23 Mart 2011

Sabahat Tuncel'in tokadı


Kendimi anlatmak zorunda kaldığım zamanlardan hoşlanmıyorum ama sanırım şu "Eline sağlık Sabahat" yazısından sonra bir kez daha anladım ki, bir biçimde durumu anlatmam gerekir.

Baştan belirteyim, bunu milyon kez yazdım, kimsenin beni okuması gibi bir zorunluluk yok. Çünkü birileri okusun diye yazmıyorum. Birileri okusun diye yazsaydım, emin olun şu aşağıda gördüğünüz takip listesi dört haneli olur, her gün gelen giden insan sayısı dört haneyi de geçerdi.

Kendi kendime iç döküyorum burada ve bu iç döküş sırasında rahatlıyorum. Nedeni, niyesi bana kalsın.

"Eline sağlık Sabahat" yazısında anlatılmak isteneni götünüzden anladığınız için ya da daha doğru bir ifadeyle götünüzden anlamak için büyük çaba harcadığınız için olayın özünü anlayamıyorsunuz bile.

Ülkede varolan -varolandan kastım Akp iktidarı değil, genel Cumhuriyet tarihi dönemidir- şiddete bugüne kadar kimse tepki vermeyecek, işkenceleri görmezden gelecek, cezaevinde yakılan insanlar hafızasında yer bile etmeyecek, polisin-askerin her türden sergilediği tavrı eleştirmeye korkacak ama iş bir Kürt milletvekili polis tokatlayınca ülke ayağa kalkacak.

Neden? Çünkü toplumun çok ufak bir kısmı dışında herkesin vurduğu, eleştirdiği, aşağıladığı, yargıladığı insanları vurmak kolay. Onları eleştirmek, ağzına geleni söylemek en uygulanabilir olanı. Öyle değil mi?

Götünüz yemiyor çünkü bu toplumda şiddet sergileyen çoğunluğa, erke baş kaldırabilmek. Herkesin vurduğuna, herkesin aşağıladığına, bir tekme de sizin tarafınızdan atılması daha rahat.

Sabahat Tuncel'in o hareketi, sadece bir polise atılmış bir tokattan ibaret olduğunu sanıyorsanız, kat etmeniz gereken çok yol var önünüzde.

O tokadın anlamı; annesi, ninesi, ezilmiş bir kadının ataerkil toplumda erkeğe isyanıdır.

O tokadın anlamı; kendisini çocukken ezen, kendisini okulda ezen, kendisini sokakta ezen, kendisini gençliğinde ezen ve hatta kendisini milletvekili bile olduğunda ezen devlete karşı atılmıştır.

O tokadın anlamı; köyünde bok yedirilen, kocasının yanından alınıp tecavüz edilen, asker jipine bağlanıp köyde herkese ibret olsun diye gezdirilen, keyfi olarak okuldan çıkan çocukları karakollara alıp işkence yapan, hapisanelerde kafası tuvalete sokulan, götüne cop sokulan Kürt halkının 'yeter' demesidir.

O tokadı hâlâ başkomisere atılan tokat olarak algılıyorsanız, kimseyle oturup da bunu tartışmam bile.

Burada kaç tane delikanlı kadın-erkek şu yazıyı okuyup "siktir git" deyip de, BDP'li Sevahir Bahadır'ın ayağı kırılırken tepki gösterdi.

Kaç kişi Batman'da neler yaşandığını biliyor? Kaçınız gazla boğulan milletvekilleri için "Olur mu böyle şey?" dediniz?

İsteyen kabul etsin, isteyen etmesin; ilkokuldan bu yana devletin resmi olarak pompaladığı faşizm çizgisindeki milliyetçilik damarlarınızda dolaşıyor. Beyninizde bir yerlerde Kürt derken bile tüyleriniz diken diken oluyor. Bir yanınız onlara hak vermek istese de, diğer yanınız hemen susturuyor o akil sesi.

Kendisinin muhalif olduğunu söyleyip de, o tokadı eleştirenler, Sabahat Tuncel attığı için mi, Sabahat Tuncel Kürt olduğu için mi eleştiriyor önce bir onu düşünsün.

Sabahat Tuncel değil de, o tokat bir öğrenci eyleminde öğrenci tarafından ya da memur eyleminde memur tarafından atılsa "Eline sağlık" der miydiniz, demez miydiniz?

Hah! İşte ırkçılık dediğiniz şey tam da bu noktada ortaya çıkıyor.

Şu yukarıdaki fotoğrafa bir bakın. Bu insanların üstüne basacaksın gazı, basacaksın tazyikli suyu, basacaksın boyalı suları sonra hiçbir şey olmamış gibi kaçıp gitmelerini ya da boyun eğmelerini bekleyeceksiniz.

Kimse kusura bakmasın ama boyun eğmek onurlu hayvanların bile yapacağı şey değildir.

Ve yine kimse kusura bakmasın, her şeye sessiz kalıp, bir köşede sinip, bir Kürt kadınının polise attığı tokadı eleştirmek, benim adıma faşistlikten başka bir şey değildir.

Bütün dünyadan ayrı da düşünsem, kimse hak vermese de, umrumda bile değil. Böyle düşünüyorum ve düşünmeye devam edeceğim.