3 Mayıs 2012

Kocaman yürek ve Şenol Güneş


Şenol Güneş'i kaç kez yazdım bilmiyorum. Bilen zaten biliyor, bilmeyene de not düşeyim; Türkiye'deki kirletilmiş futbol ortamında dürüstlüğüyle, onuruyla, duruşuyla adam gibi adamların başında gelir. Belki Galatasaraylılar kızıyor ya da kızacak ama Fatih Terim'le mukayese bile etmeyecek derecede de seviyorum.

Aykut Kocaman, pazar günü Beşiktaş maçı sonrasında yaptığı "Artık ülkenin spor kamuoyunun vicdanı olduğunu düşünüyorum. Adalet duygusu olduğunu düşünüyorum. Her takımın maçları izleniyor. Sonu hayırlısı olsun" açıklamasıyla Galatasaray'ın 4-2 kazandığı Trabzonspor maçını işaret etti. Ehh, sahadaki futbol yere göğe sığdırılamayan Kocaman yürekli arkadaşı tatmin etmiyordur.
Süper Final'de oynadığı 2-0 kazandığı Trabzonspor maçı dışında rakiplerini sonuç olarak yenmesine karşı, sahadaki futbola baktığımızda yetersiz bile denilmeyecek düzeyde kaldığı çok açık.

Dün Şenol Güneş'in, yaptığı açıklamalardan sonra Fenerbahçeli arkadaşlar, arşiv karıştırarak, kamuoyunda gördüğü saygıyı hak etmediğine yönelik zırvalarda bulunuyorlar.

Aykut Kocaman'la ilgili 2004-2005 sezonunda Fenerbahçe'nin (80), Trabzonspor (77) önünde 3, Galatasaray (76) önünde 4 puan farkla kazandığı şampiyonluğu deşmek lazım. Madem tarihten günümüze başlıklı sınıftayız, birkaç derse bakmak kimseyi rahatsız etmez sanırım.

2004-2005 Türkiye 1. Süper Ligi 23. haftasında Fenerbahçe, Malatyaspor deplasmanına çıkacaktır. Dönemin Malatyaspor teknik direktörü Aykut Kocaman ani bir kararla, İlyas Kahraman'ı kadro dışı bırakır. İşin ilginci İlyas takımın en etkili futbolcusudur ve o yıl kadro dışı bırakıldığı 3 hafta dışında tek bir maçı bile kaçırmamıştır.
Keza Bilal Kısa da, İlyas'la birlikte takımın en iyi ve en kaliteli futbolcularındandır. Bilal de, sezonun neredeyse tamamında ilk 11'de çıkarken, 23. haftadaki Fenerbahçe maçında, teknik direktör Aykut Kocaman'ın tasarrufuyla 88. dakikada oyuna dahil edilir.

Aykut Kocaman'ın, İlyas Kahraman'ı kadro dışı bıraktığı gün, Cemil Turan'dan Fenerbahçe altyapısından yetişmiş Serkan Özsoy'a bir telefon gelir. Cemil Turan, Malatya Finansbank şubesine 300 milyar lira gönderildiğini ve bu paranın arkadaşlar arasında pay edilmesini söyler ve ekler, "Eğer gerekirse 100 milyar daha gönderelim." Serkan Özsoy, bu paranın takım içinde pay edilmesini sağlar.

İşte, o kadar garip ki, bu telefon geldikten sonra da Aykut Kocaman ani bir kararla İlyas'ı kadro dışı bırakır.

Şimdi buraya kadar yazılanlara "Siktir lan, nereden biliyorsun? Götünden sallama" diyecek arkadaşlara, "Hooooop bir yavaş gel" şeklinde yanıt vermek istiyorum.

2004-2005 sezonunda Malatyaspor İdari Menajeri kimmiş bir bakıverin. Ben kendisini abim diye biliyorum ama emin olmak isterseniz siz yine de emin olmak için bakarsınız, sonra çemikirirsiniz.

Sadece tuttuğumuz takımlar üstünden birilerine sonuna kadar sahip çıkmak ve başkalarına da bok atmak genel bir refleks halini almış durumda. Adamın yöneticisi bok yer yine sahip çıkar, taraftarı sıçar ona sahip çıkar, başkanı siker ona da çıkar.
Yanlışın rengi yoktur, yanlış yanlıştır. Rengine sevdalandığım takımın yöneticisi bir bok yediyse, ilk ben sıçmalıyım ağzına ya da teknik direktörü bir yanlış yapmışsa "Hoooop hoca orada dur" demeyi bilmeliyiz.

Ama yok, öyle değil, Türkiye'de bu işler böyle yürümüyor. Biz sapına kadar sahip çıkarız, götümüzü sikseler gıkımızı çıkartmayız.

Şenol Güneş'e laf söyleyecek en son adam Aykut Kocaman'dır. Şenol Güneş'i şike yapmakla, takımını yatırmakla suçlayacak adamın alnını karışlarım. Şenol Güneş, bu ülkede futbolu çekilir kılan figürlerin başında gelir.
Ezbere kelimelerle konuşan adamların olduğu bu kirli dünyada, doğru bildiğini söyler, kimseden çekinmeden. Çünkü onun kirli bir geçmişi, utanılacak tarihi yoktur.

Sportif olarak başarılıdır veya başarısızdır, orasını tartışırsınız da, adamlığını ölçebilecek kimse yok bu ülkede.

Şenol Güneş'in teknik direktörlük yaptığı ülkede, Yıldırım Demirören'in Futbol Federasyonu başkanlığı yapması, egemenlerin istedikleri kararları alması, her zaman olduğu gibi pisliklerini, kokuşmuşluklarını örtbas etmeye çalışmaları, bir yöneticinin "Şike saha içinde sonuca yansımamışsa, saha dışında da sorun yoktur" diye yüzsüzce bunun kabul edilebilirliğini savunması, utançtır.

Ya Şenol Güneş bu kirli ortamda daha fazla kalmamalı ya da bi iğrenç tipler spatulayla kazınmalı.

Ama biz öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, Şenol Güneş gibi tertemiz adamlar futboldan soğutulur; Yıldırım Demirören, Nihat Özdemir, Aykut Kocaman gibi sinsiler, leş yiyiciler, emek hırsızları futbola hakim olur.

Aykut Kocaman, eğer zerre adamsa, gram insansa, pazar günü yaptığı açıklamalardan ötürü özür diler. Gayet iyi biliyoruz, böyle bir şey yapmayacak çünkü onun geçmişi de, tıpkı bugünü gibi kirli.

Bu iki ismi karşılaştırmak hata ama Aykut Kocaman, Şenol Güneş'in sıçtığı bokun içine girse arınır. Aralarındaki fark budur.

Umarım bu boktan ve kirli futbol ortamında Şenol Güneş hoca gibi insanlar çoğalır.

"Futbolu eskiden fakirler oynar, zenginler izlerdi; şimdi zenginler oynuyor, fakirler izliyor" diyebilecek kaç tane adam var bilmiyorum ama vuvuzelanın sadece boru olduğunu sananların olduğu yerde Şenol Güneş, söylediği kelamlarla o boruyu karşısındakinin götüne sokmayacak kadar da zariftir.

İyi ki varsın hocam, hep olursun umarım...