6 Ocak 2012

Bok çukuru


Dün elim gitmedi yazmaya çünkü salt küfürden oluşan bir yazı olmasını istemedim. Bu demek değildir ki, küfür olmayacak. Şöyle bir durumda kimse benden "Ay iğrenç" filan dememi bekmelemesin mümkünse.

Yazının gelişiminde, bazılarının hoşuna gitmeyecek ifadeler okuyacaksınız. Beynimdekini saklayacak değilim, düşündüklerimdir hepsi, o yüzden dini hassasiyetleri olan yazıya hiç başlamasın bile.

Bolu'nun Mudurnu ilçesinde 8 aylık hamile 11 yaşında Z.Ç. isimli bir kız çocuğu fenalaşarak hastaneye kaldırılıyor. Doktorlar, çocukcağızın hastanede kalması gerektiğini söylüyor ancak birlikte olduğu adam, kızı yanına alarak hastaneden ayrılıyor. Bu tip durumlarda işlem yapılması gerekirken, hiçbir şey yapılmadan çocuğu alıp çekip gidiyor.

Bazı durumlar ve bazı olaylar neresinden tutarsan tut, elinde kalır cinsten oluyor. Tıpkı şu rezalette yaşandığı gibi.

Bu çocukla birlikte olan pezevenk, kızı bir yıl önce Ağrı'dan getiriyor. Demek oluyor ki, bu kız aleni olarak ailesi tarafından satılmış. Kızı Bolu'ya getiriyor, imamın karşısına geçiriyor. İmam da bir güzel 'nikâh' kıyıyor.

Öncelikle 10 yaşındaki çocuğa nikâh kıyan imamın gelmişi, geçmişi, soyu, sopu, şahsiyeti, kişiliği ne varsa hepsinin ta dibine sokayım. Ulan orospunun evladı, karşına çocuk gelmiş, hiç mi vicdanın sızlamaz, hiç mi için kıyılmaz? Bu nasıl bir iman anlayışı, bu nasıl insanlık lan!

Haaa ama o imamın peygamberinin eşlerinden biri de 9 yaşındadır. Onu bir tarafa yazmak lazım. İmam denen götverenin mantığına göre 10, 9'dan büyük oluyor. Bu da, evlendirilebilir anlamına geliyor değil mi?

Şimdi bu hadiseyi yazarken, Ahzab Suresi'ni konuşmamak ve şuraya yazmamak ayıp olur. Önce bir onları yazalım.

Ahzab 50'de ne diyor önce ona bakalım: "50. Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir."

51'de ne diyor ona da bakalım: "Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Onların gözleri aydın olup üzülmemelerine ve kendilerine verdiğin ile hepsinin hoşnut olmalarına en elverişli olan budur. Allah kalblerinizdekini bilir. Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır."

Devam edelim ve 52'ye de bakalım: "Bundan başka kadınlar sana helâl olmaz. Bunları başka eşlerle değiştirmek de olmaz. İsterse güzellikleri hoşuna gitsin. Ancak sahip olduğun cariyen başka. Allah her şeye gözcü bulunuyor."

Bu üç ayetten hareketle. Herkes kendi istediğini anlar ve kendi istediği noktanın üstüne vurgu yapar. Yekten peygambere saldırmak isteyen "Baba ya, tüm mümineler peygambere helal kılınmıştır" der. Bu saldırıya yanıt veren Müslüman da, "Lan oğlum parça parça okumayın. İçinden cımbızlamayın. Peygambere muhayyer (seçmece karpuzdur bu, bildiğin seçme anlamındadır) kılınan 9 eşten başka kadınlar helal değildir" diye savunur.

Hocam bak şimdi, 9 tane hatun almışsın, biri de 9 yaşında, sonra diyeceksin ki, "9 eşi dışındaki kadınlar helal değildir" diye savunacaksın. Bırak 9 kadınla evlenmeyi, saklambaç oynasak, sen 9'a kadar saysan ben uzaya çıkarım. 9 kadından ötesi de caiz olsaydı bari. Böyle savunma mı olur lan?

Ayşe'nin 9 yaşında evlendirilmediği de savunmalar arasındadır. 9 değil 18 yaşında evlendirildiği ve zifaf yaşadığı söylenir. Peki hocam, 9 yaşındaki bir çocuğu korumak kollamak için yanına alıyorsun. Kendi çocuğun yaşında bir kızı büyüyüp, serpilmesini bekliyorsun ve 18'ine geldiğinde de nokta atışını yapıyorsun. Bu nasıl bir mantık lan. Yanına evlatlık gibi çocuk alacaksın, yedirip, içirip, büyümesini bekleyip, sonra koynuna alacaksın. 9 yaşında evlenmesin de 18'inde evlensin. Bu savunma doğru mu kılıyor her şeyi?

Şu Mudurnu'daki olay nedeniyle sağda solda atıp tutan tiplerden bir tanesi, olayın bu yönüne bakmaz. Eleştiremezsin ki, peygamberi ya da söylediklerini. Bu aynı Fransa'da sağda solda alınan soykırım kararı gibi. Birilerinin "soykırım yoktur" deme hakkını elinden alıyorsun. Vardır, yoktur, orasını oturup konuşursun ama bir insana yasaklatamazsın "hayır" deme hakkını.

Böyle yazınca din düşmanı olursun, katlin vacip kıvama gelirsin. Danimarka'da adamın biri karikatür yaptı, hayatını siktiler herifin. Herkes, her şey eleştirilebilir olmalı, Buna dinler de dahildir.

Zaten yapılmıyor mu bu? Elbet yapılıyor. Müslüman din adamı başka dinlere eleştirilerde bulunur ama konu kendi dinine geldi mi "Hoooop dur bakalım" diye seti çekiverir. Eyvallah kutsala dokunmak hoş değildir de, e abi o zaman Budist adamla niye taşak geçiyoruz ya da ineğe tapan insanı niye yerin dibine sokuyoruz, ortam maymunu haline getiriyoruz? İnek o adamın kutsalı, doğru yanlış ama kutsal mı? Kutsal. O zaman yapmayacaksın, hep bana rabbena olmaz hocam.

"Sadece kendi kutsalıma dokunulmaz" diye bir mantık yok. Ayrıca kimse kusura bakmasın da, tartışılmayacak, eleştirilmeyecek hiçbir şey de yok, bu hayatta.

Bana kimse 9 kadınla evlenmenin mantığını anlatamaz. Duldu, muhtaçtı filan bunları geçeceksin. Hadi hepsine eyvallah ama 9 yaşında yanına aldığın bir çocukla birlikte olmanın sağlıklı bir şey olduğunu hiç mi hiç anlatamaz.

Neyse şimdi bugüne dönelim. İmama laf söylüyoruz ya, o küçücük kız çocuğunu evlendirdiği için. Şimdi şunlara bakınca, adama küfür etmek de haksızlık gibi oluyor. Adama göre bir terslik yok bunda.

Evlenen adamdan önce buna izin veren o küçük kız çocuğunun babasının götüne 50'ye 50 kalas sokmak lazım. Bir baba nasıl olur da, 9 yaşındaki kızını, ebesinin amından gelmiş bir adama verir ya da satar? Şunda mantık arayanın mantığını sikeyim. Hiç öyle sosyolojik tahlillere filan girmeyeceğim. "Vay efendim insanları bu duruma getirenler utansın" filan demesin kimse bana.

Son olarak da, bu hadise karşısında, hastanede hiçbir işlem yapmayan adli makamlara seslenmek lazım.

"Memleketin savcısı, hakimi var" diye bir söz vardı eskiden. Haksızlığa uğramış, isyan eden insanlar bu cümleyi sık sık kullanırdı. Artık ne yazık ki, kimsenin ağzından çıkmıyor. Maaşallah herkesin silahı var, herkes kendi adaletini uyguluyor. Çünkü adalet dediğin şey, garip işlemeye başladı.
Bakıyorsun, domuz bağıyla insan öldürenler elini kolunu sallaya sallaya çıkıyor.
Bakıyorsun, katliam yapanlar, hiçbir şey olmamış gibi sokaklarda dolanıyor.
Bakıyorsun, Hüseyin Üzmez gibi çocuk yaşta kızlara tecavüz eden şeref yoksunları özgürlüğe kavuşuyor.
Bakıyorsun, gazeteciler haklarındaki suçları bile bilmeden cezaevine giriyor.
Bakıyorsun, seçilmiş milletvekilleri 'halkın iradesi' diye kıçını yırtanların iktidarında hapislere tıkılıyor.
Bakıyorsun, evinde 19 tane çakmak bulunan üniversiteli genç, 'hayatın olağan akışına aykırı sayıda çakmak bulundurduğu gerekçesiyle' diye cezaevlerinde çürüyor.
Bakıyorsun, poşu takmış üniversiteli Cihan, 2 yıldan fazla süre içeride tutuluyor.
Bakıyorsun, 3 yıldır toplanamayan deliller için insanlar tutuklu yargılanıyor.

Şu geldiğimiz noktaya bak. Ne kadar küfredersem küfredeyim yine de içimdeki isyanı karşılamıyor. Her şeye alıştırıldık, her şey sıradan hale geldi.

Yarın beni biri evimden alsa, "Bu ibnenin en büyüğüdür, KCK'nin başı, Ergenekon'un kıçı" diye bir suçlamada bulunsalar, hakkımda hiçbir şey bilmeyen insanlar "Vay lan yavşağa bak hem Ulusalcı hem Kürtçü hem ibne" diye atıp tutarlar.

Demokrasi, özgürlük diye diye ülkenin anasını siktiler. Ülkede adalete güven kalmadı, memleketin dört yanından her gün -abartmıyorum- yüzlerce tecavüz haberi yağıyor, eyleme çıkan herkes gözaltına alınıyor, üniversite kitlesine gözdağı vermek için neyle suçlandığını bilmeyen gençler cezaevlerine giriyor, daha şurada sayamayacağım kadar boktan iş yaşanıyor, biz de hepsini oturup izliyoruz.

Şu 10 yaşındaki kızı hamile bırakan puşta kızanlar var ya, bırakın masal anlatmayı. Ülkenin neresinden tutsan elinde kalıyor, hiçbirine ses çıkartmayıp, bir tane götverenin üstüne çullanıyorsunuz. Götü yiyen ona değil de, bu iğrençliğin çıkış noktasına çullanın.

Bugün sen, yarın ben, diğer gün bir başkası... Ülkenin içine düştüğü bok çukurunun haline bakıverin bir zahmet.