23 Nisan 2011

Florya'daki abluka dağıtılmalı


Manisaspor maçı sonrası Şansal, Bülent Ünder'e soruyor "Hocam sizi neden hatırlamıyorlar ya da sadece böylesi durumlarda hatırlıyorlar?"

Bülent Ünder galibiyet almış ya, gülümseyerek "Onu hatırlamayanlara sorun" diye göndermede bulunuyor.

Bülent Ünder'den ikinci, üçüncü adam olur mu olmaz mı bilmem ama şunu gayet iyi biliyorum, Galatasaray'ın teknik direktörlüğünü yapabilecek kabiliyette değil. Bir galibiyet sonrası, sağa sola göndermede bulunmak da Galatasaray teknik direktörlüğünü yapan kişiye yakışmaz zaten.

Lig bitmiş, havlu atılmış, sahaya Mustafa Sarp ile çıkıyorsun. Nesini hatırlayayım bunun. Emre Çolak, Anıl, Berk, v.s. v.s. kayıp sezonda bari şu çocuklara forma verin. Bok var Mustafa Sarp'ta, bok var Ayhan'da, bok var Servet'te, Gökhan Zan'da.

Neyin hesabı yapılıyor anlayan beri gelsin. Zaten çıktığı kadroyla da, 6 haftadır önüne gelenin yasladığı Kayserispor'u yenemiyorsun, o zaman birkaç genç çocuk şu formayı giyiversin.

Dakika olmuş 90 Insua-Çağlar değişikliği yapıyor Bülent Ünder. Milletin suratına bakıp küfretse bundan daha iyidir. Insua iki pozisyon tekledi ya, 1-1'i koruyacağız.

Maçta aklımda kalan iki pozisyon vardı. Birincisi Aydın sol kanatta topla buluştu Insua gayet güzel binderme yaptı ve kaçtı ama Aydın topu gönderme zahmetinde bile bulunmadı.

İkinci pozisyonda benzer bir pozisyonda Arda hemen hemen aynı şeyi yaptı Insua'ya.

Mustafa Sarp ve Ayhan ikisi de orta saha oyuncuları değil mi? Birinin 75 dakika, diğerinin 90 dakika yapamadığını, oyuna girdiği son 15 dakikada Neill yaptı.

Galatasaray'ın neden bu durumlara düştüğünün kanıtıdır şu son üç paragraf.

Sezon başında da, ortasında da hatta şimdi de söyleyeceğim. Florya'da çöreklenmiş çeteyi yok etmeden Galatasaray'ın ileriye bakmasının imkânı yoktur.

Çağlar'ı, Hakan Balta'yı bir sonraki seneye taşıyacaklar diye, elin garip Arjantinli'sini saha içinde çatır çatır yiyen, bu karanlık zihniyetten aciler kurtulmak gerekir.

Bu zihniyet Galatasaray'da teknik direktör yedi, futbolcu yedi, başkan yedi, artık geriye sadece Galatasaray'ın ağzına sıçmak kalıyor. Bu sene beceremediler (!) ama bu gidişle önümüzdeki yıl kesinkes başarabilirler (!)

Bu hastalıklı bakış açısından kurtulmazsak, bu yıl "Kümede kal Galatasaray" diye bağırıp taşak geçenler, bir sonraki yıla bunun gerçekleştiğini görecektir, hadi bilemedin 2 yıl içinde olsun.

Çorbacıda Galatasaray için toplandığını söyleyen ve "Hadi beyler yeter artık, düşme hattındayız. Yabancı oyuncuları da uyarmalıyız" diye konuşan adamlardan bir bok olmaz. Bu isim Arda'ysa da olmaz, Servet'se de olmaz, Mustafa Sarp'sa da olmaz.

Adamlar yıllık minimum 750 bin ila 3.5 milyon Euro arası para alıyor. Bunlara ekle maç başı ücretlerini. Her yabancı bunlar için tehlike. Forması gidince herifin yıllık minimum 1 milyon Euro'su gidecek. Ehh, Galatasaray forması gibi bir formadan da uzaklaşacak. O yüzden yılanın başını daha sene başından itibaren eziveriyorlar.

Florya'da mangal partisi verilir, yabancılar piç gibi başka masada oturur. Güya Galatasaray'ın geleceği için toplanırlar "Yabancıları da uyarmalıyız" diye karar alırlar. Saha içinde yanıbaşında giden, üstelik de bomboş pozisyondaki yabancı futbolcuya pas vermezler.

Kusura bakmasınlar da sikerim öyle takım ruhunu, sikerim öyle takımdaşlığı. Pezevenklerin derdi Galatasaray filan değil. Dertleri uçup gidecek paraları ve itibarları. Bu yüzden de yemeyecekleri adam yok. İsmi Insua olmuş, Neill olmuş, Lincoln olmuş, Elano olmuş fark etmiyor.

Florya'daki çete düzeni, Florya'daki faşist zihniyet, Florya'daki her gelen yabancıya İstanbul'u dar eden zihniyet bir abluka gibi dağıtılmadığı sürece, Galatasaray'dan bir bok olmaz.

Olmasını bekleyen de aptalın dik alasıdır.

O değil de 88'deki Insua-Çağlar değişikliği hakikaten çok büyük hocalık örneğiydi, düşündükçe çıldırasım geliyor.

Başka 23 Nisanlar dileğiyle


23 Nisan; geceleri kapı altlarından insanın içine içine işleyen soğukta kardeşlerine sarılarak ısınmaya çalışan, bir ekmeği 5 kardeş paylaşan, okul yerine trafik ışıklarında ailelerinin zoruyla çalıştırılıp itilip kakılan, delik deşik olmuş senelerce aynı ayakkabıyı giyen, komşu çocuğunun eski gocuğuyla soğuktan korunmaya çalışan, tekstil atölyelerinde, sanayi mahallelerinde çalışan tüm çocuklar için kutlu olsun.

23 Nisanları, sokaklarında aç-susuz, geceleri tir tir titreyen, çocukların olmadığı bir dünyada kutlamak dileğiyle.

Çocukların gerçekten mutlu olduğu bir dünya daha yaşanılır olacaktır...

ADİLOŞ BEBENİN NİNNİSİ

Üç gün aç tuttuk
Üç gün meme vermedik sana
Adiloş Bebem,
Hasta düşmeyesin diye,
Töremiz böyle diye,
Saldır şimdi memeye,
Saldır da büyü...

Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır,
Tanı bunları,
Tanı da büyü...

Bu, namustur
Künyemize kazınmış,
Bu da sabır,
Ağulardan süzülmüş.
Sarıl bunlara
Sarıl da büyü.

Ahmet Arif