal ettiği gerekçesiyle, ABD tarafından protesto edildi. Protesto kararını dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter açıkladı.



Spor tarihinin belki de en unutulmaz anlarından biri 1968'de Meksiko City'de düzenlenen Olimpiyat Oyunları'nda yaşandı.

200 metrede ABD adına altın madalya alan Tommie Smith ve bronz madalya alan John Carlos, ülkelerinde yaşanan ırk ayrımcılığını madalya töreni sırasında protesto ettiler.



1999 yılında İngiltere FA Cup mücadelesinde Sheffield United ve Arsenal'i karşı karşıya getiren müsabaka da ilginç bir olaya sahne oldu.

Sheffield'ın Highbury'ye konuk olduğu maçın 75. dakikasında Sheffield kalecisi Alan Kelly sakatlığından ötürü topu dışarı attı. Kelly'nin tedavisi yapılırken, Ray Parlour topu vakit kaybetmeden oyuna soktu ve Kanu'nun pasında Overmars takımını 2-1 öne geçirdi.

Arsene Wenger, oyuncularının fair-play ruhuna aykırı davrandığını kabul ederek, maçın yeniden oynanmasını teklif etti. FIFA'ya kadar gidilen yolda alınan sonuç maçın tekrarı oldu.



Barcelona'dan Real Madrid'e transfer olan Luis Fio, Nou Camp'taki mücadelede Barçalı taraftarlarca sahaya domuz başı atılarak protesto edilmesi de, unutulmaz lar arasına girdi.



Galatasaray'ın 2005-2006 sezonunda inanılmaz bir şampiyonluk aldığı sezonda, futbolcular aylardır paralarını almadıklarını gerekçe göstererek, idmanı boykot ettiler. Bütün dünya basınında yer bulan bu boykot da, hiçbir zaman unutulmayacak.