
Şu görüntü, dünyanın en harikulade kumsallarından biri olan Ölüdeniz'den.
Tekneler sintine atıklarını boşaltmaya başlamış ve ciddi bir kirlilik başlamış.
Tarihine, doğasına, geçmişine, geleceğine düşman bir ülkeyiz. Lafa gelince kimse mangalda kül bırakmaz, herkes çok sever bu ülkeyi, herkes canını verir güya.
Gel gör ki, git Ürgüp'e bütün mozaikler sökülmüştür, git Bodrum'a Marmaris'e yeşil yerine binalarla çevrilmiştir, Karadeniz yakın bir zamanda HES'lere boğulacak.
Yarınını düşünmeyen, insanlıktan nasibini almamış,
'Benden sonrası tufan' diye düşünen asalak bir toplumuz.
Cennet vatan, cennet vatan diye diye cenneti cehenneme çevirmeyi başardık. Üç-beş tane yavşak teknesiyle gelip keyif çatacak diye, dünyanın en güzel kumsallarının içine sıçmak, tam bize göre bir davranış.
Tatil beldelerinin neredeyse tamamı betonla çevrili. Git İtalya'ya, git Hırvatistan'a, heriflerin sokaklarında 1500'lü yıllardan kalma paket taşları bile öylece duruyor. Otelleri yaparken, doğanın dokusunu bozmamak için denizin dibine ya da ormaın ortasına yapmıyorlar.
Ama biz akıllıyız ya, denizin dibine otel dikiyoruz. Hatta oteli dikip, halka açık olması gereken sahili de heriflerin emrine veriyoruz. Çitle çeviriyor,
'giremezsin' deniyor.
"Lan puşt orası sahil" diyen yok.
Her şeyi kabulleniyoruz ve sessiz kalıyoruz. Çok yakın bir zamanda bokumuzla oynamaya başlarız, betona bürünmüş sahillerde.
Elin İngiliz'i, Alman'ı, Rus'u, İsrailli'si parayı basıp çatır çatır toprak satın alıyor. Versene lan hadi. Dünyanın neresinde elin adamına toprak satılır? Git İngiltere'ye bas parayı toprak almaya çalış, bak bakalım ne yanıt veriyorlar sana. Git Almanya'ya
"Bende para çok, şurayı çitle çevirin alıyorum" deyin, bak sana nasıl bir hareket çekiyorlar.
Ülkenin toprakları satılıyor, herif hâlâ
"Bir karış toprak için canımı veririm" diyor. Karışla değil dönüm dönüm satılıyor, nerede yaşıyor bunlar, hangi kafadalar belli değil.