
Ne vakittir kendimi engelliyorum şunu yazmak için. Son 2 yıldan bu yana o kadar çok haber geçiyor ki, ajanslardan bu konuyla ilgili, insan ister istemez sorgulamaya başlıyor.
Yozgat'ta 21 yaşındaki bir asker, nöbet sırasında G-3 piyade tüfeğiyle intihar etmiş. Cebinde "Ölümümden kimse sorumlu değildir" diye bir not. Bu cebinden, kitabından, dolabından not çıkan askerler yeni yeni gelmeye başladı. Eskiden, tek satırlık bir haberle gelirde, "Vatani görevini yapan asker intihar etti" diye.
Artık, inandırıcı gelmemeye başladı bu intiharlar bana. Her gün bir askerin intihar etmesi, mantık sınırlarımı zorluyor. Ve tam da, bu konular TBMM gündemine düşmeye başlayınca ceplerinden notlar çıkmaya başlıyor.
Askerlik, dünyanın her yerinde boktan bir iş. 20 yaşındaki çocuklar sınır bölgelerinde, bozuk para gibi harcanıyor. Üstüne bir de intihar haberleri, iyiden iyiye tuz biber ekiyor yaşananlara.
İntihar garip bir şey. Bir insanın kendi hayatını, kendi seçimiyle sonlandırması. Şartlar, koşullar, yaşananlar, insanları bu seçimi yapmaya zorluyor.
Bu çocuklar, 20'li yaşların başında, hayatı doğru düzgün tanımadam ellerine silah tutuşturulup 'kutsal' bir görev için hiç bilmedikleri yerlere, hiç tanımadıkları insanlarla yaşamaya zorlanıyor.
Sadece bu 'kutsal görev' bile, o yaştaki bir insanda, gereğinden fazla psikolojik baskı yaratıyor. Çatal-bıçak tutmayı bilmeyen bu çocukların ellerine silah tutuşturup, "Hadi bakalım vatan artık sana emanet" deniyor.
Oysa 20 yaşındaki o çocuk, memleketinde annesine, babasına bakıyor. Evin tek geçim kaynağı, sabanı o sürüyor, çapayı o yapıyor, fabrikada o ter akıtıyor; bir tas çorba, bir tabak bulgur pilavı için.
Ya da yavuklusunu bırakıyor geride. Kafasında hep aynı düşünce, "Acaba beni bırakır mı? Bir başkasını bulur mu?"
Evden aldığı her telefonda "Acaba kötü bir haber mi var?" diye tırnaklarını kemiriyor. Yavuklusundan gelmeyen her telefon, her mektup için, yüreğini kaynatıyor.
Etten, kemikten varlıklarız, tüm hayata siktiri çekmek istediğimiz zamanları hepimiz yaşıyoruz. Ama askerlikte yaşanan psikoloji daha bir beter oluyor. Tüm bu sıkıntıların, dertlerin yanında, size tokat atanlar, sıra dayağından geçirenler, aşağılayanları da düşününce, bazen tek çıkar yolun intihar olduğunu düşünüyorlar.
Haklı ya da haksız demek istemiyorum, kaldı ki bu işin sadece bir boyutu. En iyi niyetli halimle söylüyorum bunları. Yoksa, "Bu çocuklar gerçekten intihar mı ediyor?" diye düşünüyorum.
Dedim ya, intihar bir seçim. Kişinin her şeyi arkada bırakmayı göze aldığı ve hayatı boyunca alabileceği en ciddi seçim. Açıkçası, ölümü ben de kendi seçimimle yapmak isterim.
En basit mantıkla, her şeyin benim inisiyatifimde olmasını isterim ama bunu yapmak için ne gibi nedenler gerekir, onu bilmiyorum.
Ya da biliyorum ama söylemiyorum...