13 Nisan 2011

Müslümanların Noel'i; Kutlu Doğum Haftası


12 Eylül'ün en büyük ürünü nedir?

Biri YÖK, diğeri ise Kutlu Doğum Haftası'dır.

Önceleri sadece hafta olarak kutlanan Kutlu Doğum Haftası, son 10 yıldan bu yana aya yükselmiştir.

Aslında önceleri her yıl Hicri takvim günlerinin miladi takvime göre değişimine göre zamanı farklılık arzediyordu. Ancak 5 yıldan bu yana, tam 23 Nisan'a denk geliyor. Bu mantığa göre Hicri takvim olduğu yerde sayıyor.

Bu gidişat gösteriyor ki, çok da uzun olmayan bir zamanda resmi tatile doğru yelken açacaktır bu hafta. Nasılsa eleştirecekler için kontrası hazırdır, "Efendim Hıristiyanlar da Noel'i resmi tatil olarak kutlamıyor mu?"

Son yıllarda böyle bir söylem var çünkü. Hıristiyanlar kıçlarını kırmızıya boyasa, "Biz de boyayalım" diye sokağa dökülecek kitleler.

Bu kadar darbe karşıtı olan kitlelerin, darbecilerin hediye ettiği bir günü kutlamaları da ayrıca ilginçtir tabii.

Bu haftanın yüklü biçimde nakde dönüştürülmesi ise tamamen tesadüften ibarettir.

Çıkıp laf ettiğinde, eleştirdiğinde "Dinimizi özgürce yaşayacayacak mıyız?" diye bir çığlık yükseliverir.

Kutlu Doğum Haftası, şu bizim meşhur cemaatin sahiplenip omuzladığı, üstünden para kazandığı, 23 Nisan'a alternatif hale getirilmiş bir günden başka bir şey değildir. Çünkü ülkenin dört yanında sadece ve özellikle çocuklara ilahiler okutturularak, yarışmalar düzenleyerek, sözümona peygamber sevgisi gösterisi yapılmaktadır.

Öte taraftan, bu haftanın 23 Nisan'a denk getirilmesi ve o haftaya yayılmasının bir başka anlamı da 27 Nisan 1941 doğumlu Fethullah Gülen'in doğum gününü kutlamaktır.

Bu işin, cemaat öncülüğünde yapıldığını düşünecek olursak, pek de mantıksız gelmiyor, iki fotoğrafı yan yana getirmek.

Ota boka bir alternatif üretiliyor. Her seferinde de aynı argüman "Hıristiyanlar yapınca oluyor da..."

Müslüman doğum günü kutlar mı, onu da ayrıca konuşmak gerekir.

Çam ağacı altında, kırmızı gül şeklindeki heybelere konulan oyuncaklarla, resmi tatil olduğu gün, yeniden konuşuruz bunları. Hindi yerine kurban, içki yerine şerbet, Vatikan yerine Diyanet, Noel yerine Kutlu Doğum Haftası, Paskalya yerine Ramazan Bayramı.

Bu kadar benzerlik nasıl ve nereden türemiş ilginç. Birileri birbirinden fena halde kopya çekmiş.

Acaba mod medyan kullanılmış mıdır?

Sizi sehven sikseler ne güzel olur


Herkes tatmin oldu, herkes şifre yok dedi.

ÖSYM velilere ve öğrencilere gönderdiği mektupta "Sehven" yani yanlışlıkla şifreleme yapıldığını itiraf etti.

Gümüşsuyu Müftüsü Ali Hoca, basına yaptığı ilk açıklamada şifre olmadığını söyledi. Böyle bir şey mümkün bile değildi.

Baktılar ki, işin içinden çıkamayacaklar, boka batmak üzereler "Sehven" şifreleme yapıldığını itiraf etmek zorunda kaldılar.

Yani aslında şifreleme var ama bilerek, isteyerek değil, yanlışlıkla.

1 milyon 700 bin öğrencinin hakkı gasp edildi, birileri tarafından. Yıllardır verdikleri emekler çöpe atıldı.

Ne için yapıldı?

Cemaatçi piçlerin üniversiteye yerleştirilmesi için.

Hepinizin sehven anasını sikseler nasıl güzel olur.

Sonra çıkar, "Bilerek sikmedik sehven siktik" diye açıklama yapılır. Böylece de ortada sorun filan kalmaz.

Daha kaç kez suçüstü yakalanıp, kaç kez bunun üstü örtülecek acaba?

Kedi sahipleri iyi bilir. Tuvaletlerini yaptıktan sonra acele acele üstünü kapatmaya çalışırlar. Kapatmasına kapatırlar da kokusu siner, kapanmaz.

ÖSYM ve tatmin olan herkesin durumu buna benziyor. Herkes aslında o pis kokunun farkında ama pisliklerini eşeleye eşeleye eşeleye kapatmaya çalışıyorlar.

Daha fazla eşelememek lazım, olan biten gayet iyi görülüyor.

BAT TEKEL'i alacak, TEKEL mutlu olacak(tı)




British American Tobacco 28 Şubat 2008'de Tekel'in sigara ihalesini 1.72 milyar dolara aldı. Bir başka deyişle TEKEL özelleştirildi.

TEKEL'in özelleştirildiği dönemde, Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci, TEKEL çalışanlarının özelleştirmeye karşı birtakım hassasiyetleri olduğunu belirterek, "Bu konuda idare olarak; olumlu ve yapıcı, çalışanlarımızı mağdur etmeyecek bir yaklaşım içerisinde sorunu çözmek için elimizden geleni yapacağız" demişti.

BAT Genel Müdürü Johan Vandermeulen, işçilerin mağdur edilmeyeceğini, işçilerin içinin rahat etmesi gerektiğini ve işçi sayısını artıracaklarını söyledi.


BAT İnsan Kaynakları Müdürü Aylin Öney Agalday özelleştirme öncesi, "TEKEL'i satın almamızla birlikte büyük bir büyüme ve değişim süreci içine girdik. Önümüzdeki dönem tüm BAT çalışanları için "çalışmak için harika bir yer" yaratmak adına birçok projemiz olacak" diye açıklamalarda bulundu.

Aradan 3 yıl geçtikten sonra işten çıkartılmalara hız verildi. British American Tobacco (BAT) "Maliyetlerin düşürülmesine yönelik çalışmaların yetersiz kalması neticesinde üretim kapasitesi ve iş gücü sayısı yeni koşullara göre yeniden yapılandırılmak zorunda kalındı" diye açıklama yaptı.

Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Genel Müdürü Burhan İnan, "1 işçi günde çıkardığı kömür miktarı 650 kilogramdan 1200 kilograma taşırsa kurum zarardan kurtulur.

Bu sistem oto kontrolü de sağlıyor. Kömürün satış fiyatı 150 lira olduğunda kişi başına 1200 kilogram üretimde kurum zarardan kurtuluyor. Ama bu kömürün artma trendi devam ederse biz 1000 kilogram üretimde de zarardan kurtuluruz. Ortalama satış rakamı 180 lira olduğunda işçimizin ücreti otomatik artacak"
diye konuştu.

ONLAR İNSAN DEĞİL, ALINIR-SATILIR MAL (!)

Yönetenler, TEKEL'in özelleştirilmesi halinde işçilerin çıkartılmayacağını söyledi.
İhaleyi düzenleyenler, TEKEL'in özelleştirilmesi halinde işçilerin çıkartılmayacağını söyledi.
BAT firması, TEKEL'in özelleştirilmesi halinde işçilerin çıkartılmayacağını söyledi.

İşçiler çıkartılmaya başlandı. Yalana, sömürüye doymayan bir sistem var. Ya da TTK Genel Müdürü gibi, madenlerde işçileri ölümüne çalıştırmak konusunda hiçbir sakınca görmeyen insan müsveddeleri var.

Türkiye özelleştirme adı altında yağmalatılıyor, 1980'lerden bu yana. Önce "Devlet gömlek mi üretir, devlet bardak mı üretir?" diye zemini hazırladılar. Sonra "KİT'ler zarar ediyor" diyerek, yalan söylemeye devam ettiler -Devletin resmi rakamlarına göre, KİT’lerin mali yapıları 1995 yılından beri istikrarlı bir seyir izliyor. Sadece 2000 yılında 141 milyon 482 bin lira zarar eden KİT’ler 2001 yılında 767 milyon 328 bin lira, 2002 yılında 3 milyar 610 milyon 277 bin lira, 2003 yılında 4 milyar 365 milyon 313 bin lira, 2004 yılında 5 milyar 359 milyon 734 bin lira, 2005 yılında bir milyar 455 milyon 191 bin lira, 2006 yılında bir milyar 226 milyon 746 bin lira, 2007 yılında bir milyar 829 milyon 22 bin lira, 2008 yılında ise 664 milyon 185 bin lira kâr elde etti.-.

İşçilere insan değil, alınır-satılır birer mal ya da açıkça tehdit edilerek, ölüme gönderilen Amok koşucuları gözüyle bakılıyor.

Siyasiler, kapitalizmin maşaları ve payendeleri şeklinde hareket ediyor. Ağızlarını her açtıklarında başka yalanlar söylüyorlar.

İşçiler örgütlenmeden, sendikalar mücadele etmeden bu tablo değişmeyecek.

Türkiye harika yönetiliyor (!) değil mi sevgili Adsız. Ben her şeyi biliyorum ve benden başka herkes aptal değil mi? Benden başkaları gibi olmayanları aşağılıyorum ve düşman olarak görüyorum, değil mi?

Çıkıp savunsana bunları. İnsanlara alınıp-satılır hayvan gözüyle bakanları, özelleştirme adı altında yağmalatanları, onları ölüme mahkûm edenleri savunsana.

Haaa; eğer savunuyorsan ya da savunuyorsanız, ne kadar aşağılarsam aşağılayım, o aşağılık görüntünüzü ve aşağılık fikirlerinizi yeteri kadar aşağılayamam. Çünkü sizde ne vicdan, ne de insanlık var.