13 Mayıs 2012

Daha ne kadar devam edecek?

İlk gördüğüm şampiyonluk değil bu. 12 şampiyonluk görmüşüm şu yaşıma kadar, 3 yıla bir kupa ediyor. Bir futbol takımı taraftarı için hatrı sayılır bir rakam.

Bu yıl sanırım futbol izleyiciliği ve taraftarlığımda yaşadığım en boktan yıldı. İnsanların bu denli birbirine nefret dolu olduğu, bu denli düşman baktığı bir seneye rastlamamıştım. Kendimi bunun içinden sıyırırsam, kendime saygımı yitiririm. Zaman zaman ben de aynı duyguları paylaştım, kendimle savaştım çok kez, aynı şeyleri hissetmemek için ama teslim olduğum zamanlar oldu. Sürekli olarak "insanlıktan ayrılmayın" diyen bir adam için ikiyüzlülük olduğunu söyleyebilirim ama yine de, hep o çizgide kalmaya gayret ettim.

Çok şey birikti senelerden bu yana, insanların içinde. Elimizde tuttuğumuz bardak zaten doluydu, şike ve teşvik davasıyla birlikte play-off denen saçmalık da suyu parmaklarımızda hissetmemize neden oldu.

Bilmiyor muyduk, bu yıla kadar bu ülkede şike yapıldığını, teşvik primi verildiğini. Hangimizde leke yoktu? Hangimiz "Biz temiziz" diyebildi vicdanıyla yüz yüze geldiğinde. Kendi adıma rahatım, bunu her zaman söyleyebildim, itiraf edebildim, o yüzden bu noktada son derece rahatım.

Garip bir sene oldu dedim ya, biraz önce sevdiğim bir Fenerbahçeli arkadaşımın yazısını okudum. Halen efsaneler yaratma peşinde, maçın sonucunu hakeme, cemaate bağlama gayretini görünce çok üzüldüm.

Bu kadar kör olmak, olan biteni inatla reddetmek, yakışmıyor kimseye. İnanın bunları öyle entel-dantel görüneyim diye yazmıyorum. Çünkü çok sevdiğim Fenerbahçeli arkadaşlarım var. Ne bileyim, Alican diye bir adam var, apaydın bir adam. Cem var, Arda var v.s. v.s.

Her şey kabak gibi ortaya çıkmışken, tüm olan biten iki tane futbolcuya yüklenmişken, Veliefendi'de bazı atların sadece kendilerine gösterilen yolda gitsinler diye takılan at gözlüklerini sonbahardan yaza kadar gözünde tutmak başka bir anlayışı gerektiriyor. Biliyorum, şu yazıyı okuyan Fenerbahçeli adam, yine reddedecek, yine "Biz temiziz" diyecek, yine "Cemaat" naraları atacak, yine "onur mücadelesi" teraneleri okuyacak.

Kör olmak, her olan bitene sırtını dönmek, ülkenin genel sorunu. Al işte gencecik bir üniversite öğrencisi Cihan Kırmızıgül, 11 yıl cezaevinde yatacak. Hakkında hiçbir delil yok, hiçbir görüntü yok ama bir insanın hayatı çalınacak. Bugün konuşup, yarın unutacağız. Cihan'sa cezaevinde gün sayacak, volta atacak.

Biraz insaf artık. Koskoca bir sezon boyunca, nefret tohumu ekip, para hırsı yüzünden, birilerinin gönlü hoş olsun diye 4 insan hayatını kaybetti. "Bu heyecanı yürek dayanmaz" diye yüzsüz yüzsüz başlıklar atıldı, kimsenin umrunda bile olmayan boktan bir lig zorla parlatılmaya çalışıldı.

Ülkenin dört yanı adaletsizlikle sarılmışken, insanlar aptal yerine konup, sokaklara salındı "şike yapmadık" diye. İnanmaya zorladıkları fikirlerle donatıltılar. Yarakta kıl olmayacak birtakım kanaat önderleri peydah oluverdi, fanatikliği yüzünden işsiz kalmış gazeteciler nefreti pompaladıkça pompaladı, son 4 yıldır her türlü davada iktidara destek veren amigodan bozma köşe sahipleri ilk kez bir davada karşı görüş bildirdiler.

O kadar birikti ki her şey, dün akşam 90 dakikanın sonu geldiğinde, "sahamızda kupa kaldıramazsınız" diye ayaklandı. Metrobüste Fenerbahçe formalı bir kız tartaklandı, insanlar forma renklerinin farklılığı için birbiriyle yumruklaştı, bıçak çekti, hiç tanımadığı bir adama nefret dolu baktı.

En geç Salı günü, her şey unutulacak, kimse bir şeyi hatırlamayacak. İçimizdeki nefreti büyütmeye devam edeceğiz, bir sonraki sezona kadar.

Basit bir eğlence olan futbol, her geçen gün daha tehlikeli bir hal almaya başlıyor. Daha gaddar hale geliyoruz günbegün.

Lig TV'si, bahis siteleri sahipleri, gazete sahipleri, bu işin kompradorları, para babaları ellerini ovuşturdu bütün sezon. Hele hele son haftalara girildiğinde avuçları yanacak hale geldi.

Herkes bu işin rantına dahil. Hayatta bir bok olmayan üç-beş orospu çocuğu twitter'da takipçisini artıracak diye klavyesinden nefret akıttı, bloğundan kan kustu, köşesinden sokakta karşılaşsa sarılacak adamlara birbirine yumruk sallattı.

Hepimiz iyice zıvanadan çıktık. Kendi taraftarının taptığı Alex, rakibinin elini sıkma nezaketini gösteriyorsa, sen de artık rakibinin elini sıkmayı öğren. Bilmiyorsan, nefretini akıtmaktan vazgeç.

Bu yıl yaşadıklarımız umarım bir daha yinelenmez. Çünkü ne yazık ki, su tersine akmaya başladı ve tersine akan nehir, pek çok kişiyi olduğu yerde boğacak.

Şampiyonluk mu? Bugün Galatasaray, yarın Beşiktaş, Trabzonspor, Fenerbahçe, Bursaspor, Kocaelispor v.s. v.s. Çok değil, 2 gün sonra unutup, bambaşka şeylerle ilgileneceğiz, transferlerle oyalanacağız, yeni sezondan, yeni umutlardan dem vuracağız.

Galatasaray hak ettiği bir şampiyonluk aldı. Oynamamamız gereken 6 maçın sonunda, birilerinin "şampiyon" payesini vermesini bekledik.

Hükümetin atadığı Yıldırım Demirören denen futbol zararlısının başında olduğu kurumun o payeyi vermesine gerek yoktu. Galatasaray zaten 34 maçın sonunda şampiyon oldu.

"İki kere şampiyon olduk" söylemini daha ilk duyduğumda saçma buldum, halen de aynı şeyi düşünüyorum.

Galatasaray bütün sezon boyunca doğru ve güzel bir futbol oynamaya çalıştı, kupa almışsın, almamışsın ta götüne koyayım, umrumda bile değil. Herkes vicdandan, adaletten söz ediyor ya, zerre adaletiniz, zerre vicdanınız varsa bu takımın şampiyonluğu hak ettiğini görmüşsünüzdür.

Fenerbahçeliler için 17 Mayıs 2010'da şöyle bir cümle kurmuştum ve bu cümle halen geçerliliğini koruyor: "Eğer siz Fenerbahçeli'yseniz ve hâlâ 'Tüm Türkiye'ye karşı savaşıyoruz' diye düşünüyorsanız, daha bol bol travma geçirmeye hazırlanın derim."

Rakibine kupasını almaması için stat ışıklarını kesen, karanlıkta bırakan zihniyete lanet olsun. Siktiğimin ülkesinde, renk ayırt etmeden el sıkmayı öğrensin herkes.

Futbol yüzünden kimseye nefret duymak istemediğim için, bir dönem futboldan uzak kalmayı tercih edeceğim. Kim kimi transfer ederse, kim ne bok yerse yesin.

4 kişi öldü bu yıl, 4. Gidin bunları, o insanların annelerine, sevgililerine, eşlerine, çocuklarına anlatın, bakın size ne yanıt verecekler.

Unutmadan, geçen hafta Şenol Güneş, "Şu anda çok büyük sorunlar var ülkemizde. Güneydoğu'daki ortamdan daha gergin bir durum söz konusu" dediğinde yerden yere vuranlar vardı. Şenol Hoca'yı bu yüzden çok seviyorum...