1 Kasım 2011

Minik prenses ile Kar tanesinin hikâyesi


Kocası Türkiye'ye musallat oldu. Sözde bilmediği bok yok, spordan siyasete her konuda ahkâm kesiyor. Hoş ülkenin genel kahvehane tavrı da bu yöndedir, spor ve siyaset ikilisinin konuşmadığı kimse yoktur.

Böyle dalyaraklar konuşurken, herife kontra olarak sanat soracaksın. Misal, "Rasim lan, bana iki tane Ekspresyonist ressam ya da iki-üç Kübist sanatçı söylesene lan!" diyeceksin. Hiç olmadı, çalıştığı yerden soracaksın, "Lan götoğlanı futbol konuşuyorsun, Dünya Kupası'nı en çok kazanan ülke hangisi?" diyeceksin. Öyle mala bağlayıp, kalmazsa, herife döner veririm.

Minik kar tanesi Rasim, Nagehan'la evlenince, kendi çaplarında kar topu olmaya çalışıyorlar. Karıyı zaten sevmem ve hazzetmezdim ama bu Rasim denen tohumu dalyaraktan oluşmuş, döl israfıyla evlenince, olmayan hislerim, nefret olarak kendini hisse çevirdi.

Neyse bu minik prenses Nagehan, 2-3 haftadır Che'ye, salça olmaya başladı. Kuvvetle muhtemel, evde kar tanesi Rasim bunu yeteri kadar mutlu edemiyor olmalı ki, değişik arayışlar, farklı tatlar peşinde.

Kendisi vicdan ve akıl sahibi solculara sesleniyor ve diyor ki, "'Devrim söz konusuysa gerisi teferruattır' zihniyetindeki Guevara'yı da lanetlemek zorundayız. Guevara'nın SS katillerinden özde hiçbir farkı yok! Görüntüde çok daha soylu ve evrensel amaçları zikrettiği için bu zihniyet çok daha tehlikeli üstelik..."

Devam ediyor sonra "Yoksulların sömürülmesine, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı mücadele etmek her vicdanlı insanın sorumluluğu olmalı. İşte tam da bu nedenle, soylu bir amaç uğruna soysuzca cinayetler işlediği, vicdansız, barbar ve zalim olduğu için bu totaliter sol zihniyete bu kadar tepkiliyim!"

Buradan öğreniyor ki, kendisi yoksulların sömürülmesine ve adaletsizliğe karşıymış. Eh, bozuk saat de günde iki defa doğruyu gösterir. Kaldı ki, bir gazetede köşe yazan birinin, "Yoksulları çatır çatır sömürsünler. Ayrıca adaletin sağlandığı dünyanın amına koyayım" diyeceğini de beklemiyorum.

Bu Oya-Bora ikilisi tadında takılan çift, büyük ihtimal, kıçlarına kurşun kalemi sokup yazılarını öyle yazıyor olmalı.
Gerçi devir değişti, artık klavye kullanılıyor. Katlanabilir, harikulade klavyeler var. Değiş-tokuş prensibine uyarak, kâh minik kar tanesinin kıçına, kâh prensenin kıçına sokup yazıyorlardır.

Çünkü mantıklı bir insanın bunların yazdıklarını yazabilmelerinin mümkünü yok. Kan deyip duruyor amı sikli prensesimiz, ulan şakak lobunu siktiğim salağı, çiçekle böcekle ne zaman devrim yapıldı da, Che eline silah yerine, bir demet yasemen alıp, halk düşmanlarına, emperyalistlere savurarak, "Arkadaşlar, dostlar rica ediyorum yapmayın. Bakın size çiçeklerle geldim. Haydi, siz de ellerinizdeki silahları bırakın, papatyalarınızdan fal bakalım. Sona kalan kazansın" mı diyecek? Kansız devrim mi olur lan?

Bu süper salak ikili, aslında şu konuda gayet zekiler. Günümüz Türkiye'sinde en aykırı yorumları yapanlar, hele hele sırtını siyasal iktidara dayamışsa, ekranların gülü oluyor. İzlenme kaygısı güden herkes bunları çıkartıyor. İki laf söyler, ertesi gün bütün medya tartışır. Reklamın iyisi kötüsü olmaz nasılsa değil mi?

Bal tutanın parmağını yaladığı bir devirdeyiz. Ama işte şunu unutuyorlar. Bir gün o parmağı bal yalarken yakalayıp, adamın götüne sokuverirler.

Şimdi böyle fütursuzca konuşuyorlar, devam edin. Bir gün hayasızca sikerler adamı, aklınız bile almaz.