Türkiye'deki futbolun dengesizliğinin açık bir göstergesidir, Beşiktaş'ın bugün içinde bulunduğu durum. Bir önceki sene şampiyon olmuşsun, üstelik bir de kupayı kazanmışsın yani alınabilecek 3 kupadan ikisini evine götürmüşsün ancak daha sezonun 6. haftasında rakiplerinden şu an için 9 puan -Fenerbahçe ve Galatasaray kazanırsa 12- geridesin.
Gelenler, gidenler; transferde yapılan yanlışlar, şampiyon teknik direktör yerine haftalarca aday aramak ama bulamayınca kürkçü dükkânına dönmek bunların hiçbiri asal sebepler değil varolan tabloda.
Temel sebepler, Türk futbolunun belirli bir düzen içinde olmaması ile sistematik doğruları uygulayamıyor olması. Rakipleriniz önünde şampiyon olmanız, rakibinizin yaptığı yanlışlarla doğru orantılı biçimde gelişiyor bu ülkede. Yani, siz doğru yapmıyorsunuz, karşı taraftakiler sizden daha fazla yanlış yaptığı için onların önünde yer alıyorsunuz.
Bu sadece Beşiktaş değil; Galatasaray, Fenerbahçe ya da diğer takımlar için de geçerli. 6 haftayı geride bıraktığımızda, geçtiğimiz yıl ligi ilk ikide bitiren takımlardan Sivasspor 1 -yazıyla BİR-, Beşiktaş'ınsa 6 puanı var.
TIFIL GENÇ ODASI MİSALİ
2008 Avrupa Şampiyonası'nda adrenalin ve heyecan yüklü günlerden sonra 2010 Dünya Kupası'na gitme şansımızı yok denecek kadar az. Üstelik elemelerdeki, en kolay gruplardan birinde.
Çünkü hiçbir düzene bağlı değiliz, yegâne düzen anlayışımız hani; "Benim düzenim bu anne. Sana her şey karmakarışık geliyor ama ben istediğim şeyi istediğim yerde buluyorum" diyen tıfıl gençlik odalarına benziyor.
RAKAMLAR HİÇBİR ŞEYDİR
Herkesin yazıp çizdiği; 4-3-3, 4-2-3-1, 4-4-2 gibi sistemsel zırvalıkların hiçbiri bu ülke sınırları dahilinde geçerli değil. Zaten futbol böyle bir oyun değil benim açımdan. Sistem filan işin hikâyesi, birilerinin; "Ben başkayım, herkes gibi değilim. Bu işi yalayıp yutttum" tarzında rakamlardan ibaret.
Hayatın doğruları ve yanlışları vardır, futbol da hayatın içinden bir oyun olduğundan ötürü yanlışlar ve doğrularla paralel biçimde gelişiyor. O yüzden bu rakamsal saçmalıkları önemsemiyorum. Üstün olan futbolcular, kadrolar, programlar, sistemler (sistemden kasıt, rakamsal sistem değil) vardır.
Bu yüzdendir ki, 2008-2009 sezonunu ilk ikide bitiren Beşiktaş 6 puanda, Sivasspor 1 puanda. Çünkü bu iki takımın bir önceki sezon başarıları; Galatasaray, Fenerbahçe ya da Trabzonspor'un başarısızlığından kaynaklanıyor. Bir başka sezon bu takımların başarısızlığı, diğer takımların başarısı olacak, bu böyle biteviye sürüyor.
Dünya kadar lig izliyoruz; İtalya'dan İngiltere'ye, Almanya'dan İspanya'ya kadar. En akıllı konuştuğunu ya da yazdığını sandığımız kişiler bile başarının sistemlerde, oyuncularda, teknik direktörlerde olduğunu sanıyor.
Oysa ki, bir ulus olarak temel sorunumuz olan; programsızlık ve sürekli yaratılmaya çalışılan kavga ortamı bu sonuçları almamızı sağlıyor. Doğru dürüst kaç tane takım var ki, 5 yıl boyunca benzer kadrolarla yoluna devam ediyor. Tarihinin en büyük başarısını kazanmış Sivasspor bile neredeyse tüm kadrosunu değiştiriyor.
Şimdi oturup saymaya gerek yok ama Barcelona, Chelsea veya Manchester United'ın bugün ve 5 yıl önceki kadrolarına bir bakın. En az 7-8 oyuncu halen takımın iskeleti durumunda.
Mustafa Denizli yarın gidecek, bilemedin 1 ay sonra, yerine bir başka isim gelecek. O isim bu kadroyu yenilemek isteyecek. "Tabata kim lan?" diyecek ve yerine başka bir adam alınacak. "Yıldırım, bu İsmail çok sıradan, bize daha iyisi lazım" diyecek, yerine yenisi alınacak. Böyle böyle diye diye yepyeni bir Beşiktaş yaratılacak. Pek tabii ki, rakipler de benzer yöntemlerle hareket edecek.
Sorunun çözümünü isimlerde, kadrolarda filan aradığımız sürece başarılı olma şansımız yok, sorun ulus karakterinde. Bunu görmediğimiz ve düzeltmeye çalışmadığımız sürece de "Bizden ne köy olur ne de kasaba."
4 yorum:
kesinlikle katılıyorum Bizden hiçbir cacık olmaz..
@ eCem; sorun siz değilsiniz aslında, sorun bu ülke insanları.
nereye böyle peki hiç arkalarına olup bitenlere bakan varmı acaba?
Tabii ki, çok kimse arkasına dönüp bakmıyor bile. Zaten baksalar bu olup bitenler olmaz
Yorum Gönder