21 Nisan 2010

Yer miyiz, yemez miyiz?


100 bin memur alınacak.
7 yıldan bu yana kamuda boşta bulunan 38 bin engelli kadrosu ise bu yıl doldurulacak.
Bedelli askerlik için gereken umut aşılansın. Çıkmasa da (ki, çıkmayacak), bol keseden salla.
TOKİ'nin elinde kalan, hacizli evler dağıtılacak.
Bankalarla iletişim kurup, kredi kartı ve kredi borçluları için kolaylık sağlanacak.

Vay anam vay, mis valla. 7 yıldır "Biz böyle değiliz, biz şöyle değiliz" minvalinden atıp tuttuktan sonra '2 anahtar' noktasına gelinsin.

Ne zaman geliniyor bu noktaya? Tam referandum ve başkanlık sistemi tartışmalarının çıktığı zaman. Dur bakalım, daha ne vaatler göreceğiz, bulgur-makarna-kömür-çamaşır makinesi dörtgeninden hangi geometrik çoklamaya yol alacağız.

Komik lan bunlar, harbiden komikler. Haa, bana komik geliyor millet yer mi? Yer valla, örneklerini gördük daha önce.

Bu arada Anadolu Ajansı'nı da takdir etmek gerekir. Çağırılmışlar, pıt diye gitmişler. Nasıl da çalışan bir başbakanımız var. Vay aslanım benim, analar ne yiğitler doğuruyor!

Oğuz Sarvan çocuğu Bünyamin


Türkiye'de bu adamdan başka hakem yok mudur? Yunus Yıldırım, Bünyamin Gezer ve Bülent Yıldırım'dan başka hakem mi yok?

Ali Sami Yen'de Bursa'yı bir güzel doğrar bu polis. Cüneyt Çakır da, Kasımpaşa-Fenerbahçe maçında görev alıyor. İki kulübün istemediği iki hakemle, Federasyon ve Hakem Kurulu bir taşla iki kuş vuracak aklı sıra.

İğreçlik diz boyu hale gelmeye başladı. Herifin biri sahanın ortasına kuyu kazıyor, kimseden ses seda yok. Kulübü haliyle her yaptığı bokun üstünü örttüğü gibi sahip çıkarak bu olayın da üstünü örtüyor.

O değil de, üç-beş hafta boyunca Keita'ya söylemediğini bırakmayan; ahlaktan, etikten söz eden cengaver Fenerbahçeliler nerede onu merak ediyorum. Kaldı şunun şurasında birkaç hafta değil mi? O zamana kadar ses-seda yok. Ya da en fazla "Yapmaması lazımdı ama Torres de yapmış baksana" türünden gerizekâlıca teraneler.

Medyasından, federasyonuna, hakeminden, rakibine kadar her tarafınızdan pislik akıyor. Paçalarınızdan süzüm süzüm süzülüyor iğrençlikleriniz.

Eyvallah, futbolun temiz olmadığını hepimiz biliyoruz da, bitime birkaç hafta kala Hüseyin Göçekler, Bünyaminler, Bülent Yıldırımlarla yürütülen kirli tezgâhla iyiden iyiye daha bir rezilleşiyor.

Oğuz Sarvan bu yıl görevini layıkıyla yapmıştır, beraberinde Hüseyin Göçek, Cüneyt Çakır, Bünyamin ve Bülent Yıldırım'la birlikte.

Ama aptal olan biziz. Fenerbahçe maçında son dakikada Dos Santos'a yapılan penaltıyı konuşmadık bile. Oynanan rezil futbola dem vurduk. Al sana beleşten 2 puan oradan. Pazar günü de Lugano'nun penaltısı ve Bilica'nın atılmamasından alınan 2 puanı ekle. Oldu mu sana 4 puan. Al bak, şimdi puan tablosuna, kim hangi durumda, kaçıncı sırada.

Oğuz Sarvan'ın hakemliği neydi ki, Türkiye'de hakemlerin başında görev yapacak.

Senelerdir aynı teraneyi izliyoruz. Fenerbahçe dışında kim şampiyon olursa o şampiyonluk kirlidir ama paşalar şampiyon olunca zerre toz bulutu yoktur üstünde. Niye? Konuşulmaz, saklanır, gizlenir. Haftalarda Keita muhabbeti yaparlar, yok numaradan kendini atıyor, yok darbe o kadar da ağır değilmiş diye kendi yaptıkları ve sağlanan avantajlar üstüne de konuşulmaz. Bahane hazırdır, "Hakeme takılmamak lazım, rakip de kazanacak futbol oynamadı."

Aşağılıksınız, iğrençsiniz, yavşaksınız hem de alayınız. Onun, bunun altına yatmayı iyi bildiğiniz için herkesin aynı şeyi yapmasını beklersiniz. Evet, Antu'daki o gerzek açılıştan söz ediyorum.

Yavşaklık kimliğiniz, piçlik benliğiniz haline gelmiş.