14 Nisan 2010

Arda gitsin mi kalsın mı? Yoksa Arda kendini mi eğitsin?


Arda'yı sezon başında yerden yere vuranlar, bugün Arda'nın ne denli iyi futbolcu olduğunu, nasıl bir efsane olma yolunda ilerlediğini yazıp-çizer hale gelmiş.

Arda'nın pazar günkü Diyarbakırspor maçında yaşanan rezillikte protesto sarmalı içine alınması ardından, ağız değiştiren onlarca yazar, bir dolu gazete haberi görmek beni şaşırtmadı doğrusu.

Sezon başında buna değinmiş ve "Arda'dan Cristiano Ronaldo yaratma çabasında olan medyadan" söz etmiştim.

Ben kendimi bildim bileli, şu an yaşadığımız ve gördüğümüz senaryoyu izliyorum. Öyle çok uzaklara gitmeye gerek yok sadece Emre Belözoğlu örneğine bakmamız yeterli olur. Galatasaray'da forma giyerken, son derece "çirkin, agresif, itici" (daha ağırları var bilen zaten biliyor) olan adam Fenerbahçe'de forma giydikten sonra "Hırsından ötürü böyle sinirli. Zaten futbolcu hırslı olmalı"ya dönüştü.

Filipescu için söylenenler dün gibi aklımda. Ne kasaplığı, ne iğrençliği, ne futbolcu düşmanlığını bırakmamışlardı. Bugün Lugano için söylenenlere bakıyorum, İkisi arasında fark var mı diye düşünüyorum.

Diyarbakırspor maçında yaşanan protesto rezaleti, aslında birileri için tam da bulunmaz Hint kumaşı niteliğindeydi. O akşam sonrası düğmeye basıldı. Şimdi oluşan görüntüde, Arda'ya sahip çıkanlar, abilik yapanlar Fenerbahçeli büyükleri ama O'nu futboldan soğutan, üzenler ise Galatasaraylı.

Arda'nın futbolculuğunun artıları-eksileri tartışılır. Kimi beğenir, kimi beğenmez, kimi yerlere göklere koyamaz, kimisi de yerin dibine sokar; bunların hiçbirisini önemsemiyorum. Benim gözümde bir yeri vardır, başkası ne düşünür umrumda olmaz.

Arda'nın yaptığı genel yanlış, kaptanlığa getirildiğinden bugüne sürekli konuşması ve her seferinde 'Galatasaraylılığının herkesten üstün olmasını' insanların gözüne gözüne sokma çabasıdır. Bunu birkaç güzel sözle birkaç kez söyledin mi, hoş görünür fakat mütemadiyen başına "Ben" ekleyip, sevgi cümlesi eklemeye çalışırsan inandırıcılığını yitirmeye başlarsın.

Kim Arda'nın "Ne kadar iyi Galatasaraylı?" olduğunu sorguluyor ki, bunlara ihtiyaç duyuyor? Ya da, benden, tribündeki birinden daha fazla Galatasaraylı olduğunu anlatması neden bu kadar önemli ki? Benim açımdan zerre önemi yok.

Arda'nın bunları yapmasını gerek yoktu.Zaten 'Hagi'nin attığı o golde sevinen küçük top toplayıcı çocuk' görüntüsü, O'nun Galatasaraylılığını gösteriyor. Daha ötesi ne olabilir ki? Sadece o görüntü her şeyi anlatmaya yetmiyor mu? Tabii ki yetiyor ama yetiştiği ortam, kendini geliştirememesi (kişilik anlamında değil, kültürel anlamda) algılamasında sorun yaratıyor.

Arda zannediyor ki; "Benden daha fazla Galatasaraylı olduğunu iddia eden biriyle saha kadar tartışırım" dediğinde, bütün Galatasaraylıların gözleri nemlenecek, "Ulan nasıl söz o be!" dedirtecek.

Evet, bunları söyleten insanlar var ama Arda şunu bilmiyor: "Ulan nasıl söz o be!" diyen adamlar, O'nu pazar günü yuhalayan adamlar. İki gün sonra sokakta görse boynuna atlayacak adamlar, o tribünde Arda'ya homurdanıyor, onu yuhalıyor.

Arda, söylediği iki cambaz cümleyle, sahte sevgilerin mezesi olmaktan başka bir işe yaramaz. Ancak bunları bilmesi için zaman geçmesi, kendini geliştirmesi ve yetiştirmesi gerekir.

Bunu Türkiye'de yapabilen ender oyunculardan biri olur mu olmaz mı bilmiyorum. Doğrusu çok da ümitvar olduğumu söyleyemem bu konuda. Zaten bunu gerçekleştirebilirse, futbolculuğuna da ne denli pozitif bir etki yaptığını kısa sürede görür.

Şimdi başa dönersek. Bugünkü tabloya baktığımızda Arda'ya sahip çıkan abileri ve o çok sevdiği, gönül verdiği Galatasaray taraftarının yuhalaması karşısında muhtemelen bir büyük buhran yaşıyordur. Yaşadığı buhran, gelecek için vereceği kararları, direkt olarak da etkileyecektir.

Kişisel olarak derdim, Arda'nın Fenerbahçe'ye gidip gitmemesi değil. Eğer istiyorsa yapsın, bir saniye bile düşünmeden. Galatasaray'ın ardından ayrılan hiçbir futbolcu için yas tutacak değilim, hele ki yaşadığımız onlarca örnek tazeliğini korurken.

Ancak, çinkinlikler bitip tükenmeyecek bu belli oldu. Galatasaray'dan ayrılana kadar Arda hakkında yazılacak, çizilecek, gerektiğinde yalanlarla bezenerek.

Arda, Galatasaray'da da kalsa, Fenerbahçe'ye ya da Avrupa'ya da gitse, bu beyin yapısıyla, bu popülist söylemlemle futbolculuğunu geliştiremez. Yoksa iyi orta yapmışsın, topu ayağında uzun tutmamışsın hepsi teferruat.

Arda şunu iyi anlayacak, bir futbolcu olarak söyleyeceğin binlerce kelime, sahada yapacağın tek hareketin yanında hatırlanmaz. Bir söz vardır, "Çok halvet olmakla çok çocuk olmaz" diye. Her şeyi yeri ve zamanında yapması gerekir. Konuşması gerektiği yerde konuşmayı, futbol oynaması gerektiği yerde futbol oynamayı öğrenmeli.

Kimileri Arda'ya 'git' diyor, kimileri 'kal'. Giderse de, kalırsa da benim kendisine tek önerim perde arkasında neler olup bittiğini görmesi gerektiğidir. Bunu öğrenmek için de, dolaşmaktan, konuşmaktan başka şeyler yapması gerekir.

Okuyan, öğrenen, sorun, sorgulayan bir toplum dileğiyle...

Her ne kadar yazı Arda için olsa da, aslında her genç futbolcu için yazılmıştır.