12 Ocak 2011

Helal et hakkını biricik yuvamız



İnsanın sevdiğinden ayrılması zordur. Elleri titrer adamın, sancı basar her yanını, kalbi beyninde atar.

Bir tarihi kapattı Galatasaray dün akşam. Herkes çok şey yaşadı, çok şey gördü geçirdi o statta. Kimi elinden kız arkadaşını tutup götürdü, kimi kafasının üstüne bebeğini aldı, kimi en yakın dostuyla tırnaklarını kemire kemire maç izledi.

Çok şey Ali Sami Yen benim için. Bir stattan öte, en kötü zamanlarda sığınılacak bir liman gibiydi. Hiç tanımadığım insanlarla sarmaş dolaş oldum, çok sevdiğim insanlarla tartışıp gönüllerini kırdım.

Sadece iyi anılarla hatırlıyor insan geride bıraktığını, kazanılan maçları, gol sevinçlerini, kupaları, şampiyonlukları, Avrupa zaferlerini. Oysa ağız dolusu küfürlerle çıktığımız maçlar da yaşandı, o büyük yuvada.

Sabri'nin Bordeaux maçında attığı gole ne kadar sevindiysek, Servet'in Atletico Madrid maçındaki ıskasına o kadar öfkelendik. Uğur'un Frankfurt'a attığı gole nasıl sevindiysek, Rotariu'nun çamura saplanan topunda o kadar üzüldük.

Garip bir duygu olacak Mecidiyeköy yolunu tutmamak, Ali Sami Yen'e gidememek. Sokakta bira içemeyeceğiz, Orjin'den bol soğanlı köfte yiyemeyeceğiz, stattan çıkıp da o trafiğe lanet okuyamayacağız.

Son zamanlarda Galatasaray hakkında olumlu hiçbir şey yazamadım. Sanırım çok şey değişti ve değişiyor Galatasaray'da. O yüzden kızgınlığım biraz da. Tıpkı Ali Sami Yen'den ayrılmanın ağrıma gittiği gibi.

Her şey değişiyor. Cüneyt Tanman'ın giydiği formayı Kazım'ın giymesini içime sindiremiyorum. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım sindiremeyeceğim de.

Her seferinde "Ulan Galatasaraylılık benim için biter" diyorum ama sonra minicik bir ışığın arkasından takılıp, verdiğim sözü unutuyorum.

Dün akşam özellikle gitmedim Ali Sami Yen'e. Veda etmeyi beceremem, sevmem de zaten. Şimdi yerine koyacağımız bir Ali Sami Yen'imiz daha olmayacak. Gözlerimi kapatsam yolunu bulacağım Ali Sami Yen yerine bambaşka bir yer yuva olacak Galatasaray'a.

Cevad'ın dediği gibi, "Eski statları seviyorum ben. Yeni stadlarda ruh göremiyorum."

Kendimi böyle hissetmemiştim hiç. İnsan ayırdına varamıyor bir süre. Dün akşamki görüntüleri sabah izlediğimde hiç tepki bile vermedim.

Şimdi Ali Sami Yen'sizlik kapladı içimi. Yorgun, yaşlı, kırık, dökük bir stad değil lan orası, hepimizin yuvası.

"Eski açık sarı desene" dediğimiz yer.

"Sarı, kırmızı en büyük Cim-bom" diye gırtlağımızı patlattığımız evimiz.

30 bin kişinin "Seni sevmeyen ölsün" diye bağırdığı yer.

Lan orası Ali Sami Yen. 25 bin kişinin, Avrupa'ya cehennemi tanıttığı, Ince'in, Schmeichel'ın, Maldini'nin, Guardiola'nın ısınmaya çıktığında kulaklarını tıkamak zorunda kaldığı yer.

Orası stat değil, hiç olmadı hem de benim gözümde. Hayatımızın bir parçası orası.

Sarı-kırmızıya gönül veren herkesin hayatının bir parçası. İlk kim söyledi bilmiyorum ama tam olarak benim söylemek istediğim şeyi söylemiş; "Sana vurulacak kazmanın ta amına koyayım"

Hepimizin canından bir parça seninle birlikte gidecek. Dün o Kapalı'daki pankartta yazdığı gibi, "ÇEKTİYSEN KAHRIMI, HELAL ET HAKKIMI"

Ruhunu bırakma, getir bize.

Ulan en çok neye üzülüyorum, keşke bir kızım olaydı da elinden tutup gitseydim Ali Sami Yen'e. Hayatımdaki en büyük pişmanlıklardan biri bu olacak.

Son sözü Nâzım Usta söylesin...

HOŞÇAKALIN DOSTLARIM

Hoşçakalın dostlarım benim
Hoşçakalın dostlarım
Sizi canımda canımın içinde
Kavgamı kafamda götürüyorum

Hoşçakalın dostlarım
A dostlara kavga dostu
İş kardeşi
A yoldaşlara tek hecesiyiz
Tek hecesiz elveda

A dostlara kavga dostu
İş kardeş
Yoldaşlara elveda
Görüşürüz yine görüşürüz dostlarım
Beraber güneşle güler beraber döğüşürüz

Hoşçakalın dostlarım
A dostlara kavga dostu
İş kardeşi
A yoldaşlara tek hecesiyiz
Tek hecesiz elveda

Neymiş Kazım? Yalan söylemiyormuşuz değil mi?


"Benim ailemin tamamı Galatasaraylı. Geçmişte Fenerbahçe’de oynarken gol attığımda, hiç takım armasını öpmedim. Sadece Galatasaray armasını öptüm."

Önemli olan kaç gol attığı, kaç asist yaptığı değil. Ahlaklı futbolcu beklentisi bu kadar mı zor olur?

Kelepçesi, fantazisi başka bir hadise. Doğru, yanlış kimsenin cinsel hayatını sorgulamıyorum ama ne bu adamın samimiyetine inanıyorum, ne de kendisinin Galatasaray'a faydalı olacağını.

Tüm sorun istatistik mi? Bu mu bütün argümanımız? Galatasaray'ı bekleyen tehlike tam da budur. Zihniyetinin değiştiğini görmek. Sonucun her şeyden yeğ olduğu anlayışı.

Kazım daha çok forma öper. Biz de Kazım gibi tipleri çok omuzlara alırız bu kafayla..

Unutmadan Culio transferine laf etmiş bir adam olarak, gerek Hannover gerekse de Beypazarı Şekerspor maçında göt olacağımı anlamış bulunuyorum. Ne dediysem, ne söylediysem, dilim kopsun. Umarım böyle devam eder. Bir tane akıllı orta saha oyuncusunun, neleri değiştirebileceğini görmek bizi sevindirse de, 4 yıldır kıçını yırtan akil adamların da haklılığını ortaya çıkartmıştır.

KAZIM'IN FORMASINI ÖPTÜĞÜ VİDEO

Komünistler düdüklesin topunuzu


Haftalardır "Hür Adam" tartışılıyor ülkede. "Atatürk'e posta koydu", "Çok acılar çekti", "Mustafa Suphi'den daha fazla eziyet çekti", "O olmasa Kurtuluş Savaşı dı olmazdı", "Muhafazakâr seyirci rekor kırdırdı". Sözün özü film vizyona girmeden başlatı tartışmalar, vizyona girdi bilinçli bir biçimde gündemde tutulmaya çabalanıyor.

Filmin yönetmeni Mehmet Tanrısever, bugün bir televizyonda kendisini "Bu filmi para için yapıyorsun" diyen, elemana önce "Koministlerle uğraşıyorum bir de sizinle mi uğraşacağım" demiş, ardından da mikrofon fırlatmış.

Beni ilgilendiren kısmı, bu yönetmen denen tipin zihniyet sorunu. Herif bir kere, kendisini eleştiren herkese "Komünist" yaftasını yapıştırmış. Tipik 1960'lı yıllar ve sonrasında pompalanan zihniyet, 'Her muhalif komünisttir. Komünistler tehlikelidir' durumu yani.

İşin bir de mikrofon fırlatma hadisesi var. Bu heriflerin hepsi 12 Eylül'de ezildiğininden dem vurup, özgürlük naraları atan tiplerden.

Yaptığı hareketle, kendi düşüncesi dışındaki her şeyi nasıl reddettiğini, kendi gibi düşünmeyen bir kişiye nasıl tepki gösterileceğini, kendi demokrasi anlayışı dahilinde göstermiş. Bunların demokrasinden anladığı yegâne şey; "Herkes benim gibi düşünmeli. Farklı düşünceler olmazsa çok demokratik bir toplum oluruz" yuvarlaması.

Bunlar gibi düşünürsen, bunların söylediği her şeyi olumlarsan, bunların yaşam tarzına saygı gösterirsen, demokrasiye sen de sahip olursun. Ama tam tersini yaparsan, adi, pis bir komünistten ibaretsin demektir.

12 Eylül'ün bütün kaymağını yiyip, o kaymak üstünden zengin olup, siyasi örgütlenmede hiçbir zorluk çekmeyen Mehmet Tanrısever ve onunla atbaşı koşturan zihniyet, gariptir ki, bir ütopyadan halen korkmakta ve onu bir korku unsuru gibi göstermekte. Komünistlikse iğrenç, sapık ve sapkın bir düşünceden başka bir şey değil.

Haa bir de filmin ismi Hür Adam ama yönetmeni ve senaristi "Tahammülsüz Adam", filmin ismi "Hür Adam" ama daha vizyona girmeden Fethullah Gülen bazı kısımlarının çıkartılmasını istemiş ve arkadaş filminin "Hür" kısmını daha yekten kırpmış.

Bunların komünistlere baktığı gözün, söyledikleri aslında aynaya baktıklarında yansıyan görüntüden ibaret. Her zamanın adamı olarak, fabrika sahibi ol, sinema şirketi kur, kendi deyimiyle gazete kur ama halen ezilmişlikten söz et. Pes yemin ediyorum. Bu kadar kaygan, yapışık, jöle kıvamında olunmaz. İnsan biraz dik durma becerisi gösterir.

Ya ayrıca biriniz insana benzeyin lan.

Ülkede yavşak kaynamaya başladı



Ülkenin batısı, doğusu, güneyi, kuzeyi fark etmiyor. Her tarafta yavşak kaynıyor. Bodrum'da 8 tane hayvancağızı kıymayla zehirlemişler.

Nasıl bir insanlık anlayışıdır bu, nasıl bir davranış biçimidir acaba? Cidden, yaşadıkları psikolojiyi dehşet merak ediyorum. Hangisinin ne zararı var, kendilerine.

İnsanlıktan çıktık, boyut değiştirip başka bir canlıya evriliyoruz. Ülkenin her tarafından; kan, vahşet, cinayet, işkence haberi geliyor. Manyağın biri kendi çocuğunun kafasına biberonla vura vura öldürüyor, ötekisi sokaktaki savunmasız canlıları zehirli kıyma ile öldürüyor, diğeri başka bir savunmasız canlıyı tekmeleyerek öldürüyor.

Bu orospu çocuklarını yaşatmamak gerek.