
KARAR 1
Ne Mustafa Balbay ne de Mehmet Haberal'la aynı fikirde değilim. Dokunulmazlık denen zırhın da karşısındayım. Milletvekili ya da sade vatandaş kıvamında olsa da, bir adam suç işledi mi cezaevine girmeli. Buraya kadar tamam mı? Tamam
Amaaaaa Sabahat Tuncel'e verdiğin 'hakkı' bu iki adama vermiyorsan, sikerler öyle adaleti. Kaldı ki, bu iki adam yargılanıyorlar, suçları sabit bile görülmemiş.
Adalet terazisi böyle işlememeli. İşletmeye başladılar çünkü devir artık "Yüce Rabbim verdikçe veriyor" zamanı. Yargıtay, Danıştay, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, adalet sarayındaki hakim, savcı, mübaşir, salona çay getiren çaycı bile 'Yüce Rab'in kıstaslarıyla belirleniyor.
Tabii savcı uyanık, neden salıverilmesini engelliyor?
Çünkü biliyor ki, kimse Balbay ve Haberal için sokağa dökülmez.
Kimse Balbay ve Haberal için sivil itaatsizlik uygulamaz.
Kimse Balbay ve Haberal için gerekirse ölümü göze almaz.
Kimse Balbay ve Haberal için molotof fırlatmaz.
Birileri -tıpkı şu an benim de yaptığım gibi- iki yazar, üç çizer, oturur oturduğu yerde.
Kıssadan hisse çıkartalım. Örgütlülük bunun için önemlidir toplumlarda. CHP'nin ne kadar örgütlü olduğunu şu olay karşısında göreceğiz.
KARAR 2
Lafı eveleyip gevelemeyeceğim, eğer ki Oktay Mahmuti koçluktan CEO'luğa geçiyorsa, öyle kararın sülalesini sikeyim. 26 yıl sonra bir hava yakala, o havayı müthiş bir sinerjiye çevir, şampiyonluğu kılpayı kaçır sonra herkes seneye şampiyonluk beklerken, bunu yaratan adamı bench'ten yukarıdaki koltuklardan birine çıkart.
Galatasaray'ın son yıllarda tek düzgün işleyen şubelerinden birini daha sezon başlamadan piç etmeyi başardılar. Koç istemiştir, orasını bilmem. Konuşursun, ikna edersin. Daha 5 gün önce salon ortasında salya sümük ağlayan adamın "Lan hadi, bir koşu CEO'luk yapayım" diyeceğini sanmıyorum.
Daha sezon başlamadan bu kadar aptalca bir şey yapmak, ancak ve ancak bize yakışırdı.
KARAR 3
Şu ekşi sözlükçülerin hadisesi çok fantastik (!) olmuş. Korku denen şey bir anda yaratılmaz. Sinsi sinsi, ağır ağır yaparsın. Bu korku hissini Türkiye gibi bir ülkede bir anda yapmaya çalışsan, adamın götünde ters teper. Bunlar uyanık, 7 yıldan bu yana, adımlarını gayet bilinçli bir biçimde atıyorlar. Yaptıkları her şey, satranç hamlesi gibi. Bu hadise de onlardan biri.
Bir götveren lale "Allah'a, peygambere küfrediyorlar" diye suç duyurusunda bulunuyor, cemaatperver fırkası üyesi polis de harekete geçiyor.
Bu olaydan kimseyi alırlar mı? Almazlar haliyle ama ortaya çıkan ana fikir şu: "Bak arkadaş, öyle istediğini yazıp çizme devirleri geçti. Bundan sonra ne yazıyorsan, dikkatli olacaksın. Herkes istediğini söyleyemez."
Böyle minik minik adımlarla ileri demokraside Nirvana'ya ulaşacağız. O en son noktada, artık siki taşağı salar, öyle yaşarız ülkede.
Diğer tartışma kendi iç tartışmalarıdır. Sadece şu kadarını söyleyebilirim, akçeli işlerle ilgilenenler, bundan sonra her zamankinden daha dikkatli olmalı. "Taraf olmayan, bertaraf olur" boşuna söylenmedi. Fidansan dikilmeye, orospuysan sikilmeye ağlanıp, sızlanmayacaksın.
VE DİĞER KARARLAR
Esenler'e, Konya'ya, bilmem nereye çorba çeşmesi diye ucubeleri dikenleri sikeyim.
1.2 milyon Euro alan Neill'ı yaşlı diye gönderip, yerine 2.2 milyon Euro'ya Ujfalusi'yi alan zihniyeti sikeyim.
Nihat Doğan, Serdar Ortaç kadar, hayata dair sorunlardan söz etmeyenleri sikeyim.
Sikindirik metal yığınlarını Lunapark diye dikenleri sikeyim.
Sivas katliamını zamanaşamına getirmeye çalışanları sikeyim.
Ve "Bir daha yazmayacağım" diyen, dilimi sikeyim.
İsteyen de istediğini siksin.
Unutmadan Sadri Şener, bir sus lan! Mahalle karısı gibi "Selçuk aşağı, Selçuk yukarı". 3 milyon Euro'ya almış da, sonra çekip gitmiş de. Siktir git, bonservis parası verdin diye, adamın hayatını mı satın aldın? Köle mi bu adamlar, isteyen istediği yere çekip gider.