
Yıldıray Oğur, Melih Altınok, Rasim Ozan Kütahyalı, Mustafa Akyol ve diğerleri.
Akp iktidarında peydahlanmış bu tipler, son 3-4 yıldan bu yana gazetelerde, televizyonlarda arz-ı endam ediyor. Ortak özellikleri sol-liberal-özgürlükçü (Nasıl oluyor bilmiyorum) olmaları. Söylediklerini, yazdıklarını sadece iki kez dinleyin yeterli. Takılmış plak gibi aynı cümleleri, aynı tondan seslendiriyorlar.
Birbirinden dangalak, cahil ve aptal olan bu tiplerin biri çıkıp TEKEL işçilerine laf eder, diğeri Atatürk'e geçirir, ötekisi siyasi iktidara tek bir eleştiri getirmeden sürekli ve daimi olarak sanki ülkeyi muhalefet yönetiyormuş gibi muhalefetle uğraşır.
Metin Altınok denen tipi ilk kez dün televizyonda gördüm. Ahmet Hakan'ın programında cahillik ve gerizekâlılık örnekleri verdi. Ekşi sözlükte yazılmış bir geyiği gerçekmiş gibi millete anlatarak (Atatürk'ün Franco'ya destek vermesi), kafatasının içininin boş olduğunu kanıtladı. Kendi adıma böyle bir aptallık yapmış olsam, değil bir daha televizyona çıkmayı, gazetede yazmayı Türkiye'yi bile terk ederim. Ama işte insan bir kere aptal olmayıversin.
Kendisini solcu gören (ki gerizekâlı olduğu için kızmayalım) bu mamûl, TEKEL işçilerinin eylemlerini eleştirmekte de bir beis görmemişti. Sorsan mala, kendisinin sosyalist olduğunu söyler ama.
Gelelim Yıldıray Oğur denen, imalat hatasına. Herifleri deştikçe ne kadar beyinsiz oldukları ortaya çıkıyor. Twitter'dan ayrılmayan bu malak emzirmesine göre, kendi fikrinde olmayan herkes faşist, herkes antidemokratik.
Taksim'deki saldırıyı Grup Yorum'un 20 yıl önce bir Nâzım şiirinden bestelediği şarkıya ve konserine dayandıran bu demokrasi çocuğu, Soros'un desteklediği, resmi olmasa da, Akp'nin gençlik kolları olan Genç Siviller hareketinin kurucularından.
Bunların ağızlarında Kürt sorunu, türban ve demokratikleşme dışında bir şey yok, sürekli aynı şeyleri söylüyorlar. Bu ülkedeki yokluk, yoksulluk, adeletsizlik umurlarında bile değil. Biri zaten Nişantaşı'ndan çıkmıyor. Yokluğu ve yoksulluğu görebilmesinin imkânı yok.
Muhtemelen sağda solda görmüşsünüzdür. Cidden her birinin ayrı ayrı incelenmesi gerekir. Hepsi klinik vaka.
Aslında 7 yıllık Akp iktidarında görmemek için aptal olmak gerekir tüm bunları. YÖK'e karşılar ama "Bizim YÖK" olduğu andan itibaren gayet uyumlu çalışıyorlar. Anayasa Mahkemesi'ne karşılar ama "Bizim Anayasa Mahkemesi" olduğu andan itibaren, hiçbir sorun kalmıyor. HSYK'ya karşılar ama "Bizim HSYK" olduğu andan itibaren HSYK adaletin güvencelerinden oluyor. Sola karşılar ama "Bizim sol" olduğu andan itibaren sol da kardeş oluverir.
İşte bunlar, "Bizim sol" anlayışının ürünleridir. Türkiye'de pek çok taşın yerinden oynatıldığını izliyoruz. Aslında şüphe götürmez bir gerçek var ki, gerçekten de bazı taşların yerinden oynatılması gerekiyordu fakat bunlar bambaşka şeylerle uğraşıyorlar. Bütün sorunları, Türkiye'nin tüm kurum ve kuruluşlarıyla kendilerine biat etmesi. Çünkü hayatları boyunca biat kültürünün rahle-i tedrisinden geçmişler.
Ataya biat, babaya biat, abiye biat, imama biat, cemaate biat, ota biat, boka biat. Hepsinin özlemi "Padişahım çok yaşa" günlerine geri dönülmesi. (Buraya kadar okuyup da sabreden varsa, bu kısmı mümkünse yanlış anlamasın, götünden çıkarım yapmasın)
Hiçbirinin otoriteye başkaldıracak gücü yok. Otorite var olduğu sürece ona boyun eğerler, kendileri otorite olduğu andan itibaren de, herkesin boyun eğmesini isterler.
Zaten bu yüzden; bakanlar, başbakanlar sağda solda konuşma yaparken, protesto edenleri derdest edip, haklarında 15-20 yıla varan ceza istemiyle dava açılıyor. Bu yüzden en ufak bir protesto hakkı bile tanınmıyor insanlara.
Bu imalat hatası mamûller, Türkiye'de cemaat destekli, soldan esintiler sunan, bol liberalizm yüklü, iktidarın köpekleridir. Dünyanın bir tane ülkesinde bana, iktidar yerine muhalefeti eleştirmeyi kendine görev bilmiş gazeteci gösteremezsiniz. Diktatörlükle yönetilen ülkeler dışında tabii.
Ara sıra bile tasmalarını çıkartmalarına izin verilmiyor. Zaten bunların da bir şikâyeti yok, bu durumdan.
Türkiye'de bu yıl ilk kez Atatürk'ün açık ve aleni biçimde eleştirildiğine tanık oldum. Bana soracak olursanız da, eleştirilecek yanları vardır. Fakat bunu yaparken de, ülkede gerçekleştirilmiş anti emparyalizm mücadelesini görmezden gelmek de, büyük terbiyesizliktir.
Bunlar Halide Edip (Atatürk'e yazdığı mandacılığı kabul etmeyi teklif eden mektubundan söz ediyorum) geleneğinden geliyor.
İçi boş, bilgi edinecekken bile twitter, ekşi sözlük takip eden, kendisine gazeteciyim diyen ama hiçbir bilgi birikimine sahip olmayan bu adamlara aslında okkalı küfür etmek istiyorum ama adam yerine koymuş olurum bunu yaparsam.
Onursuz, omurgasız demokratlıkları ve özgürlük anlayışları ile başbaşa bırakmak gerekir bu garibanları. Yıl 2010 bu bloğu okuyan, takip eden pek çok insan gençlerden oluşuyor. Hepinizin yaşı, bu heriflerin nasıl kıvrım kıvrım döndüğünü, nasıl başkalaşıma uğrayacaklarını görecek yaştasınız yani.
Çok severim "Keser döner sap döner gün gelir hesap döner" atasözünü.
Yaşım itibariyle darbe yapanların nasıl kucaklandığını ve aradan yıllar geçtikten sonra kucakladıkları insanları yargılamaya çalıştıklarından tutun da, ülkede efsane yaptıkları Başbakanlara nasıl küfrettiklerini, dün evlerinde misafir edip, savundukları Kenan Evren'in arkasından nasıl sallandığına kadar pek çok şey yaşadım ve gördüm.
Bu isimlerin hepsi gün gelecek, bugün yaladıkları başbakanlarına nasıl saydıracaklar göreceğiz. Ve bu isimlerin hepsi, iktidara yakın (iktidar söylemini Akp ile sınırlandırmayın sakın) ve ona köpeklik yapacak, cemaat destekli sola benzer bir oluşum yaratmaktır.