14 Ocak 2010

Fotoğraf hadisesine ilişkin birkaç kelam


Sevgili okuyan, takip eden arkadaşlara sesleniyorum. Bakın bir haftadan bu yana şu fotoğraflara herhangi bir şey koymuyorum özellikle. Bilenler biliyor, üstlerine "Lucarelli-Breitner.blogspot.com" yazıyordum. Şimdi yazmıyorum.

Dün bir Cevat Prekazi fotoğrafı koydum, sağda solda gördüm. Chao Grey hariç herkes "bilmem kimden aldım" diye yazmış. Aldığını söylediğiniz yerdeki Cevat Prekazi fotoğrafı ufak, ama bloglarınızdaki fotoğraf 500x522 ölçüde. Şansa bak ki, tam benim ölçülendirdiğim ölçü.

Yani bu kadar mı tesadüf olur ölçü ve isimlendirdiğim "Cevat" birebir örtüşüyor. Hayır, verme adresimi, verme linkimi. Bunu istemiyorum, derdim bu değil. Ama şuradan aldım demek de bu kadar zor olmamalı.

Sen böyle yaparsan, ne farkın kalır haber çalan Hürriyet, Milliyet, Habertürk'ten. Değil mi güzel kardeşim. Ne farkın kalır, ondan bundan fotoğraf çalan portallardan.

İlla ki, üstüne bir şey mi koyalım? İlla (ç)alınmaması için önlem mi alalım? Yahu çok değil, bir teşekkür.

Hayır, her şeyi geçtim, benden aldığın bas bas bağırıyor başka blog ismi yazıyorsun. Mal mısın arkadaşım sen? Bari ölçülendirmesi ile fotoğraf adını değiştir. Sığırlığın ortaya çıkmasın. Senin otladığın yerlere, samanları ben bıraktım. O yüzden cinlik yapmaya kalkmayın.

Tekrar ediyorum, gözden kaçırdığım olabilir ama sadece Chao'ya teşekkür ederim. Gayet ince ve naif bir biçimde kimden aldığını yazmış.

Daha önce de yazmıştım. Ben yine aynı stile devam edeceğim. Biri mail atıp "Bana şu fotoğrafı üstünde yazısız yollar mısın?" derse de, hiç üşenmem yollarım. Ama böyle kendi çapında cinlik yapanlara da, önlemimi alacağım.

Arap yağı bol bulunca!


Al-Sadd Kulübü'nün antrenman sahası burası. Araplarda para, kum kıvamında olduğu için teknik direktörleri için de anterman sahasında böyle bir koltuk yaptırmışlar.

Tabii Alex Ferguson da, bu koltuğa bayılmış. Şaka bir tarafa mantıklı bir koltuk. Ferguson yakında aynısını Manchester United için ister.

İster istemesine de, acaba borç içinde yüzen ve mecburen 500 milyon sterlinlik tahvil satışa çıkartacak kulüp yönetimi kabul eder mi bilinmez...

5 para etmez futbola verilen paraya bak


Üstünde bolca yazılıp çizilecek. Konuyla ilgili herkesin eteğinde bolca taş vardır ortaya dökeceği.

Yekten söyleyeyim. Türkiye'deki 5 para etmez bu futbol için şu an için verilen 320 milyon dolar, büyük haksızlıktır. Bu futbolun, kavganın ederi 320 (İhaleyi 321 milyon dolarla Digitürk kazandı) milyon dolar etmez.

İhale bitince daha ayrıntılı yazacaklarım var. Demiştim ve yazıyorum.

1- Türkiye'de oynanan futbolun karşılığı bu değildir. Kavga-gürültü içinde geçen, futbol kalitesi açısından berbat örnekler taşıyan, sadece sinir ve gerilim harbi yaratılarak yürütülmeye çalışılan bu futbol ortamına değil 321, 21 milyon dolar bile fazladır.

2- Digitürk verdiği parayla bugüne zamanki yatırımını kurtardı. Ne yazık ki, Digitürk ne yaptığı programlarla ne de yayınlarla bu ihaleyi kazanmak için yeterli değildir. Erman ve Şansal gibi iki spor insanının (!) kahvedeki adam geyiği çevirmesi, zaten başlı başına yayıncılık rezaletidir. 4 yıl boyunca daha ileri boyutta izleyeceğiz bunu.

3- 1994'te 7.2 milyon dolar, bir sonraki ihalede (tarihini hatırlamadım) ise 160 milyon doları gören yayın hakları ihalesinin bugün 321 milyon dolara ulaşması Federasyon ve kulüplerin ittirmesi ile oluşmuştur. Ve tabii ki Türk Telekom'un rekabetinden ötürü.

4- Bu işten sadece ve sadece kulüpler kârlı çıkacaktır. İhaleyi alan Digitürk sadece ve sadece yatırımlarını korumuştur. Kâr elde etme olanağı neredeyse yok gibi. Digitürk sahiplerini zor günler bekliyor.

5- 4 yıl boyunca Türk futbolunda, gerilim ve sinir harbinin katsayısı artacaktır. 321 milyon doları boşu boşuna vermedi kimse.

6- Bu paradan nemalanacak kulüp yöneticileri, paylarına düşeni yine saçma sapan transferlere yatıracaklardır. O yüzden kimsenin ekstra beklentisi olmasın.

Sözün bitmesi gereken yerde tekrar belirteyim. Türk futbolunun ederi 321 milyon dolar değil. 70 milyonluk ülkede biz futbolcu yetiştiremeyip, Almanya'da, Hollanda'da Belçika'da, İngiltere'de yetişen Türk asıllı futbolculara bakıp hayıflanıyorsak, değil 321 İngiltere'deki gibi 1 milyar 380 milyon Sterlin alsak bizden adam olmaz.

Şu meşhur lafla bağlayayım. "Üç koyunu güdemeyecek adamlar Türk futbolunu yönettikleri müddetçe biz olduğumuz yerde kalmaya devam ederiz."

Bırakmanın zamanı gelmedi mi?


Açıkçası teknik direktörlerin çarçabuk harcanmamasından yanayım. Sadece futbolda değil, tüm mesleklerde insanlara yeteri kadar şans tanınmasını düşünüyorum.

Fakat Rafa Benitez konusunda artık ben bile, 'yeter' deme noktasına geldim. Dün akşamki Reading maçını izlerken, futbolcular dahil taraftarların bile heyecanını kaybettiğini görmek zor olmadı.

Kabul ediyorum, Benitez şampiyonluk yaşamasa da Anfield Road taraftarlarının gönlünde taht kurmuştur ve Liverpool'un tarihine geçmeşi başarmıştır.

Yine de, "Benden bu kadar" demeyi bilmek lazım. Bir zahmet Benitez, bırak artık...

Keşke sezon başında olsaydı


İkinci Avustralyalı da geldi. Koala gücümle Viduka'yı da aldırırsam kimse şaşırmasın.

Şaka bir yana, gediklerden biri kapatıldı. Sezon başında olsaydı, çok daha iyi olurdu ama Neill biraz mecbur kaldı, bu transferde. Everton da, elden çıkarmak istiyordu çünkü.

Defans kurgumuz gitgide ağırlaşıyor gibi. Hakan Balta-Servet-Neill-?. Kare asın dördüncüsü kim olursa fark etmez, ona büyük iş düşer. Sabri takımın değişmezi olur, söylemedi demeyin. Bu kadar ağır adam arasına, hızlı, seri birini koymak şart.

Servet'in transferinde erken konuşmamayı öğrendim, o yüzden gereksiz yere ukalalık yapmayacağım. Gelmesine çok sevindim öte taraftan da ağır oluşu beni biraz düşündürüyor.

Amannn, Reinhard Stumpf da ağırdı. İzleyip, göreceğiz. O zaman ak kök kara kök ortaya çıkacak.