23 Haziran 2011

Hakan Şükür'den bu kadar milletvekili olur


Benim pek sevdiğim kişi Hakan Ş. milletvekili oldu. Nasıl bir milletvekili olacağını zaten biliyordum. Salla başı, al maaşı şeklinde bir Meclis hayatı olacak. Eh arada iki de, içinde bol milliyetçilik kokan sporla ilgili konuşma patlattı mı ondan kralı yok.

Herife, Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin düşürülmesi soruluyor. Arkadaşın yanıtı şu: "Gündemi takip edemedim. Bunun değerlendirmesini bizim büyüklerimiz, bakanlarımız, tecrübeli büyüklerimiz yapıyordur. Ben bu konuda henüz erken olduğu için bir şey söylemek istemiyorum."

"Bu konuda erken olduğu için bir şey söyleyemez"miş. Sen ona "Benim kafam öyle şeylere basmaz" desene.

Ayrıca "Gündemi takip edemedim" ne demektir arkadaş? Neyi takip ediyorsan, oradan sorsunlar sana. Hatta sormasınlar bir şey, sen istediğin zaman yanıtlarsın. Senin işin gündemi takip etmek.

Tam gerizekâlı öğrenci modeli gibi. Soruyu sorarsın "O konuya çalışamadım" der. Ehh ebenin amı, "Hiç çalışmadım" desene sen şuna.

Ülkenin milletvekiline bak sen! Adamın adı bakanlık için geçiyor. Şu adamdan bakan çıkarsa, hiç yaşamayalım bu ülkede. Pılımızı pırtımızı toplayıp gidelim.

Gündemi takip etmeyeceksen, ne diye milletvekili oldun o zaman?

Önümüzdeki dönem Hakan Ünsal'ı da alsınlar. Emre Belözoğlu zaten tekkenin adamıdır, futbolu bıraktıktan sonra agresifliğiyle başbakanı aratmaz. Arif Erdem olur mesela. Bunların hepsini yapsınlar.

Söylenecek çok şey var ama söylemeyeceğim. Bunları milletvekili yapanları filler teper umarım.

Hayvanlar Alemi



Üst tarafı sağdan sola, alt tarafı soldan sağa okuyun. Doğru sıralama açısından...

Sezgin ve Tulun güçlerini birleştirsinler


Birinden kurtulduk, diğeri yeni bir sorun olarak karşımıza çıktı. Adnan Sezgin denen herif, aldırdığı ve aldırmadığı futbolcularla Galatasaray'da epey derin izler bıraktıştı. Birkaç nesil kendisini derin bir muhabbetle anacak.

"Adnan Sezgin'den kurtulduk" derken, şimdi nurtopu gibi bir Bülent Tulun'umuz oldu. Başkanın şahsi danışmanlığından, sportif koordinatörlük görevine geçiş yaptı.

Benim kafam bazı şeyleri almaz. Basit bir mantıkla çalışır çünkü. Öyle çok allengirli işlerden anlamam. Bu Bülent Tulun denen arkadaş, Ribery rezaletinin sorumlusu mudur, değil midir? Elde beyzbol sopası ile nöbet tutmuşluğu var mıdır, yok mudur?

Büyük bir skandalın baş sorumlusu nasıl oluyor da, yeniden görev alabiliyor, danışman, koordinatör, direktör ya da herhangi bir sıfatla? Bu tip durumlarda gündelik yaşantıya dönüyorum, karşılığını görebilmek için.
Misal bir bankacı düşünüyorum, adamın hesabından 50 bin TL havaya uçmuş, ne yaparlar acaba?
Ya da bir doktor düşünüyorum, hastalarından 3'ü ard arda ölüyor, ne olur?
İki tane manşet yapıyorum hepsi de hatalı, sonum ne olur?

Bu adamlar bulunmaz Hint kumaşından mı imal ediliyorlar da, Adnan Sezgin ve Bülent Tulun arasında mekik dokuyor koskoca Galatasaray Spor Kulübü!

Galatasaray'da değişim dediler, eskiden ne kalmışsa hepsini tek tek toparlamaya başladılar.

Önce yönetimde eski isimler bir bir geldi. Ardından eski teknik direktör getirildi. Sonra başkanın şahsi danışmanı olarak açıkladığı Bülent Tulun'u sportif bilmem ne yaptılar.

Peki hangi evrede değişim yaşıyoruz? Doğrusu herhangi bir noktada değişim göremiyorum.

Bu kadar seri hata yapan bir oluşumun başarılı olma şansı yok. Sonda söylenecek olanı en başta söyleyeyim, adına ister tecrübesizlik deyin, isterseniz işbilmezlik ama yeni yönetimin hamlelerinin pek çoğu yanlış. Açık söyleyeyim eğer Selçuk İnan transferi ve Galatasaray basket takımının durumu olmasaydı, bugün Galatasaray taraftarının çok ama çok büyük bir çoğunluğu kazan kaldırmaya başlamıştı.

Sportif direktör-koordinatör ya da sıfat olarak her ne boksa, oraya getirilen adamların ortak özelliği suratsız, sevimsiz, istenmeyen adamlardan oluşması gerekiyor sanki.

Hayır, şunu hakikaten anlamıyorum. Bülent Tulun, kulüpte görev alır, sonra bir bakmışsın yorumcu olmuş, bir bakmışsın gazeteci olmuş, bir bakmışsın sportif koordinatör. Bir adamın bu kadar işi olur mu lan! Ayrıca Galatasaray'da yönetici olmuşsun, sonra yorumculuk nedir.

Ya her şeyi geçtim, parmak arası terlikle transfer pozu verdiren yöneticinin geçmişini sikeyim. Köy Hizmetleri Spor'a çevirdiler koskoca kulübü. Parmak arası terlikle imza töreni olur mu? Kimse uyarmaz mı "Evladım olmaz böyle" diye. Lan askerlik hatırası fotoğrafında bile üstüne başına bir bakarsın. Milletin tatile geldiği, parmak arası terlikten belli oluyor.

Bir Adnan Sezgin, bir Bülent Tulun diye kasmasınlar, ikisi aynı anda görev alsın. Vay anasını satayım, fanteziye bak sen! Bunların ikisi bir arada daha bir etkili, daha bir sikici olurlar. Zaten ikisinden, bir tam adam ancak çıkar. Çıkar mı, şüpheliyim...

Az kaldı az, River Plate'i daha bir yakından takip etmek lazım tam şu aşamada. Bu kadar aptalca hamleyle sonumuz ya kayyum ya kümedir...