Üstüne konuşulabilecek bir şey yok. Ülkenin doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde dört yanında Faşist bir baskı var. Polis devletini her yerde görebilmeniz mümkün.
Ya öyle ya böyle ama Bu düzen yıkılacak. Katillerin hesap vereceği gün gelecek.
Korkunç ellerinle bastırıp yaranı dudaklarını kanatarak dayanılmakta ağrıya. Şimdi çıplak ve merhametsiz bir çığlık oldu ümid... Ve zafer artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar tırnakla sökülüp koparılacaktır...
Günler ağır. Günler ölüm haberleriyle geliyor. Düşman haşin zalim ve kurnaz. Ölüyor çarpışarak insanlarımız - halbuki nasıl hakketmişlerdi yaşamayı - ölüyor insanlarımız - ne kadar çok - sanki şarkılar ve bayraklarla bir bayram günü nümayişe çıktılar öyle genç ve fütursuz...
Günler ağır. Günler ölüm haberleriyle geliyor. En güzel dünyaları yaktık ellerimizle ve gözümüzde kaybettik ağlamayı: bizi bir parça hazin ve dimdik bırakıp gözyaşlarımız gittiler ve bundan dolayı biz unuttuk bağışlamayı...
Varılacak yere kan içinde varılacaktır. Ve zafer artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar tırnakla sökülüp koparılacaktır...
12 Eylül'deki asker tanklarının yerini, Akp'nin ağır silah yetkisi verdiği polisin TOMA'ları aldı.
Artvin'de yüzlerce kişi gözaltına alındı. Gözaltılar sürüyor. Kahvehanelere, birahanelere, otellere baskınlar düzenleniyor. Çevre illerden gelen polislerin katıldığı operasyonlarda, Hopa halkına çok ciddi bir baskı ve şiddet uygulanmakta.
Şu yukarıdaki görüntülerde, 3 polisin bir kişinin tabanlarına copla vurmasının, İsrail askerinin Filistin halkına uyguladığı şiddetten ne farkı var?
Refah Sınır Kapısı'ndaki İsrail askerinin rolünü, Türkiye'de polis üstleniyor. Güya zulümlere ve zalimlere başkaldıran Erdoğan, Türkiye'de kendisine ve partisine yönelen her protestoyu ağır bir biçimde cezalandırmaktadır.
Konuştuğu salonda "Parasız eğitim istiyoruz" diye pankart açan Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer 15 aydır yargılanıyor ve savcının "serbest bırakılsınlar" çağrısına rağmen, keyfi bir uygulamayla cezaevinde tutuklu yargılanıyorlar.
Miting alanlarında protesto eden insanlara linç uygulanıyor. Kimseye söz hakkı verilmiyor.
"Benim valim, benim polisim" anlayışından sonra şimdi "Benim işkencem, benim şiddetim" dönemi başladı.
12 Eylül referandumu öncesi, TBMM'de salya sümük gözyaşları ile güya devrimcileri anan Başbakan Erdoğan'ın ve o zihniyete sahip olanların, zulüm anlayışının ne olduğunu da açıkça görülüyor. Türkiye sivil darbe dönemi yaşamaktadır.
Bosna'da Sırpların Müslümanlara uyguladığı, İsrail'de Filistinlilere uygulanan zulüm Türkiye'de yaşanıyor.
Neredesiniz Mavi Marmaracılar! Neredesiniz özgürlük sevdalıları! Neredesiniz zulme başkaldıranlar!
Şimdi zulüm sırası sizde, değil mi? Keyfini çıkartıyorsunuz elde ettiğiniz gücün, zenginliğin, kibrin...