20 Aralık 2015

Namusunu satan pezevenktir!

Türkiye’de son 13 yıldır milli irade adı altında yaşanan soytarılıklardan nice filmlere, nice romanlara malzeme çıkacak kadar şey yaşandı.

Öyle çok uzaklara gitmeye gerek yok, sözünü ettikleri hokkabaz iradenin, işlerine gelmediğinde tekrarlanabilir olduğunu birlikte yaşadık.

Milli irade soytarılığının risklerini gördüklerinden, bu soytarılığı yeniden tahsis etmeye gerek kalmadan, ilelebet sürdürebilmeleri için şehirleri tankla, topla dövdüklerini de yaşıyoruz.

Milli irade soytarılığı öylesine bir soytarılık ki, meydanlarda öldürdükleri gençlerin annelerinden tutun da, insanların dini kimliklerini yuhalatmaya kadar giden bir soytarılık.

Anasını boyayıp, babasına satan pezevenkler gibi dostlar dilediğinden düşman, düşmanlarsa aniden dost olabiliyor. Bunu yapanların kaypaklığını, yavşaklığını eleştirmekten vazgeçeli çok zaman oldu zira oturdukları kanlı ve kirli koltuklardan indikleri gün, katillikten, hırsızlığa, soygunculuktan vatan hainliğine açılacak her türlü davanın öznesi olacaklar. Onu korumak için elbette girmeyecekleri kılık, yapmadıkları soytarılık ve yalamayacakları tükürük yok. Ülkeyi gözleyen ve izleyen bunları yaptıklarını zaten görüyor.

Fakat bir güruh var ki; Müslüman vicdanından, temizliğinden dem vurup, siyasi İslam edebiyatıyla bunları destekleyen, işte o güruh cidden acınası halde.

Neyi savunacaklarını bilmeden, kendisine atılan kemiğe koşulsuz ve şartsız koşup sahibine veren köpekler gibiler.

Onlar, Türkiye ile Suriye sınırını temsil eden bariyerler kaldırılırken, reisin strateji dehasını sayfa sayfa yazıp, sosyal medyadaki kalemşör orospuları, türlü şirinliklerle bu olayı kutladılar.

Onlar, devlet Abdullah Öcalan’la görüştüğünü belgeleyen haberler çıktığında, reisleri “İspatlayamayan şerefsizdir” dedikten sonra ağızlarından salyalar akıta akıta küfür ettiler. Reis “Evet ben onay verdim görüşmeyi” açıklamasının ardından ise, hepsi minik barış güvencinleri olarak reisleri tarafından havaya salındılar. Akan kanın durması gerektiğini her yerde dillendirip durdular. Kürt meselesinin, ülkenin en büyük mesesi olduğunu söyledi minik barış güvercinleri.

Milli irade soytarılığının ilk sekteye uğradığı an, reis çıktı, “Bu ülkenin Kürt meselesi yoktur” dedi. Havada salına salına taklalar atan barışın temsilciliğini yapan minik güvercinler; devlet tankıyla, topuyla, Kürt illerine girdiği anda, kanlı etle terbiye edilip, dövüşe hazırlanan köpeklere döndüler. Hepsi artık PKK’nin kökünün kazınması gerektiğini söyleyip, birkaç yıl önce vatan haini ilan ettikleri askere dualar yağdırmaya başladı.

Onlar, Rusya ile derin stratejik (!) ilişkiler kurulurken, Putin en büyük dosttu. Bu dostluğu kutsarcasına hepsi, Avrupa Birliği’ne alınmamanın Türkiye’nin kaybı olmayacağını, gerekirse Şanghay 5’lisine katılıp, büyük oyunu bozdurmanın peşindeydi. Sonra bir de baktık ki; Rusya artık Türkiye’nin en büyük düşmanlarından biri haline geldi. Bizim anasını boyayıp, babasına satan gazetecisinden, akademik unvanlı profesörüne, ondan sosyal medyadaki ne idüğü belirsiz it sürüsü durur mu? Durmaz, Putin’e sallamaya başladılar. Üstelik meselenin içine Rus kadınlarını sokup, şakalar yapan bile vardı.


Onlar, İsrail’i katil devlet ilan ettiler. Reis, “Dünya 5’ten büyüktür” edebiyatıyla, Gazze’deki İsrail ablukasını ve insanlık dışı uygulamalarını, -her ne kadar fotoşopla hıncahınç doldursalar da- BM’de birkaç kişiye şov niyetine çıkıp söyleyince, Mavi Marmara üstünden sözümona ne denli vicdanlı olduklarını gösterircesine, İsrail’e ağızlarını açıp, gözlerini yumup saydırmaya başladılar. Miting meydanlarında, rakiplerini İsrail dostu olmakla suçlayıp, davanın kutsallığını anlatakoyuldular. Sonra baktık ki, İsrail zaten Türkiye’nin dostuymuş.

Bakalım şimdi nasıl çevirecekler? Devleti yönetenleri hiç merak etmiyorum çünkü onların türünü iyi biliyorum. Benim merak ettiğim, “Gazze bizim namusumuzdur” deyip, yarın buna kılıf bulup namusunu satacak pezevenklerde. Hangi süslü kelimelerle namuslarını satacaklar?

Valla isteyen kızsın, isteyen darılsın, isteyen de götüne patlıcan soksun ama dünyadaki örneklerinde de, Türkiye’de de gördüğümüz ve neredeyse her gün yaşadığımız sürece siyasal İslam denen şeyin namusunun olmadığını ve en namussuzluların bile yapamayacakları şeyleri yaptığını anbean yaşıyoruz.

Yeni dostunuz hayırlı uğurlu olsun. Zaten katil İsrail devletinden farksız uygulamalarla, birbirine bu denli yakışabilecek iki dost olamazdı. Bundan kelli, Netanyahu ve Reis kahvelerini höpürdetirken birbirlerine, Gazze’de ve Kürt illerinde nasıl adam öldürdüklerini anlatıp, şen kahkahalarıyla ortamı iyice yumuşatırlar.

Namusunu satan pezevenktir, bunun da başka bir söylemi yoktur.