6 Kasım 2011

Kaldıracağız, kaldırıyoruz, kaldırmak üzereyiz, reform yapacağız


YÖK'ü kaldıracağız seçim taahhütlerinden biriydi. Sonra aradan 8 yıl geçti, "YÖK'te reform yapacağız" dendi.

YÖK'ten memnun olmayan kesim yoktu. İsterseniz arşiv de tararım, fotoğraflarını da koyarım, üniversite kapılarında Müslüman arkadaşların YÖK karşıtlığına dair yaptıkları eylemlerin.

Gel zaman, git zaman, 'türbanlı bacılar ve sakallı hacılar' üniversite kapılarından çekildiler. Dertleri YÖK değildi çünkü. Onlar 12 Eylül'ün faşist kurumlarıyla ilgilenmiyorlar, tıpkı iktidar ve yandaşları gibi.

Hepsinin ağzında bir 12 Eylül edebiyatı ve onun yarattığı mağduriyet var yıllardır. Ama ne hikmetse, kurumlar, kuruluşlar ele geçmeye başlayınca ses soluk kesiliverdi. O yüzden samimiyetlerine inanmadım.

Haa bu kadar laftan sonra bir dangalak çıkar da, "Sen ne diyorsun lan!" demeye kalkarsa, "Siz daha türbanlı arkadaşların üniversiteye girmesi konusunda ağzınızı açamazken, ben savunuyordum" diye de yanıt veririm. O yüzden kes sesini, siktirtme belanı.

Yarın iktidar kaybedilsin, bunlar yine üniversite kapılarını aşındırmaya başlarlar. Talep mi kalmadı? "Üniversiteye neden götümüzde yarakla giremiyoruz?" diye ağlanır, sızlanır.

Elli tane örnek yaşadık şu iktidar döneminde. "Yapacağız" dedikleri her konuda, kurumları kendi istedikleri şekle dönüştürdükten sonra konuyu bir daha açma gereği bile hissetmediler.

Akp iktidarının faşist yönetimlerden tek farkı, seçimle işbaşına gelmiş olmasıdır. Haa seçimle işbaşına gelmiş faşistler de mevcut tabii.

Onların kavgası ne darbeyle, ne darbecilerle, ne de kurumlarla. Şurada zilyon kez yazdık, bugün darbelerden ağlayan yavşakların 12 Eylül darbesinden nasıl nemalandığını. 12 Eylül bunlar iktidara gelsin diye yapıldı, YÖK gibi kurumlar bu zihniyetteki insanların, eğitim kadrolarına sızmaları için kuruldu.

İsteyen istediği kadar götünü yırtsın "Ama ama biz darbeye karşıyız" diye.

Samimiyetsizliğinizi gördük, yaşadık, yaşıyoruz. Bu ülkede darbelerden mağdur olan ülkenin devrimci-demokratlarıdır. Siz 12 Eylül'de ellerinizi ovuşturuyordunuz pezevenk sürüsü...

Sizin kaldıracağınız tek şey, emir aldığınız insanların önündekiler olur.

Elimde değil nefret ediyorum


Millet birbirine soruyor. "Neden böyle bir toplum olduk?" diye. Sormayın hiç boş yere. Daha küçücük çocukken, hayvanların kesilmesini izlemeye koyuluyoruz. Bu görüntüyü izleyen çocuk, ileride basıyor eşinin gırtlağına bıçağı, portakal soyar gibi dilim dilim kesiyor.

Elbette tek bir şey etken değil, toplumca hasta ruhlu ve psikopat oluşumuza ama bunların da azımsanmayacak kadar etkisi var.

Bu kurban denilen hadise, pagan ve şaman inançlarından gelir. Pagan ayinlerinde hayvanlar kurban edilir. Keza şamanlar da, aynı şekilde hayvan kurban ederler. Et yiyip, kanını içerler ki, arındıklarına ve ölümsüz olduklarına inanırlar.

Aynı şekilde putperestlikte de kurban denilen olgu vardır. Gerçi namazdan tut, oruca kadar, hepsi putperestlerin ibadetleri arasındadır. Hadiseyi daha çetrefilli bir noktaya getirmeyeyim, kurbanda keseyim.

Ekonomik verilere göre kurban döneminde 25 milyan TL'lik hayvan kesiliyor. Hadisenin ticari boyutlarını görmek açısından bu rakam her şeyi anlatıyor olsa gerek.

Ne için kesiliyor bu hayvanlar? Dini bir vecibeden ötürü. Ama iş vecibe boyutunu çoktan geçmiş durumda. Senelik eti, buzdolabına stok etmekten başka bir şey değil.

Maksat yardımsa, git bir tekerlekli sandalye al, kurban niyetine. İlla da kan akıtmak mı gerekiyor? Ne bileyim, okuyamayan bir çoçuğa, ayağında ayakkabısı olmayan bir bebeğe yap bu yardımı.

Bir dayım vardır, Suudi Arabistan'a tur düzenler, hacı adaylarını götürür, ondan dinlemiştim. Suudi Arabistan'da develeri kesip kesip, çöle atıyorlarmış. Yapana sorsan, ona göre de vecibe bu.

Kazık kadar adam oldum, çocukluğumdan beri aynı şeyleri görüyorum. İzlemekten sıkıldım artık.

Ekonomi hareketlensin, dolapların buz hanelerinde etler yerini alsın, vicdanlar rahatlasın. Hepsinin karşılığı sevap olsun. Tabii canım...

Ülke olarak daha çok psikopat yetiştiririz, çok testereli cinayetler görürüz.