
Sonra kilit cümle geliyor; "Galatasaray şöyle iyi, böyle iyi. Ne oldu ha? Kötü oynayan Fenerbahçe 21. İyi oynayan Galatasaray 19"
Fenerbahçeliliğine, tarafsız diye yutturulmasına filan lafım yok. Şu yukarıdaki cümle çeldi aklımı. "Ne oldu ha? Kötü oynayan Fenerbahçe 21, iyi oynayan Galatasaray 19."
Türk futbolunun, bu zihniyetteki insanlarla ilerleyebildiği nokta, Bosna Hersek'in yenilgilerine dua etmek yani 'el ..... gerdeğe girmek'. Bu düşünce yapısı yüzünden 3-0 yenilgilerde havalara zıplayacak duruma geldik, bu düşünce yapısıyla 8-0'larda dizlerimizi dövdük.
Ne oynandığının önemi yok nasılsa değil mi? Sizi gidi Makyavel tohumları sizi. Sonuca gider her yol mübah değil mi? Sizin matematiğiniz 21-19= 2'den ibaret. Ligin sonunda üstteysen haklısın, alttaysan hatalısın.
Rıdvan Dilmen işin kolayında tabii. Teknik direktörlüğünü biliriz. MTK'ları filan unutmuş değiliz, her ne kadar balık hafızalı toplum olsak da. Şimdi salla sallayabildiğin kadar. Kendi B planları ve C planları o kadar çoktu ki, birkaç haftada 'eline verdiler' yani bavullarını.
İtirazım, söylediklerine değil, her deli zırvalar. Tüm itirazım, tarafsız spor yorumcusu diye yutturulmasına aslında. Programı izlemeyenler izlesin. Gülücükler, nefes nefese kalmış heyecanlı bir anlatım v.s. v.s.
Şimdi benim iddiam şudur; sezon bitmeden Rıdvan şu cümleleri söyleyecek: "Eskiden böyle miydi Fenerbahçe? Anelka çıkar Nobre girerdi. Aurelio orta sahayı dikine kat ederdi." gibi 3 yıldır ezbere alınmış cümle bütünleri.
Boktan bir futbol oynayıp şampiyon olmaktansa, izlenilebilir bir futbol oynayıp şampiyonluğu kaçırmayı yeğlerim. Benim futbol anlayışım bu. Ama burası Türkiye; kazananın her zaman haklı olduğu ülke yani.
Not: Şu Bahri isimle maç yayıncısı kurumun muhabirine acilen seviye tespit sınavı yapılarak, IQ'su ölçülmeli. Soru olarak sorduklarını değil sokaktaki adam, en embesil insan bile soramaz. Tonla para verip, maçları izliyoruz ama adam gibi muhabir ve spiker göremiyoruz. Kendisi hakkında post yazmak istemedim, gereksiz yere bloğu işgal etmeyeyim.