
Bloğu sürekli takip edenler farkındadır muhtemelen. Dos Santos'un transferiyle ilgili bir şey yazmadım, babası dışında. Belli nedenleri vardı kendi açımdan, bugün bu nedenleri yazacağım. Ancak sakın kimse bugünkü performansından ötürü olduğunu düşünmesin. Zaten devre arası transferlerine belli bir tepkiyi açıkça koymuştum.
Şenliklerle karşılanan Dos Santos transferinin baştan bu yana hata olduğunu düşünüyorum. Hatanın birden çok nedeni vardı benim açımdan.
Birincisi Jo'nun transferiyle başladı. Jo'nun alınmasıyla belli oldu ki, UEFA Avrupa Ligi'nde forma giyemeyecekti. O yüzden beklentim, Atletico Madrid ve sonrası için oynayabilecek bir golcü alınması yönündeydi.
İkinci nedenim, Dos Santos'un bu kadar abartıldığı gibi parlak bir oyuncu oluşuna inancımın az oluşu. Belki bu cümleyi yazdığım için "Ulan tüh senin futbol bilgine" diyebilirsiniz ama Dos Santos'un Aydın'dan kat be kat üstün olduğuna inanmıyorum. Belki aralarında birkaç level (ama alt level'lar) fark vardır. Aydın'dan ne kadar olmayacağını düşündüysem Dos Santos için de aynı şeyi düşünüyorum.
Santos, açık alanda oynamayı seven, süratli bir kanat oyuncusu. Oysa Galatasaray gibi sürekli hücumu düşünen takımlar karşısında rakibiniz size öyle tarla gibi alan bırakmaz, hele de Türkiye Ligi'nde. O zaman, "Neden alındı?" diye sorguluyorum ister istemez.
Dos Santos, Barcelona'da en iyi olduğu dönemde bile bir fiziki üstünlüğü olmayan bir oyuncuydu. Antalyaspor maçında her pozisyonda yere düşmesi her ne kadar uzun dönemden bu yana maç eksikliğine bağlanacak olsa da, bugün yaşadığımız düşme sahnelerinin benzerlerinin sezonun geri kalanında da göreceğimizi düşünüyorum.
Üçüncü olarak da, Barcelona'nın böylesi genç yaşta bir oyuncuyu, bu genç yaşında elden çıkartması. Aptal değildir Barcelona yönetenleri, gelecek vaat eden bir oyuncuyu bu denli genç yaşında 'pat' diye satmaz.
İlk iki veriyi yan yana koyduğumda, Galatasaray'ın bu sezon önceliğinin şampiyonluk olduğunu görüyorum. Çünkü sizin golcü diye aldığınız adam Avrupa'da oynayamayacak ve bir yenisi de, o beklediğiniz golcü özelliklerine sahip değil.
Sağda solda 'Galatasaray 4-6-0 oynayacak' gibi ütopik cümleler okudum. Açıkçası ben böyle oynayan bir takım görmedim. Varsa haber verin izleyeyim, yoksa ve bunu ilk kez Galatasaray oynayacaksa bunun mantığını çözmeme yardım etsin birileri. Dünya üstünde böyle bir taktik ya da diziliş olduğunu bilmiyorum çünkü. (Olmadığını iddia etmiyorum, varsa örneklendirin)
10 gün önce Jo ve Dos Santos transferleri için düğün bayram edenlerin reflekslerinin, artık transfer endeksli başarıya kilitlendiğini düşünüyorum. Evet, kabul ediyorum ki, her yeni transfer Ahmed Barruso ya da Lutu bile olsa insanı heyecanlandırır. Ama Galatasaray taraftarı hiçbir zaman bu olmadı. Biz bu refleksi, başkalarında görmeye alıştık hep. Ve sevdiğim, benimsediğim bir taraftar refleksi değil bu.
Neyse Jo ve Dos Santos transferleri özelinde kelamımı anlattığımı düşünüyorum.
Antalya maçına gelecek olursak, devre arası yeni bir taktik, yeni oyuncular, ileriye bakmak gibi birçok şey duyuyor ve okuyoruz. Türkiye'de hiçbir taraftar ileriye bakmaz, o günü yaşar, o gün de hesap keser.
Denizli ve Antalyaspor maçlarındaki futbol; Kayserispor, Antalyaspor, Atletico Madrid (her iki maç) ve Beşiktaş maçlarında sergilenirse, kimse "Biz aslında sistem kuruyoruz, bu sistem için sabretmeliyiz" diye düşünmez. Tıpkı Nonda'ya yaptığı gibi, geçmişte Petre'yi s*ktiri çektiği gibi, hatta hatta Hagi'yi yuhaladığı gibi hesabı oracıkta kesiverir. Sonra da arkasından timsah gözyaşı döküp "Ah Rijkaard kalsaydı böyle olmazdı" diye hayıflanır.
Kara bir tablo çizmiyorum, müneccimlik de yapmıyorum, sadece olası ihtimaller üstünde duruyorum. Ben Denizlispor ve Antalyaspor maçlarında parlak bir futbol göremedim. Sezon başında oynanan futbola hiç benzemeyen, topun bolca ayakta tutulmaya çabalandığı ama becerilemeyen, zaman zaman kaosa yönelik bir oyun izledim.
Daha önce de yazmıştım, benim için sorun değil. Benim çocukluğum, Beşiktaş ve Fenerbahçe şampiyonluklarını görerek geçti, o dönemde Galatasaraylı olmayı seçtim. Ama tribündeki, o kendini takımın ve kulübün sahibi sanan, kitle psikolojisi iliklerine kadar işlemiş güruh en fazla 3 maç bekler. Sonra değil Rijkaard, Rinus Michels mezarından çıkıp gelse, yine de bildiğini okur.
Burada tabii ki, yönetim belirleyicidir ama insan psikolojisi gereği, kurban olmamak için başkasının kurban edilmesine de seyirci kalır hatta kurbanı kendi itiverir, vandalların önüne.
Tüm bunları yazarken, eksikler, gedikler, sakatların olduğunu da göz önünde bulundurmadığım düşünülmesin.
Son sözümü de söyleyeyim. Keita dönmeli, Elano adam akıllı forma giysin, Arda kör dövüşüne son vermeli, Servet o herkese tükürdüğünü yalatan haline dönmeli. Yoksa bu işin sonu parlak görünmüyor. (Kewell ve Baros'tan söz etmiyorum, çünkü onlar bu takımın en önemli iki oyuncusuydu)
Yine aynı şeyi yapacağım, kusura bakmayın. Son sözüm bu olsun. Dos Santos'un bonservisi sezon sonu alınmaz, o düğün bayram edilen adam beklentileri karşılayamaz.
Karşılarsa da, büyük bir mutlulukla özürümü dilerim, hiç gocunmadan. Tıpkı Servet'in gösterdiği performanstan sonra yaptığım gibi.