31 Mayıs 2010

Hasta, yaşlı, sakat vol.2


Avustralya Milli Takımı Teknik Direktörü Pim Verbeek: Yarın zorlu bir antrenmanı var. Perşembe günü de bizimle antrenmanlara başlamasını umuyoruz. Kewell, planladığımız gibi formuna kavuştu.

Yapacağımız ilk maça gayet hazır görünüyor.

Jabulani eleştirileri


Julio Cezar: Bakkaldan alınmış gibi
Iker Casillas: Berbat
Lucas Neill: Pasları hedefe ulaştırırken zorlanıyoruz. Kaleciler için üzgünüm, çünkü top havada çok fazla yön değiştiriyor

İrfan ve İsrail


Mahalle kültürünü severim, öyle bir ortamda büyüdüm. Misket, çivi oynadım, bütün gün top peşinde koşturdum. Sokakta oynanması gereken tüm oyunları oynamışımdır.

İsrail'in, yardım gemilerine saldırmasında ilk aklıma gelen İrfan oldu. Bizim mahalleden bir çocuktu. Nedenini hiç kimsenin bilmediği bir biçimde herkes korkardı. Bizden iki yaş da büyüktü, sanırım onun etkisi olmalı.

Maç yapacağımız zaman takımları o kurar, her türlü kararı o verirdi. İçten içe hep sinir olurdum ama efendi çocuk modelimi bozmamak için kavga etmeye yanaşmazdım. Tabii bir de dediğim gibi nedenini bilmediğim bir biçimde korkardık ondan.

Bir gün alt komşumuz ve en yakın arkadaşım Selçuk'la birlikte bahçede misket oynarken, İrfan yanımıza geldi. Sataşıyor cıvık cıvık bir biçimde. Selçuk "yeter" diyerek, ittirdi bunu. Vay, sen misin İrfan'ı iten. Selçuk'a bir tane yumruk patlattı. Sonra yakasına yapışıp silkelemeye başladı. Bir tokat attı Selçuk'a. 5 metre kadar uzaklıktayım bakıyorum mal mal. En yakın arkadaşımı dövüyor herif.

O an ne düşündüğümü bilmiyorum ama böyle birdenbire hızlandım koşar gibi ve İrfan'a kafa attım. Kafa atmak nedir bilmiyorum, nereden aklımda kalmış hiçbir bilgim yok. İrfan'ın ağzı burnu kan içinde kaldı. Sonra bir tane de tekme atım apış arasına. Ağlamaya başladı İrfan hüngür hüngür. Annem ve Selçuk'un annesi aşağıya indi. Korktum, Selçuk'la birlikte kaçtık, koşarak.

Niye anlattım bunu? İsrail aynı İrfan'a benziyor. Herkeste bir korku ama kimse neden korktuğunu bilmiyor. Mahallenin en şımarık veledi gibi, herkese posta koyuyor, herkese sataşıyor, tüm oyunlardaki kuralları kendisi belirliyor.

Bir gün mahallenin en efendi, en mülayim çocuğu kafayı koyacak İsrail'e, aklı başından gidecek. Belki, mahallenin bütün çocukları birleşip çakacak İsrail'e. Her İsrail hadisesinde söylerim, yine hatırlatayım. Kendi yaptıklarını anti-semitizm şemsiyesine çevirip, her seferinde bir biçimde haklı olduklarını iddia ediyorlar.

Bu kez yaptıkları çizmeyi değil gırtlağa kadar geldi. İşin içinde başka hadiseler de var. Şimdi tazeyken yanlış anlaşılır diye o yorumu sonra yapacağım.

Bütün bir dünyada nefret kazanmak kolay değil. Bu nefreti katlayarak daha da artırıyorlar. Çoluk, çocuk, kadın, yaşlı kimse fark etmiyor, onlar için. Babasının kucağında öldürülen çocuk konusunda bile haklılar (!)

Türkiye yönetenleri eğer biraz şerefli, onurlu ve gururlu insanlardan oluşuyorsa İsrail'le yapılan tüm ekonomik-askeri-politik anlaşmaları iptal etmelidir.

Tabii şeref, onur ve gurur kelimeleri onlar için bir şey ifade ediyorsa..

Şu baştaki İrfan konusunu sonlandırayım. İrfan bir daha mahallede hiç kimseye sataşamadı. Hatta mahallenin en efendi çocuklarından biri oldu.