12 Kasım 2009

Messi Recep'ten bir halt olmaz!

Dünkü Galatasaray Divan Kurulu'nda söz alan Sami Çölgeçen, Denizlispor altyapı oyuncusu Recep Niyaz’ın alınmasını yönünde bir tavsiyede bulunmuştu.

Recep bugün yememiş içmemiş, derhal ve hemen bir açıklama yapmış. 15 yaşındaki bir çocuğun açıklamalarına dikkat!

"Doğuştan Fenerbahçeliyim. Önceliğim Fenerbahçe olur. Kulübüm ve ailem izin verirse Galatasaray’a da gidebilirim. Ben ekmek paramı futboldan kazanmak istediğim için kulüp fark etmez.

Stil olarak topu ayağımda iyi tutuyorum, çabuk adam geçiyorum. Bu nedenle beni genelde forvet arkasında oynatıyor hocalarım. Oyun sıkıştığı anda paslarımla oyunu açabiliyorum.

Forvet ve kanat oyuncularını besliyorum. Süratim ve tekniğim nedeniyle birebir de çok çabuk adam geçebiliyorum. Son vuruşlarım da iyi olduğu için takımda güzel goller de atıyorum"


Aklıma iki şey geldi birincisi; "Hani benim Recebim Sarı lira vereceğim. Almazsan karakola gideceğim."

Ve ikincisi; Avrupa'nın gelecek vaadeden 20 futbolcusundan biri olan Abdülkadir Kayalı.

Messi Recep'e sözüm şudur ki; 'Canım benim, yaşın 15 ama sözlerin maaşallah ağabeylerini aratmayacak nitelikte. Bu kadar konuşan adamdan futbolcu olduğunu da görmedim. Sözüm o ki, senden bir bok olmaz Messi Recep. Önce tevazuyu öğrenmek gerekir, sonra futbolcu olmak'

Sportif Cümleler mutlaka okunmalı


Daha önce, bir benzerini stereotypeball için yazmıştım.

Sportif Cümleler'i okumayı çok seviyorum. Sporun birçok dalından başlıklar bulabilmek mümkün. Söyleyeceğini kıvırmadan, evirmeden-çevirmeden söylüyor. Sadece üstteki Kewell fotoğrafları için bile girilip, bakılmalı...

'Kaşınan saça Bağdat'tan tarak gelir'


Meriç Tunca diye bir tetikçi var. Arada spekülatif ve sinir harbi yaratacak yazılar yazar.

Bunu daha önce de söyledim, yine söyleyeceğim: İstediğin takımı tutabilirsin, ama takımdaşlığın işinin önüne geçmeye başlıyorsa ve birileri seni gazeteci sanıyorsa orada duracaksın. Bir yazı yazmış okumayanlar boşuna tıklamasın, ben kısa bir pasaj geçip, altına da yorumumu yazacağım.

"Yıllardır bakıyorum, Galatasaray kendi işini kendi göremez, kendi göbeğini kendi kesemez bir hale geldi..

Aslında eskiden de böyleydi ama bu olay son yıllarda gittikçe çevreye rahatsızlık vermeye başladı..

Galatasaray stat yapacak. Sırtını devlete dayamış, TOKİ'den medet umuyor..

Galatasaray Kadıköy'de 10 yıldır maç kazanamıyor. Fenerbahçe'yi yenmek için hakemden, federasyondan yardım bekliyor..

Galatasaray Avrupa'da bir üst tura çıkacak, rakip takım, öbür takımı yensin diye dua ediyor. (Bakınız geçen sene Bordeaux'un Olimpiakos'u Yunanistan'da yenerek Galatasaray'ın grubunda ikinci olması gibi)

Galatasaray vergi borcunu ödemiyor. Maliye bu borcu silsin diye uğraşıyor..

Galatasaray 100 bin dolar veremediği için Ribery'yi elinden kaçırıyor. Sonra UEFA'dan, FIFA'dan falan kıyak bekliyor..

Galatasaray Yönetimi taraftarının ilgi göstermediği telefon kartı ve satılmayan ürünleri için Fenerbahçe'yi örnek gösterip, duygu sömüsü yapıyor..

Galatasaraylı futbolcular ve de Galatasaraylı yazarlar hemen hemen her maçta lehlerine penaltı çalınsın, rakip 8-9 kişi kalsın diye hakemlere baskı yapıyor..

Galatasaray, asronomik paralar ödeyerek kurduğu bayan basketbol takımı şampiyonluğa ulaşsın diye tüm etik değerleri hiçe sayarak ezeli rakibinin kupa canavarı coachını sezonun orta yerinde ayartmaktan rahatsızlık duymuyor."


Sabaha bırakmadan 'sulamak' lazım bu elemanı. Yazdıklarının hepsini kahvedeki adam, sokaktaki simitçi de söylüyor. Ama bu herifin titr'i ne yazık ki gazetecilik.

İşin ilginç yanı, medyada bu minvalde yazı yazan Beşiktaşlı ya da Galatasaraylı 'gazeteci' yoktur. -bu minvalde yazan herkes aynı kefededir benim için- Fakat iş Fenerbahçelilik ekseninde olduğu zaman böyle yazı yazan, küfreden bir ton adam var.

Meriççiğim bak bizde bir söz vardır, ben yumuşatıp yazacağım sana: "Kaşınan saça, Bağdat'tan tarak gelir." Tarak isteme saçına, olur mu?

Bu yıl gerçekten çok garip bir lig bizi bekliyor. Savaşı çok önceden başlattılar ve bunların hepsinin nedeni; şu meşhur "3 yıl şampiyon olacağız" sözü.
Yine birileri Passat'lanacak...


Özel not: Bu nasıl bir düşünce biçimidir bilmiyorum, kulübün asbaşkanı çıkıp "Çocuklarım başka takımı tutsa onlar hakkındaki fikrim değişir" diyor. Bu ciddi bir psikolojik rahatsızlık, gerçekten.

Kara kıtanın gol kralına kırbaç cezası


2008-2009 sezonunda Afrika Şampiyonlar Ligi'nde gol krallığına sahip olan Nijeryalı forvet oyuncusu Stephen Worgu, Sudan'da 40 kırbaç cezasına çarptırıldı.

Sudan’ın El Merrih takımında forma giyen Stephen Worgu, polislerce alkollü araç kullanmaktan, yakalandı ve 40 kırbaç cezası aldı.

Afrika kıtasının en pahalı futbolcusu unvanını taşıyan Worgu, kırbaç cezasından kurtulacak mı yoksa kurtulmayacak mı? Çünkü şeriatla yönetilen Sudan’ın kuzey bölgesinde alkol yasak ve cezası da belli.

Satılık bir şehir halkı


Ankaragücü yönetimi acilen Gökçek hanedanlığının elinden alınmalı. Teknik direktörün antrenmana çıkmasını engellemek için futbolcuları antrenmana çıkartmıyorlar, otelde kalan futbolcularının parasını ödemeyip otelden kovulmalarını sağlıyorlar.

Türkiye Futbol Federasyonu, bu olan bitene karşı bir yaptırım uygulamalı ama arkadaşın Ercan Satçi ile yemek yemekten vakti olmuyordur muhtemelen, futbolla ilgili karar almaya.

Bu iğrenç insanların, futboldan eli eteği çekilmeli. Yönettiklerinin babalarının malı değil, bir şehre malolmuş futbol kulübü olduğunun farkında olmalılar.

Çok ilginç gerçekten çok ilginç. Bir adam bir kenti parmağında oynatıyor; yetmiyor oğluna o kentte bir kulüp yaratıp onun başkanlığına soyunduruyor, o da yetmiyor o kentin en önemli kulüplerinden birine başkan yapıyor ve diğer kulüple de ilişkisini kesmeyerek Türkiye Ligi'ni parmağında oynatmaya çabalıyor.

Melih Gökçek oğlunu Türkiye Futbol Federasyonluğu'na hazırlamaktadır. Eğer varolan iktidar, varlığını sürdürmeye devam ederse, ismini anmak istemediğim bu tip TFF başkanlığına aday olacaktır ve er ya da geç başkan da olacaktır.

Bu ülkenin başkentini böylesine parmağında oynatan bir adamın varolduğunu bilmek, Ankara'ya karşı sevimli olmayan hislerimi daha da sevimsizleştiriyor. Bu kadar kimliksiz, kişiliksiz olunmaz. -kent halkı yani- Kendini, benliğini satmak bu denli ucuz olmamalı. Ulan, harbiden sinirlendim, yazdıklarım başıma iş açmadan bu muhabbeti sonlandırıyorum.

3 efsane bir karede


Alfredo Di Stefano, Lionel Messi ve Diego Armando Maradona. Fotoğrafı çeken arkadaş, pek şanslı bir adammış, bu üçlüyü biradada görüp, fotoğraflamak herkese nasip olmaz.