11 Temmuz 2011

Bundan sonra gerçek futbol izleyeceğiz



Herkes gitsin aynaya baksın. Aynadaki kendinize sorun "Bu şerefsizliği, onursuzluğu, haysiyetsizliği, emek hırsızlığını içime sindirebilecek miyim?" diye.

O sorunun yanıtı eğer 'evet'se, 34 hafta boyunca takımınız her gol attığında deliler gibi sevinin, yumruğunuzu havaya kaldırıp, sahte zaferlerin tadını çıkartın. Sonra bir hakem hata yaptığında, "Hakkımız yendi" diye yakının.

Gazetelerde, televizyonlarda beğenmediğiniz yorumlara basın küfrü. Forumlarda, bloglarda, otobüste, işyerinde ağzınıza geleni söyleyin.

Hakem 'hata'larında, "Yeter artık emeğimiz çalınıyor" diye ortalığı birbirine katın.

En yakın arkadaşınızla, kız arkadaşınızla, çocuğunuzla maça gidip, takımınız gol attığında, birbirinize sarılın. O golün sevincini doyasıya paylaşın.

Sene sonu geldiğinde, eğer takımınız şampiyon olursa, Çıkın caddelere, sokaklara şampiyonluğun o tadına doyum olmaz keyfini yaşayın.

Eğer bunların hepsini yapıyorsanız, hayata dönün.

İşyerinde en yakın arkadaşınız, yemeğe indiğinde masada bıraktığı cüzdanından para çalın. Onu ispiyonlayın, işten atılmasını sağlayın ki, çaldığınız para ortaya çıkmasın.

Eve gittiğinizde üç yaşındaki çocuğunuzu ağzından kan gelene kadar tokatlayın. Eğer eşiniz araya girmeye kalkarsa, kafasını duvarlara vura vura, bayıltana kadar dövün.

Sokakta otobüs durağında yüzlerce insan sırada beklerken, siz uyanıklığınızı gösterip, hemen ilk sıraya giriverin. Bir şey söyleyen olursa, sıçın ağzına, gücünüz varsa.

Eğer devlette çalışıyorsanız, eşşekler gibi çalışan işçilerin, emekçilerin, memurların vergisini cebinize indirin.

Küçük bir simitçi çocuktan iki simit alın, parasını vermeyin, ayakkabılarınızı boyacı çocuğa boyatıp, yine parasını vermeyin. Nasılsa onlar sizden küçük, bir şey söylemeye kalkarsa, siktiri çekip tokadı basın.

Gücünüz kime yetiyorsa, onu gözünüze kestirin parasını alın, hakkını yiyin, vurun, kırın, parçalayın.

Sonra akşam tüm bunları yaptıktan sonra, bacaklarınızı uzatıp takımınızın maçını izleyin. Bir bira açın, iki duble rakı için, bütün gün yaptıklarınızı aklınızın bir kenarına bile getirmeyin.

Çünkü siz, bu şerefsizliği, onursuzluğu, haysiyetsizliği, emek hırsızlığını içinize sindirecek kadar aşağılık bir insansınız demektir.

Bunu Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor, Kütahyaspor v.s. v.s. ayırt etmeksizin söylüyorum.

Bugün herkes suça ortaktır. Yapan, yapmayan herkes bu işin sorumluluğunu üstünde taşıyacaktır.

Şu olan bitene göğüs germek, savunmak, yapılan ahlâksızlığı haklı çıkartmaya çalışan herkes, yakasına 'şerefsiz' rozetini takmıştır. İsteyen çıkartır, isteyen gururla sergiler.

Ama tabii şaşırıyoruz aptal gibi. Katillerin omuzlarda taşındığı, kutsandığı, yolsuzluk yapanların beyefendi kontenjanından zenginliğinin tadını çıkarttığı bir ülkede şikeyi de içimize rahat rahat sindiririz.

Evet, evet yanlış yazmadım başlığı. Bundan sonra gerçek futbol izleyeceğiz. Şikecilerin, çetecilerin, şerefsizlerin, onursuzların futbolunu bilerek izleyeceğiz. Para için satamayacakları şeyleri olmayacağını bildiğimiz, 2 devreli lig usülü kumpanya seyredeceğiz.

Bana namus öğreten orospu çocukları


Fotoğraftaki tipe iyi bakın. Bakın, bakın rahat rahat bakın. Abimiz Bursa'da şeyh gibi takılıyor, müritleri var.

Elemanın 'sır odası' var. Müritler geliyor, eşleriyle birlikte. Bir güzel vuruşuyorlar, bildiğin grup seks yani. Hatunlar, erkekler geliyor, abinin kucağına oturuyor.

Eleman savunmasında "Kadın erkek hiçbir müridimle zorla cinsel ilişkiye girmedim. Daha önce müridim olan kişiler beni şikayet etmiş olabilir. Zikir esnasında cezbelenen kişi sır odama gelir. Ben hiçbir şey yapmam. Onlar kendileri gelip kucağıma oturur. Benim tarikat lideri olarak sır odasına gelen müridime cinsel ilişkiye giremeyeceğimi söyleme gibi bir lüksüm olamaz. Ben cezbelenen müridimle ilişkiye girmezsem, mürit zikir durumundan dolayı yanmaya başlar. Gücü kalmaz ve delirir."

Elemanda nasıl bir seksapel varsa, her gelen pat diye kucağa oturuyor. Kucak yetmiyor oral seks yapıyor; kadınlı, erkekli hem de.

Bazı kişiler şikâyetçi olmuyor bu yavşaktan. Neden şikâyetçi olsun ki, amaç çatır çatır vuruşmak. Karısını veren razı, kendi götünü siktiren razı.

İbnenin evinde çocuk ve hayvan pornoları çıkıyor, yapılan aramalarda. Artık fantezi ne kadar genişse, orospunun evlatlarında, yemedikleri bok yok.

Bak işte, bu toplumda bunun gibi orospu çocukları, senin-benim namusumu eleştiriyor. Sokakta kız arkadaşınla, eşinle geziyorsun, sana pislikmiş gibi bakıyor. Aslında pezevengin derdi, yanındaki kız. İç geçiriyor, birlikte olmak istiyor. Bir şey yapamayacağını biliyor, "Namus elden gidiyor" diye anasının amı yırtılana kadar bağırıyor.

Namus, ahlâk, temizlik bunlardan sorulur. Böyle sakalı bırakıp, şalvarı giyince, en namus timsali sensin.

Geçmişini siktiğimin pezevenkleri, bana namus öğretecek ama hayvan pornosu, çocuk pornosu izleyecek, erkeği, kadını, bulduğunu sikecek, göt verecek.

Bu ülkenin namusunu, ahlâkını bu yavşaklar bozdu. Zaten en çok kim, neden bağırıyor, anla ki, bağırdığı konuda eksikliği vardır.

Orospunun çocukları....

Lan öyle böyle sinirlenmedim, cidden dehşet sinirlendim. Saçını sakalını siktiğimin götvereni...

Not: Yorum bırakan bir arkadaş, küfürlerdeki seksistlliği eleştirmiş. Hep söylüyorum, böyle zamanlarda düşünmeden yazıyorum, söylediklerinde haklı.

Dünyanın utancı Srebrenitsa


'Modern, uygar, demokratik, insan hakları'na saygılı Avrupa'nın göbeğinde 2000'e 4 kala soykırım yaşandı. Bütün dünya oturduğu yerden bu soykırımı izledi.

Onların insanlığı, kendilerine sığınanları soykırımcılara teslim edecek kadar.

Halen yüzlerce anne çocuklarının kemiklerine erişemiyor, kocalarından buldukları bir parçaya seviniyorlar.

Uygar Avrupa'nın orta yerinde mayınlarla çevrili bölgeler var.

16 yıl sonra bugün, kimliği ancak belirlenen 613 kişi için cenaze töreni düzenleniyor.

Srebrenitsa, Avrupa'nın ve dünyanın kara lekesi olacak.













Fatsa'yı ve Terzi Fikri'yi unutmamak için çok sebep var


12 Eylül faşizminin adım adım geldiği günlerden biridir 11 Temmuz 1980. Ordu'nun Fatsa İlçesi'nde bambaşka bir dünya yaratmak istedi.

Aşağılamak istedikleri 'Terzi' sıfatını inadına taşımış, hiç yüksünmeden, gurur duyarak.

Köylünün yanında oldu, fındığa sahip çıktı, çırakların hakları için savaştı. Hepsinin karşılığı olarak mahkemeler ve cezaevlerinde işkencelerle ödetmeye çalıştılar.

Çorum'da insanlar öldürülürken, şimdinin akil adamı (!) durumundaki Süleyman Demirel, utanmadan "Siz asıl Fatsa'ya bakın" diyerek, Fatsayı ve Terzi Fikri'yi hedef gösterdi ve Çorum'da yaşanan faşist katliamı gözlerden kaçırmaya çalıştı.

11 Temmuz sabahı, Fatsa'yı kuşattılar. Polis, jandarma ve yanlarında getirdikleri Ülkü Ocakları'ndan maskeli faşistler; insanları evlerinden topladılar, kadınları saçlarından yerlerde sürükleyerek, erkekleri döverek, işkenceyle otobüslere bindirdiler. Sokaklarda insanlar öldürüldü, işyerleri bombalandı, yağmalandı.

İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de yağı, tüpü, şekeri, unu karaborsadan satıp, birileri zenginliğine zenginlik satarken, Fatsa'da her şey vardı. Çünkü Terzi Fikri ve O'nun ideali paraya değil, insana değer veriyordu. O yüzden izin vermediler, karaborsacıya, faizciye. Fındık üreticisinin borç kölesi yapıldığı sistemi reddetti.

Terzi Fikri'yi kaburgalarını kırana kadar işkenceden geçirdiler. Oysa işkencecisi akşam evine yağ, ekmek, süt götüremezken, Terzi Fikri o işkencecinin de insan gibi yaşaması için savaş vermişti.

İnsanca yaşamı savunanlara, insanı, insan yerine koyanlara izin vermediler. Çünkü onların yarattığı sistem, insanı önemsemiyor, değer vermiyor, hiçe sayıyor.

"Karaborsaya geçit verilmeyen, fındık üreticilerinin borç köleliğinden kurtulmasının sağlandığı, kadınların kocalarından dayak yemesinin önlendiği küçük bir kasaba Fatsa.

Yaşamayanların bile 'rüya gibi' dediği Fatsa'ya 11 Temmuz 1980'de 'Nokta Operasyonu' düzenlendi. 19 bin insanı 'rüya'dan uyandırdılar.

Fatsa bir semboldü, bir hayalin gerçekleşebileceğinin kanıtıydı, o kanıtı toplumsal bellekten silmek için yalanlarla, silahlarla yok etmeye çalıştılar.

Bazı olaylar için "Mutlaka filmi yapılmalı" derim hep. Fatsa ve Terzi Fikri'yi beyazperdeye bugüne kadar koymayan sinemacılar, bu ülkede sinemacıyım diye geçinmesin.

Bir rüyanın gerçek kılındığı Fatsa'yı herkes bilmeli. Kendisine insan diyen, insanca yaşamı savunan, insani değerleri içinde taşıyan herkes.

19 bin kişilik Fatsa; Terzi Fikri'nin fikirlerini sevmese de, siyaseten benimsemese de, onun insanlığını hep sevdi. Aslında sevdikleri bir yandan da içinde yaşattığı devrimci fikirleriydi ama fark etmediler ya da fark edemediler.

Terzi Fikri'lerden, Fatsa'lardan geldiğimiz nokta, hayatlarında hiç sokağa çıkmamış, eyleme gitmemiş insanların boktan bir takım için sokağa döküldüğü bir ülkeye gelmek insanın içini acıtsa da, bu ülkede her zaman Terzi Fikri'lerin yetişebileceği inancını da içimizde taşımalıyız...

Şu aşağıdaki fotoğraf, çok şey anlatıyor ama sadece anlamak isteyenlere...