17 Ekim 2009

Liverpool balon oldu


Liverpool'un deplasmanda Sunderland'a 1-0 yenildiği maçta görüntüdeki kırmızı balon, Liverpool'un 1-0 yenilmesine neden oldu. Hakikaten çok ilginç, bir o kadar da garip..


Reina görüldüğü üzere, ne balonu ne de topu kurtarabildi.

Gladyatör


"Türkiye'de şu an kimin yıldız futbolcu olduğu konusunda bir örnek vermek zor. Çünkü Türkiye'nin yıldız futbolcu anlayışı çok değişti. Futbolcu bireysel mi oynamalı, yoksa takım için mi? Yıldız kavramı burada yatıyor.

Bana göre Alex de Souza yıldız bir futbolcu değil ama çok iyi bir futbolcu, o kadar. Belki bu yüzden ülkesinin ulusal takımında forma giyemiyor. Kendi özelliklerini kullanarak takıma katkı sağlıyor. Takım oyununda yok. Duran bir top olacak, kullanacak ve sayı yapacak. Yarım bir futbolcu. Zira geri dünüşü yok. Mücadeleci değil. Defansa dönmüyor. Onun oyun faturasını bir başkası ödemek zorunda. Ylıdız futbolcunun tanımını çok iyi yapmak gerekir."


Pasaj, Vecdi Çıracıoğlu'nun, Galatasaray'ın eski futbolcusu Metin Kurt'un futbolculuk hayatından kesitler sunduğu Gladyatör kitabından. Futbolla ilgilenen, futbola gönül veren herkesin okuması gereken bir kitap.

Türkiye'de futbolun nasıl evrimler geçirdiği, neler yaşandığı, spor medyasının bir adım bile geriye gitmediğini, futbol dünyasında 'sıradışı' insanların nasıl bir biçimde uzaklaştırıldığı gayet iyi anlatılmış.

Bugün gelişmiş tüm ülkelerde futbolcu sendikası varken, Türkiye'de buna öncülük etmek isteyen bir adamın yaşadığı zorluklar; bugün itibar gören, başkalarına akıl veren eski futbolcuların dopingsiz geçmeyen günleri; eteklerdeki taşlar dökülerek kitapta yer alıyor.

Bazı şeylerin hâlâ aynı olmasını gözlemek ve öğrenmek insanın içini acıtıyor. Mutlaka edinin, bir solukta okuyacağınıza garanti veriyorum...

Günün pulu vol.34

Bir dizinin anımsattıkları


Gerim gerim geriliyoruz, İsrail'le şu sıralar. 'One minute'la başladı, Anadolu Kartalı tatbikatı ile ivme kazandı ve en sonunda TRT'deki bir diziyle patlak verdi. Şu belli ki, AKP iktidarı geri adım atacak gibi görünmüyor. Ehh, İsrail zaten şu noktadan sonra eline geleni ardına koymaz.

"O zaman ne olacak peki?" diye düşünmeden edemiyor insan. Ben işin şu dizi noktasındayım ama. Şu İsrail askerlerinin bebek katili gibi gösterilmesinden ötürü İsrail'in tepkisinden.

'Zeyinyağı gibi üste çıkmak' diye bir deyim vardır, İsrail'inki biraz o durum. Sanırım İsrail, tüm dünyayı balıklardan oluşan büyük bir havuz sanmakta. Yani, birtakım olayların hiç yaşanmadığını varsayıyor.

Hiçbirimiz görmedik tabii babasının yanında öldürülen Muhammed Al Dura'yı. (İsrail bunu yapmadığını mantıklı gerekçelerle dünya karşısında savundu am gerçeklerden kaçılmaz) Ya da İsrail askerlerinin dipçiklerle kafasını ezdiği Filistinli'yi (Bir benzeri Hakkari'de özel harekatçı tarafından bir çocuğa uygulanmadı değil). Kendisine sapan ya da taş atan çocuklara mermi sıktığını da görmedik. Birinci ve ikinci İntifada'nın nasıl başladığını zaten hiç hatırlamıyoruz. Ya da güvenlik nedeniyle örülen Çin Seddi'ni kıskandırmaya aday 700 kilometrelik utanç duvarını.

İsrail askerlerinin boğmadan, tecavüze kendi ağızlarından dile getirdikleri itirafları da anımsamıyoruz.

Aslında bambaşka sebeplere dayanan ama patlak vermesi için bir diziyi bahane etmek hem biraz komik oluyor, hem de ayıp oluyor. Ayıp olmasını bir kenara bırakıp, komik olmasından söz etmek gerek.

İsrail yıllardan bu yana sinema sektörü vasıtasıyla, II. Dünya Savaşı'nda Yahudilere karşı gerçekleştirilen soykırımı bütün dünyaya çok başarılı bir biçimde anlattı. Hatta öyle ki, bir dönem teması Yahudi soykırımı olan her film Amerikan Film Endüstrisi tarafından Oscar ödülüyle taçlandırıldı.

Sinema günümüzde, propaganda yöntemlerinin en başarılılarından biridir. Çünkü hafızalara kazınması, kitlelere ulaşması oldukça kolay. Hele ki, internet denen olgunun dünyada yaygınlaşmasıyla. Hangi Alman yapılanlardan ötürü çıkıp fevaran etti? "Biz bunları yapmadık" dedi. Ben anımsamıyorum, olsa bile faşist geleneğin sürdürücülerinden olması gerek.

Şimdi, Türkiye'de bir dizi yayınlanıyor ve İsrail topyekûn halde tepki koyuyor. Dedik ya, aslında dizi işin hikâyesi. Bir yerden patlak vermesi gerekiyordu sadece.

Aslında tüm olan bitenler, devletler arasında süregiden bu ayrılıklar, gerginlikler bir noktada kopar, başka bir noktada bağlanır. Çünkü karar mekanizmaları, görünürdeki inisiyatif sahiplerinde değil. Ancak halklar arasındaki kopukluklar ve nefretler kolay giderilemeyecek noktalara gelmeye başladı.

Özellikle II. İntifada sürecinde İsrail'in sergilediği davranışlar, -pek tabii ki kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması önemli belirleyicidir- dünyada birçok halkta İsrail'e karşı bir tepki haline gelmiştir. İsrail her oluşan tepkiyi antisemitizm noktasına çekerek, kendince 'akıllı manevralar' çizmiştir.

İyi de, her yükseltilen ses, her tepki Yahudi düşmanlığı mıdır? Benim içimde hiçbir ulusa, hiçbir ırka karşı bir önyargı ya da düşmanlık yok ama gördüklerim, okuduklarım İsrail'in, Filistin karşısında haksız bir savaş yürüttüğü ve bu yürütülen savaşta savaş suçu işlediği izlenimi veriyor.

Ne kadar garip ki, İsrail'in bu dizi bahanesiyle Türkiye'ye çıkıştığı gün, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu İsrail'i (aynı zamanda Hamas'ı da) Aralık-Ocak ayında gerçekleşen çatışmalardan ötürü 'savaş suçlusu' ilan etti. Tabii, konseyin yaptırım gücünün bulunmaması, İsrail'in tüm kararlara kulaklarını tıkamasını ya da görmezden gelmesini kolaylaştırıyor.

Bir dizinin veya bir sinema filminin, bir halka düşmanlık besletme gücünü en iyi İsrail biliyor olmalı. Bu yüzdendir ki, seneler boyunca bununla ilgili kitaplar, filmler, belgeseller hiç durmadan mitralyöz hızıyla önümüze serildi.

TRT ya da Türkiye bu diziden geri adım atar mı bilinmez (içimdeki his at(tır)ılacağı yönünde) fakat şu bir gerçek ki, dizinin akıbeti ne olursa olsun yaşanan olaylardan geriye kalan yüzlerce kare, binlerce metre film unutulmayacak. Sadece Filistin'de yaşananlar için değil, ezilen, sömürülen tüm halkların yaşadıkları... Niye bu kadar zor ki, barış içinde yaşamak.