
FC Barcelona: Valdés (altyapı), Alves (transfer), Piqué (altyapı), Puyol (altyapı), Abidal (transfer), Sergio Busquets (altyapı), Xavi (altyapı), Iniesta (altyapı), Pedro (altyapı), Messi (altyapı), Villa (transfer)
Real Madrid: Casillas (altyapı), Ramos (transfer), Pepe (transfer), Carvalho (transfer), Marcelo(transfer), Xabi (transfer), Khedira (transfer) Ronaldo (transfer), Mesut Özil (transfer), Di María (transfer), Benzema (transfer).
Endüstriyelleşmiş futbola verilebilecek en güzel örneklerden biridir şu yukarıdaki tablo. 'Transfer transfer' diye kıçını yırtan Türk taraftar profiline meram anlatmak için daha iyi bir karşılaştırma olamaz.
İki takımın karşılaştırmasına devam edelim. Bir takımın formasında UNICEF var, diğerinde ise bir bahis firması. Barcelona UNICEF'e katkı sunuyor, bahis firması Real Madrid'e. Sadece forma reklamlarına bakarak bile, endüstriyelleşmiş futbola nasıl şamar yapıştırılır görüyoruz.
Maçla ilgili bir şey söylemeyeceğim. Herkes izledi olan biteni. Messi'nin birkaç kendini bırakması dışında, tekme-tokat ve spor-sanat ikilemi arasında gidip gelen bir maçtı.
Sadece bu maç özelinden onlarca ders çıkartılabilir. Nasıl mı? Mesela bizim aptallar, maç sonlarında teknik direktörlerini çatır çatır eleştirirken, Valdez'in, Ronaldo'nun Guardiola'ya yaptığı terbiyesizliğe verdiği yanıt gibi.
Takım arkadaşına atılan bir tekmede, nasıl yekvücut olursun onu izledik. Bizimkiler, rakiplerle konuyu münazara ediyor, elinoğlu 11 kişi arkaşını yalnız bırakmıyor.
Futbolun, doğru yapılanma gerçekleştirildiği sürece basit bir matematiği var. Yeter ki, o yapılanmanın arkasında durmayı bil. Bizde olduğu gibi, "Hocanın arkasındayız" dedikten 3 hafta sonra adamı yollarsan olmaz bu işler.
Maçın rakımlarına bakalım. Barcelona 684 pas yapmış, Real Madrid 331. Topla oynamada Barcelona yüzde 67'ye yüzde 33'lük başarı sağlamış.

Mahalle karısı edası, ortalığı germe, dikkatleri başka yöne çekmek gibi basit taktikleri var Mourinho'nun. Bu maçtan sonra halen konuşabilecekse, kendisindeki midenin şirden olduğu kanaatine varacağım.
Türkiye'deki kulüplerin bu doğru yapılanmayı örnek alması şart. Başbakanlık örtülü ödeneklerinden para aktarılan, borç batağındaki kulüplere devletten sürekli yardım yapılan bir ortamda aklın, mantığın birleşmesi bu ülkedeki boktan futbol ortamını biraz arındırabilir, kirli oyunlardan.
Futbolu seviyorum ama Salazar'ın 3F'sinin bir ayağını oluşturan futbolu değil. Ülkede dönen her türden kirli işin perdelenmesini sağlayan futboldansa nefret ediyorum.
Çirkefliğimi yapmadan yazıyı sonlandırmam. Mourinho'ya emzik verelim, Madrid'deki maça kadar ağzında tutsun. Çünkü konuştukça daha antipatik hale geliyor. Adama kapağı böyle takarlar hacım.
O değil de, bir insan niye Real Madrid'i tutar ki? Küstahlığın, zenginliğin, kendini beğenmişliğin yanıtını şiir dinletisi tadında, Chopin bestesi kıvamında futbolla verirler. Gerçi yer yer tecavüzü andıran sahneler de yok değildi ya neyse. Küfürsüz bir yazı sonlandırma niyetindeyim. Real Madridli olsaydım bir hafta gözüme uyku girmezdi, yemin ediyorum.
Ya hakikaten eğer İspanyol değilseniz niye Real Madrid'i tutarsınız ki? Akıllı bir adamdan yanıt bekliyorum.
Özel not: Lan Umutcan, adama böyle çakarlar, Mourinho'ymuş. Hadi eyvallah...