20 Eylül 2011

Umuda yolculuğun kahramanları


Guardian gazetesi, Feriköy'de futbol oynayan Afrikalıların dramını yansıtmış. Haberi okuyunca ilk aklıma gelen 2002 yılında Evrensel Gazetesi'nde çalışırken, yaptığım bu röportaj oldu. Aradım, taradım ve de buldum.

Birkaç gün birlikte geçirdiğim Afrikalı dostlarla, pek çok şey konuşmuştuk ama bazıları kayıt dışı olmuştu, onlara söz verdiğim için. Ne çabuk geçmiş zaman.

Sanki daha dün gibi geliyor Hacı Ahmet'te toprak sahada konuştuğum bu insanlarla yaptığım röportaj. Paylaşmak istedim...

UMUDA YOLCULUĞUN KAHRAMANLARI

Rivayet o ki, ’60’lı yıllarda o dönemlerin meşhur Vefa’sına bir Habeş oyuncu düşmüş. O oyuncunun akıbetini bilmiyoruz ama o yıllardan 90’ların başına kadar Afrikalı oyuncularla tanışma fırsatı bulamadığımız bir gerçek.

Hollanda, Belçika ve Fransa gibi Avrupa’nın gelişmiş ülkeleri sömürgeciliklerinden uzanan gelenekle Afrikalı oyuncuları önce altyapılarına, sonra da takımlarına dahil ettiler. Türkiye ise Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav’ın getirdiği Kona, Moshoeu ve Kushe’den sonra Afrikalı oyuncuları tanımaya başladı.

Galatasaray’ın Iorfa’sını unutmuş değilim. Sanırım Iorfa transferi Afrikalıların, Türkiye’ye daha geç gelmelerine neden oldu. Evet İlhan Cavcav’ın bu üç oyuncuyu getirmesinden sonra Türkiye’de ‘moda’ya benzeyen transfer rüzgârı, bu siyah adamlardan yana esmeye başladı.

Hemen her kulübümüz yabancı kontenjanına göre üçer-beşer Türkiye’ye getirdiler Afrikalıları. Ancak Avrupalı takımların yaptığı gibi kamplar düzenlenmedi, araştırmalar yapılmadı.


Türkiye’de transferler ‘sar oradan iki futbolcu’ şeklinde yapılınca Afrikalı futbolcular hakkında pek olumlu düşünceler edinilemedi. Gelenler televizyonlara malzeme olup soytarı muamelesi gördüler ya da uyumsuz ve sorunlu insanlar olarak lanse edildiler.

Tabii Afrikalı oyunculara talep artınca kendilerini menajer olarak tanıtan ve sanan birtakım dolandırıcılar Afrika’dan Türkiye’deki kulüplerin haberi bile olmadan bu çaresiz insanları getirmeye başladı. Örneğin; bu röportaja konu olan iki arkadaşa "Sizi Türkiye’den istiyorlar" demişler ve ellerinde avuçlarında ne varsa almışlar. Havaalanına geldiklerinde bir de bakmışlar ki; ne gelen var, ne de giden. Havaalanında yapayalnız kalan bu insanlar da, doğal bir içgüdü gereği olsa gerek, kendileri gibi olanları, bir şekilde bulmuşlar. Gitmek isteyenlerin de cepleri delik zaten.

Şimdi hepsi yoksul bir yaşam içinde, umudun peşine takılmış yeteneklerinin farkına varılmasını bekliyorlar. Beslenme, barınma gibi sorunlarla boğuşuyorlar. Buraya geldiklerinden bugüne kadar 10-15 kilo kaybedenleri var aralarında. Günlük besinleri ne yazık ki sadece kahve ve ekmek. Birkaç saatlik antrenmandan sonra tek yiyebildikleri bunlar. Onu da bulabilirlerse.

Bazıları Almanya’da ve Türkiye’de futbol oynamış. Bazıları ise ülkelerinin milli takımlarının aday kadrolarına bile çağrılmışlar. Hepsinin de isteği; kendilerine sadece bir şans verilmesi. Aslında Türkiye’de oynayan bazı yabancılara baktığımızda aslında haksız olmadıklarını görüyoruz.

Onlarla röportaj yapabilmek pek de kolay olmadı. 2-3 gün süresince oturup sohbet ettik. Bizi tanımak istediler, haklılar da. Çünkü daha önce kendileriyle konuşup gazete ve televizyonlarına çıkartanlar, siyahların ‘potansiyel uyuşturucu satıcısı’ olduğu savından hareketle bir anda hepsini basının pek sevdiği jargonla ‘beyaz ölüm taciri’ne dönüştürmüşler.

Oysa ki, biraz para kazanabilmek için araba yıkama işi yapanlar bile var aralarında (Söz verdiğimiz için ismini vermeyeceğiz. Hakikaten de acı bir durum sen ülkenin ulusal takımında aday kadroya çağrıl, ümit milli takımının değişmez oyuncusu ol, sonra Dolapdere’de üç-beş kuruşa araba yıka).

Neyse dediğimiz gibi önce konuşmak ve bizi tanımak istediler (Ehh adamlar haklı bunca yapılan şeyden sonra). Sonrasında tüm soruları şüpheli ve mesafeliydi. 3 gün sonrasında "Tamam, artık ne isterseniz sorabilirsiniz" dediler.

Türkiye maceranız nasıl başladı?

Moses Sakyi (Gana-22) - Bir yıl önce Almanya’dan geldim Türkiye’ye. Almanya’da St. Pauli takımında oynadıktan sonra Y.Yozgatspor’a transfer oldum ve burada bir yıl oynadım.

Frank Tagbo (Nijerya-26) - Bir buçuk sene önce geldim Türkiye’ye. Türkiye’de hiçbir takımda oynamadım sadece kendi ülkemde futbol oynadım.

Rachid Adeba (Nijerya-21) - 6.5 ay önce Türkiye’ye geldim. Nijerya 21 yaş altı Milli takımında oynadım. Ancak buraya geldikten sonra bir daha seçilmedim.

Peter (Nijerya-21) - Türkiye’ye 5-6 ay önce geldim. Ben de Nijerya Ümit Milli Takımı’nda oynadım.

Buraya gelirken beklentileriniz nelerdi?

Moses - Tabii ki, futbol oynamak için geldim. Başka ne olabilir. Y.Yozgat’ta oynadığım dönemde bir problem yoktu ama bu yıl biraz sıkıntılı geçti. Çünkü hiçbir takımla anlaşamadım. Ancak sonraki sezonlar için umudumu koruyorum.

Frank - Futbol oynamak ve para kazanmak için geldim. Beni buraya bir menajer getirdi ve Türkiye’den bir takımın beni transfer etmek istediğini söyledi. Havaalanına geldiğimde kimsenin olmadığını gördüm.

Rachid - Buraya gelirken içimde birtakım şüpheler vardı açıkçası. Ve şüphelerim de haklı çıktım. Ama bundan sonrası için içimde hâlâ bir ümit taşıyorum.

Peter - Büyük beklentilerim vardı ama şimdiye kadar beklentilerimin hiçbiri gerçekleşmedi. Ama bu hiç olmayacak anlamına gelmiyor. Onun için hâlâ umutluyum.

Türkiye’de oynanan futbolu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Moses - Türkiye’de oynanan futbol ile Avrupa’da oynanan futbol arasında çok da fark yok aslında. İyi futbol oynayan takımlar burada da var. İyi antrenman programları uygulanıyor. Burada gelecek vaat eden oyuncular hemen takibe alınıyor ve ona bir şans veriliyor.
Maalesef Afrika’da küçük yaştaki oyuncular bu şansı bulamıyor. Örneğin; Afrika’da sokakta futbol oynayanlara, sokak çocuğu gözü ile bakıyorlar. Ama burada öyle değil. Ancak son yıllarda bu bakış biraz olsun bizde de değişmeye başladı. Çünkü bu işten ciddi paralar kazanıldığını görmeye başladı herkes. Futbol bir meslek olarak algılanmaya başlandı.

Frank - Türkiye’de futbol yavaş yavaş ilerliyor bence. Birkaç yıl önce sadece Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin ismini biliyorduk. Fakat son yıllarda Gençlerbirliği, Gaziantepspor gibi takımları da tanımaya başladı insanlar. Bunun dışında sizin ülkenizden yurtdışına çok sayıda futbolcu gidiyor. Tüm bunlara bakarak, Türkiye’de futbolun geliştiğini görebiliyoruz.

Rachid - Türkiye’de futbol çok ilerledi. Özellikle Türk Milli Takımı’nın dünya üçüncülüğü ve Galatasaray’ın UEFA şampiyonluğu bu ilerlemenin bir göstergesi.

Peter - Türkiye’ye gelmeden önce Türk futbolu hakkında çok fazla bir bilgim yoktu. Özellikle Dünya Kupası’ndan sonra daha fazla bilgi sahibi oldum. 20 yıl önce Türkiye’nin dünya futbolunda bir yeri yoktu ama artık var. 2002 Dünya Kupası’ndan sonra Türkiye’de futbolun ne kadar ilerlediğini çok iyi gösteriyor.

Afrika’da ile Avrupa futbolu arasındaki farklar neler sizce?

Moses - Futbolcu kalitesi anlamında çok fark olduğunu düşünmüyorum. En büyük fark; Avrupa kulüpleri rahat bir şekilde transfer yapabilirken, Afrika’da bu gerçekleşmiyor. Tabii bunun en büyük sebebi de para. Afrika kulüpleri sadece kıta içinde transfer yapabiliyor; bu da sınırlı bir şekilde gerçekleşiyor.

Frank - Afrika kıtasının genelinde iyi futbol oynandığını söyleyemem. Bireysel olarak iyi oyuncular tabii ki var. Ama dediğim gibi sadece bireysel yetenekler. Kıtada iyi futbol oynanmamasının en önemli sebebi de; ekonomik olarak az gelişmişlik, organizasyon ve altyapı eksikliği. İyi bir organizasyonun nasıl yapıldığı bilinmiyor Afrika’da. Bunun dışında hemen tüm Afrika ülkelerinde çok fazla rüşvet dönüyor.

Peter - Büyük farklar olduğunu düşünmüyorum. En büyük fark; altyapıya verilen önem bence. Son yıllarda az da olsa Afrika’da da altyapıya gereken önem verilmeye başlandı. Çünkü herkes gördü ki, bu işten ciddi paralar kazanılıyor.

Son yirmi yılda Afrika ülkelerinin Dünya Kupası’ndaki başarısını nasıl yorumluyorsunuz?

Moses - Senegal, Kamerun ve Nijerya, Dünya Kupaları’nda büyük başarılar gösterdiler. Bunun en büyük nedeni; yurtdışına verdikleri oyuncu sayısının artması. Avrupa’ya giden Afrikalı oyuncular orada uygulanan antrenman programlarını öğreniyorlar ve kendi ülkelerinde bunları uyguluyorlar.

Rachid - Gelişmenin en büyük nedeni; Afrika’da kıta içinde takımların transfer yapması. Herkes birbirine bir şeyler öğretiyor. Böyle olunca da, Afrika futbolu ilerleme gösteriyor. Tüm Afrikalı futbolcular yurdışında ne öğreniyorlarsa geldiklerinde kendi ülkelerinde bunları öğretiyorlar. Bunun sonucunda da ilerleme kaçınılmaz oluyor.

Peter - Afrika yüzyıllar boyunca sömürüldü. Sömürge kıskacı azaldıkça futbol da gelişim gösterdi. Ancak Avrupa kulüpleri gelecek vaat eden küçük yaştaki Afrikalı futbolcuları kendi altyapılarına götürüyorlar. Bu da bir çeşit sömürü. Bunun tek iyi yanı, futbol eğitimlerini Avrupa’da alan gençler ülkelerine döndüğünde öğrendikleri her şeyi ülkelerindeki insanlarla ve futbol adamları ile paylaşıyorlar. Bu paylaşım da, Afrika’da futbolun gelişimini sağlıyor.

Peki burada yaşadığınız sıkıntılardan söz eder misiniz?

Rachid- Aslında birçok sıkıntı yaşadığımız söyleyebilirim. Yolda yürürken arkamızdan küfür edenler ve bize cüzamlı gibi davrananlar, Arap diyenler vs. vs. İş bulamamak en büyük sıkıntılarımızdan birisi. Bırakın futbolcu olarak iş bulmayı, başka iş bile bulamıyoruz.
Ayrıca burada yabancı oyunculara az fırsat verildiğini düşünüyorum. Mesela kendimizi gösterebilmek için 2. Lig’de bile oynamaya hazırım ama Türkiye’de 2. ve 3. liglerde yabancı oyuncu oynatılmıyor.
Bunun nedenini bilemiyorum (Biz kendisine anlattık). Oysa ki, birçok Avrupa ülkesinde yabancı oyuncu oynatılıyor. Baktığınız zaman Hollanda, Belçika ve Fransa’da Afrikalı oyuncular önce kendilerini alt liglerde gösterip 1. Liglere geliyorlar.

Son sorduğumum soruya tek cevap veren oyuncu Rashid oldu. Diğerleri sıkıntılarını paylaştılar ama yazmamızı istemediler. Burada bazı kişilerin geleneksel misafirperverliğimizi göstermeleri hoşlarına da gitmiş. Börek yapıp yollayanlar (ama ıspanaktan nefret ediyorlar), kendilerine gerçekten dostça davrananlar. Hepsi ülkelerini çok özlemiş. Ablasını, annesini, babasını, arkadaşlarını...

Her gün düzenli bir şekilde, sabah ve akşam olmak üzere antrenmanlarını yapıyorlar. Hâlâ umutları var futbol oynayabilmek için. Belki oynayamayacaklar ama yine de ümitlerini kaybetmiş değiller.

Bu arada bir de söz aldık kendilerinden, eğer tanınmış birer futbolcu olurlarsa ilk röportajlarını yine bizimle yapacaklar. Ne dersiniz belki de, yeni Abedi Peleler, Weahlar yanı başımızdadır.