5 Nisan 2011

Rijkaard sen ne büyük adammışsın


Frank Rijkaard: Geçen yıl ligi 5. bitirdik. Bu yıl üçüncülük başarıdır.

Her boku bilen yazarlarımız ne dedi; "Bu adam daha Galatasaray'ın büyüklüğünün farkında değil. Koskoca Galatasaray'ı ne sanıyor. Burası İspanya'ya benzemez"

Kendimizi dev aynasında görmeye bayılıyoruz. Bir bok değiliz ama herkese tepeden bakıyoruz.

Şu ülkeye gelip de, laf etmediğimiz bir tan teknik direktörü var mı acaba?

Laf edenlere şöyle bir bakın; Erman Toroğlu, Ahmet Çakar, çaptan düşmüş Hıncal, senelerdir aynı yorumları yapan Rıdvan ve sonuca göre yorum yapan, yazdığını zanneden Hakan Ünsal gibi gazete şebekleri ve içindeki yabancı düşmanlığını her daim gösteren Hakan Ş. gibi cahiller.

Rijkaard denen adama söylenmeyen kalmadı şu yorumundan ötürü.

Zaman neyi gösterdi?
Rijkaard'ın sapına kadar haklı olduğunu.

Bir kere ne olduğunu, çapının neye yettiğini, gücünü bileceksin. Lafla peynir gemisi yürümüyor. Ukrayna takımları çakıp gönderdi Beşiktaş ve Galatasaray'ı. Bursaspor bir puan ve attığı 2 gole duacı kapattı Şampiyonlar Ligi'ni. Fenerbahçe önce Young Boys'a ardından da UEFA'da PAOK'a elendi.

Ulan şu tabloya bakıp, kimi eleştiriyorsun ki? Nesin sen? Neyin bokusun?

Aptallık sınırlarını da geçen bir biçimde kendimizi değer biçiyoruz. "Biz böyleyiz, biz şöyleyiz" diye. Bir bok değilsin, bir bok değiliz, önce onu kabulleneceğiz. Sonra gelen teknik direktörü eleştirirsin.

Ülkede siyaset de benzer paralelde işliyor. Dış borcun son 5 yılda 5 yılda yüzde 70.9 artış göstererek, 169 milyar 872 milyon dolardan, 290 milyar 350 milyon dolara yükselmiş. "Büyümede rekor kırdık" diye sağa-sola caka satıyorsun. Lan götünde giydiğin donu bile üretemiyorsun artık. Bütün halkın sürekli tüketiyor, bankalara borçlu yaşıyor. Başlarım öyle büyümeye.

Sene başından bu yana anlatmaya çalıştığım şey bu. Önce zihniyet aydınlanması başlatması gerekir Galatasaray'ın. Gidip 1905'ten başlayacak halin yok. Son 10 yılda, ne hata yapmışsın dökeceksin eteğindeki taşı. Açık açık itiraf edeceksin, "Biz şu konularda hata yaptık" diye.

Sonra yaptığın doğrulardan yola çıkacaksın. Telefonu-tekerleği yeniden icat etmiyorsun. Yapacağın şeyler, o kadar zor değil.

Hadiseyi izlemediğim için yorumlayamıyorum ama şu Batuhan konusunda bile bir açıklama yapamıyor koskoca Galatasaray. Ertesi gün çıkıp, basın metni yolluyor. Yöneticiysen kulübe naylon fatura keseceğine, televizyon programındaki yavşaklara cevap vereceksin, "Bu olayın içeriği budur" diye.

Galatasaray Başkanı ortalarda yok, yöneticileri piyasada yok. Yeni yönetim var mı yok mu belli değil. Herkes hesap-kitap içinde. Ehh takımın da bu durumda olmasını fazla yadırgamamak gerekir, o zaman.

Başa dönersek, Rijkaard hakikaten büyük adammış. Geleceği çok önceleri gördü ve sonun nasıl olacağını çizdi. Ama bizim çok bilenler, adama Galatasaray'ın büyüklüğünden dem vurdu.

Şu ülkede konuşmayı bilmeyen Hakan Ünsal'ı, Hakan Şükür'ü yorumcu-gazeteci-yazar yaptılar ya, Ercan Saatçi gibi saçma sapan şarkılar söyleyen holiganı yayın koordinatörü yaptılar ya, Ahmet Çakar-Erman Toroğlu gibi hayatları spekülasyon olan adamları futbolun bilenleri yaptılar ya, hepimizin beynini sikeyim bunları kabullenip, içimize sindirdiğimiz için. Bunları okuyan, takip eden adamlar var.

Biz Rijkaard gibi adamların kuyruğuna teneke bağlayıp, gönderdikten sonra, bizi bekleyen kümeler, ikinci ligler, şerefli mağlubiyetler haktır.

Fantastik Dörtlü (!)


Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu: Fukişima Nükleer Santralı'ndan yayılan radyasyonun bize gelme ihtimali yok gibi. Zaten arada dağlar. Rüzgar perdeleri, akımlar var. Bunlar önünü kesecek.

Enerji Bakanı Taner Yıldız: Türkiye'de kurulacak nükleer güç santrallerinin riski eleştirildiği kadar yüksek değil. ABD'de bekarlar evlilere göre 6 yıl daha az yaşıyor. Sigara ortalama insan ömrünü 2.3 yıl, yoksulluk 700 gün, alkol 130 gün, kalp 2100 gün öne çekiyor. Uçak kazaları ise ABD’de ortalama insan ömrünü bir gün öne çekiyor. Nükleer santrallerin ortalama ömür kaybı ise sadece 0.03 gün olarak tespit edilmiş.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ: Türkiye'de her üç kişiden birisi obez. Bu kişilere şişman mı şişko mu diyelim. Bence şişko demek daha doğru çünkü kolay kabullenemiyoruz.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: Riski olmayan yatırım yoktur. O zaman evinize tüp de koymamak gerekir, doğalgaz hattı çekmemek gerekir ya da ülkenizden ham petrol hattının geçmemesi gerekir. Nükleer enerjiye karşı çıkanlar radyasyon riski olduğu için bilgisayar kullanmıyor mu? Televizyon seyretmiyor mu?

Bunlara ne yorum yapılır ki? Üstüne laf etsem, ben komik duruma düşerim. Okuyun, okuyun gülün işte.

İktidar sarhoşluğundan başka bir şey değil. Geçmişte "Odunu aday göstersem seçilir" diyenler baştacıydı, bugün de bunlar. Zihniyet aynı zihniyet. İsmi iktidar sarhoşluğu.