20 Eylül 2010

Sadece acıyorum


İnsanın cahil olması kötü bir şey değildir. Ama cahilliğinin farkında olmadan her boku biliyormuş gibi konuşması cahilliğin de ötesinde aptallıktır. Daha önce pek çok kez söylemiştim, televizyonlardaki hiçbir televizyon spor programını izlemiyorum. Ne konuşulmuş, neler saçmalanmış takip ettiğim bloglardanr öğreniyorum.

Akşam Jesusalmeyda'da gördüm, Rıdvan Dilmen'in neler yumurtladığını. Misimovic için "Zaten Bundesliga'yı artık kaldıramıyor diye ayrıldı", Insua içinse "Insua Liverpool'da da oynamıyordu" demiş.

Allah kendisine akıl fikir versin tabii. Bir insanın hayatına hiç kitap girmemişse, bütün gün altılı ganyan oynayıp, iddiaa bültenini elinden düşürmüyorsa bu adamı konu etmek bile hatadır, o hataya katlanarak birkaç şey söyleyeyim.

Rıdvan Dilmen'in kahvedeki adamdan tek farkı futbol oynamış olmasıdır. Ne kadar oynadığı tartışılır ya, neyse.

Hepimiz bir takımın destekçisiyiz, hepimiz kendimize göre az ya da çok tarafız, taraftarız. Rıdvan Dilmen'in de taraf olması, taraftar olması belli bir noktaya kadar anlaşılabilir. Formasını giydiği takımı görece olarak biraz daha şişirebilir, sevmediği bir takıma bindirebilir. Tamam burası Türkiye olduğu için biraz şiraze de şaşabilir.

Ama bu adamın üstündeki "Türkiye'nin en iyi futbol yorumcusu" etiketine karşıyım.

Aslında üzücü bir durum. Her maç sonrası çıkıp konuşuyor, yüz tane yorum yapıyor, bozuk saatin günde iki kez doğruyu göstermesi gibi, doğru şeyler de söylüyor. Fakat öyle bir şey var ki, acınası durumlara düşebiliyor, tıpkı şu Insua ve Misimovic örneklerinde olduğu gibi.

İşin boktan yanı, kendisi ne kadar cahil, ne kadar sığ olduğunun farkına varamayacak kadar da garip bir kişilik. Hakikaten acınası bir durum. Bir insanın tüm hayatının futboldan ibaret olması, futbol dışında konuşabilecek bir şeyinin olmaması.

Yılda 4 milyon dolar para alan bir adamın böylesi cahil olması insanları içten içe itiyor. Herkesin kafasında ampuller yanıp "Ulan Rıdvan bile bu kadar para kazanıyor. Ben niye kazanmayayım?" diye sorgulamalar içine giriyor.

Tabii ki para kazanmak güzel bir şey. İnsanın yaşamasına yeteceği kadar, kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürebileceği miktarda kazanması gayet hoş. Ama Rıdvan Dilmen, H.Ş, Hakan Ünsal gibi tiplerin bu işten hatırı sayılır derecede para kazanması sinir bozucu bir durum alabiliyor.

Ülkenin geldiği nokta bakımından şunu kesin bir biçimde söyleyebilirim. Ülke insanın spor yorumcusu seçimi de, siyasetçi seçimi de hep kendine en yakın, kendine en çok benzeyen biçiminde oluyor. O yüzden Rıdvan Dilmen hiçbir birikimi olmamasına karşın Türkiye'nin en çok kazanan spor yorumcusu oluyor.

Rıdvan Dilmen'in Galatasaray'a karşı düşüncelerini şöyle anlatayım, siz anlayın. "Kızım Galatasaray Lisesi'ne girmek istiyordu. O logoyu her gün görüp, anasına küfretmek istemediğim için göndermedim."

Kızmayın o yüzden, bu garibana. Misimovic, Insua, Elano, Keita filan hakkında söylediklerini önemsemeyin. Çünkü cahil ve cahilliğinin farkında değil. Acımak hoş bir duygu değildir ama ben kendisine sadece ve sadece acıyorum.