4 Ocak 2010

Skibbe yeniden Türkiye'de


Galatasaray'ın geçen yıl teknik direktörlüğünü yapan Michael Skibbe, Eintracht Frankfurt'la Antalya Belek'te kamp yapıyor.

Doğrusu, ben Skibbe'yi sevenlerden oldum ve onun gönderilmesinin büyük bir hata olduğunu savundum. Baros'un Kocaelispor maçında kaçırdığı penaltıyla kaderi değişti. Gerçi, Galatasaray'daki kaderini Türkiye'ye adım atar atmaz tayin etmişlerdi. Genç, tecrübesiz, Almanya'nın sıradan takımlarını çalıştıran biriydi, futbolun çok bilenleri tarafından.

Oynattığı futbolu beğenirdim, duruşunu, efendiliğini... Türkiye'ye fazla bu tip adamlar. Rijkaard da, bu adamlardan biri. İstiyoruz ki, bizi aşağılasın, yukarıdan baksın ya da tam tersi, 'bizden biri gibi' oluversin, sahtekârca.

Eğer kalsaydı, Galatasaray'ın şampiyon olacağını halen savunuyorum ama bu vakitten sonra 'Teyze, amca, bıyık' üçgeni durumu oluşturur bu sözler.

Eintracht Frankfurt'la, Bundesliga'ya hiç beklenmedik bir giriş yaptı. Sonra biraz bocaladı. Şu anda düşme potasının hemen üstünde 24 puanla 10. durumda. Büyük bir ihtimalle düşmeyecek. Başarılı olmasını istediğim insanlardan biri. O başarı tokat olup çarpar umarım, birilerinin suratında...

Lütfullah Göktaş'tan iş kazası

Lütfullah Göktaş ismini duyunca, bilmeyen yoktur muhtemelen. Anadolu Ajansı'nın İtalya muhabiridir. En çok tanınan yurtdışı muhabirlerinden biridir. İşini gerçekten çok iyi yapar. Kişisel olarak da gayet iyi tanıyorum. Son derece beyefendi, kibar, işine saygı duyan, işten kaçınmayan biridir.

Fakat bugün Anadolu Ajansı'ndan geçen bir haberin başlığı beni hayrete düşürdü. İlk okuduğumda, kahkahayı patlattım, sonra durdum ve yeniden gülmeye başladım. Bu kahkaha tufanı sırasında haberi onun yolladığını bilmiyordum. Haberin girişine bakınca ismini gördüm, acayip şaşırdım.

"Bu kadar şaşırdığın şey nedir?" diye soranlara ne yazdığını söyleyeyim, yazan aynen şuydu: "Domuz gribi aşısında enflasyon. -Fransa, Almanya ve Hollanda 'ellerinde patlayan' aşıları elden çıkarma uğraşında."

'Elinde patlamak' nasıl ve hangi anlamda kullanılır muhtemelen Lütfullah da biliyordur. Tamamen bir iş kazası ancak gülmekten kendimi alamıyorum...

Yine de, Lütfullah Göktaş'ın muhabir olması büyük şans. AA'da her türlü haberi geçebilecek kalibresi bulunan çok az sayıdaki yurtdışı muhabirlerinden biridir.

Artık, elde ne patlar onu da siz bulun bir zahmet.

Bu pozları ve sözleri bir yerden hatırlıyorum


Corinthians'a transfer olan Roberto Carlos, 6 bin taraftar önünde basına tanıtılmış.

16 yıl aradan sonra yeniden Brezilya ligine geri dönen Roberto Carlos, "36 yaşındayım ama motivasyonum 22 yaşındaki biri gibi. Yaşlı değil, tecrübeli biriyim" diye konuşmuş, tanıtım toplantısında.

Corinthians’ın bu yıl katılacağı Libertadores Kupası’nı almak istediğini vurgulayan Carlos, "Benim için Real Madrid ile kazandığım Şampiyonlar Ligi kupasından daha önemli birşey. Kariyerimde eksik olan bir kupa. Eğer Corinthians, Libertadores’i kazanırsa ulusal bayram olur. Taraftarların desteğiyle finale ulaşmak için hazırız" şeklinde konuşmuş.

Sanki bu sözlerin Avrupa versiyonunu hatırlıyor gibiyim. Ahh, para sen nelere kadirsin..

Şükrü Saraçoğlu'ndaki taraftara açık basın toplantısından: "Burada bulunacağım yıllarda tüm kupalara talibiz. Benim rüyam bu formayla Şampiyonlar Ligi kupasını kazanmaktır"

Dipnot: Saraçoğlu'nda 5 bin kişi vardı, ancak Brezilya'da 6 bin Corinthianslı varmış. Fantastik bir matematik hesabı yaparsak muhtemelen 30 ila 45 milyon arasında Corinthians taraftarı bulunuyor.

Günün sorusu?


Fenerbahçe'den her ayrılan futbolcu, neden kulübün arkasından sallar?

Yanıtları bekliyorum....

Fındık kadar beyniniz yok

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım sarı-lacivert formaya kırmızı kalemle imza atmak istemez, Galatasaray kaptanı Arda Turan, Fenerbahçe marşı çalan telefona sinirlenir.

Bu işler böyle böyle tırmanır. Zannedersin soğuk savaş döneminin ABD ile Rusya'sı, birbirlerine zerre kadar tahammülleri yok.

Hepiniz gerizekâlının önde gidenisiniz. Şiddeti, küçük bir bebeği büyütür gibi büyütüyorsunuz kendi ellerinizle.

Israrlı ve iddialı bir biçimde söylüyorum; ev yıkılır, herkes tuğlaların altında kalır. Sonra herkes tabutların başında yalandan gözyaşı döker.

Hiçbir altyapısı olmayan, ellle tutulur iki kelime edemeyen, hayatlarında paradan başka hiçbir değeri olmayan adamlar futbolu yönetirse; ortaöğretimi ite-kaka bitirmiş, kendini hiçbir yönden geliştirememiş, sinir kontrolüne sahip olamadan 10 saniyede gaza gelen adamlar da futbol oynarsa, olanlara-olacaklara hiç mi hiç şaşırmayalım.

Koskoca adamlarsınız ama beyninizin olup olmadığına yönelik ciddi şüpheler taşıyorum. Muhtemelen beyninizin yarı çapı bir fındığı doldurmaz.

Haaa, bir de tabii ki bu şiddet herkesin cebini doldurmaya daha rahat zemin hazırlıyor.

Her şey kümede kalmak için


6 puanla Bundesliga'nın dibine demir atmış olan Hertha Berlin; Roman Hubnik, Theofanis Gekas ve Levan Kobiashvili ile sözleşme imzalayarak, kolay pes etmemeyeceği mesajını devre arasında verdi.

İşleri kolay değil çünkü en yakın rakibi Nürnberg'le aralarında 6, Bochum ve Stutgart'la ise 10 puan fark bulunuyor. Düşme potasında Köln, Borussia M'gladbach , SC Freiburg, Hannover 96'nın da bulunduğunu varsayarsak 7 takımla mücadele edecek düşmemek için.

Şu bir gerçek ki, işleri çok zor, hatta mucizelere bağlı. Fakat bu 3 transferle pes etmeyeceklerini de ilan etmişler.

Kişisel olarak, Hertha Berlin'i severim. Galatasaraylı olarak mütemadiyen tokatladığımız için ayrıca severim.

Bundesliga'nın bitiminde küme düşeceklerini tahmin ediyorum Freiburg ve Bochum'la birlikte. Yine de, ayrı bir gözle izlemek farz oldu.

Son not olsun, Friedhelm Funkel'in el attığı takımlar genele kendisini Bundesligi II'de bulur. Balık baştan kokar...