
Neyse maçı filan geçelim. Bugün Taksim'de yaşanan bir hadiseyi esgeçmeyelim.
Beyoğlu Galatasaray Meydanı'nda yasa dışı dinlemelere ilişkin basın açıklaması yapmak isteyen ÖDP'li gruba, Kasımpaşa maçına gidecek olan Trabzonsporlu taraftarlar saldırdı.
Trabzon cinayetleriyle, katilleriyle ünlü bir kent olma şerefine (!) erişeli epey olmuştu. Bu embesillerin sıkıntısı nedir bilmiyorum ama bu ülkede en basit protesto hakkı bile "PKK dışarı" gibi jargonlarla protesto ediliyor. Hele hele konu Trabzon olunca. Daha önce linç noktasına gelen TAYAD'lıları da unutmuş değilim elbet.
Hayır, maça gidiyorsun, eyvallah anladık orasını. Biraz da kafaları çekmişsin, ona da tamam. Ama insanlara saldırmak, şişe fırlatmak neyin nesi.
Be ibne, ekmeğe kol gibi zam gelmiş; her tür yemeğin içine konan, her yemek masasında bulunan domates olmuş 10 TL; muhtemelen eti senede 3-5 kez ya görüyorsun ya görmüyorsun, ülkenin cari açığı 4 milyar 361 milyon dolar olmuş yani sözün özü giren sana çıkan sana milletin protesto eylemini terörize etmenin anlamı ne?

Cidden bak merak ediyorum, bu herifler beyin yerine ne taşıyor? Muhtemelen içinde bir şey var ama beyin değil. Ya da bunların beyinleri normal insan beyni gibi çalışmıyor. Başka bir açıklaması olmasa gerek.
Şehrinden çıkmış bir katilin utancını yaşayacağı yerde, "Ogün Samast oley" diye bağırmak, adi bir katilin ismini coşkuyla haykırmak, sağlıklı insanların yapabileceği türden şeyler değil. Nefret uyandırıyor Trabzon halkının bir bölümünün bu iğrenç noktadaki faşist tutumu. Trabzonlu olsaydım, Ogün Samast ismini her duyduğumda başımı öne eğerdim ama bunlar gurur duyuyor bir pislikle.
Vatanınızı çok seviyorsanız, götünüze giren çıkanın hesabını yaparsınız önce ama dediğim gibi temel bir beyin sorunları var bu tipteki arkadaşların.
Yine de, ben Trabzon'u Şenol Güneş gibi aydınlık bir insanla hatırlamayı tercih ediyorum. Böylesi pisliklerin yanında Şenol Güneş çöldeki serap gibi çünkü.