11 Ocak 2010

Ali Taran'dan izlenebilir filmlere


Garip insan modelleri vardır yaşamda. Eline attığı her şeyde, bir sihir olmasını bekler. Kendisini bir nevi peygamber görür. Her konuda "Ben yaptım" demeyi sever.

Bugün fark ettim ki, Ali Taran da, onlardan biriymiş. Türkiye'nin en ünlü reklamcılarından biri. Siyasetçilerin reklamcılığını bile yapıyor.

Neyse sorun bu değil. "Her işi yaparım" modeli olan bu arkadaş, 'No Ofsayt' isimli bir film yaptı. Filmi izlemediğim için iyi ya da kötü (Bir an içimden menfi ya da müsbet demek geçti. O an korktum kendimden) bir şey söyleyemiyorum. Ancak birtakım Türk filmlerinin gişe başarısından sonra önüne gelenin sinema sektörüne girip, abuk sabuk komedi filmleri çekmesine de çok sıcak bakamıyorum.

Zaten bu yüzdendir ki, Ali Taran gişede maymuna dönünce, "Bundan böyle sinemayla hiçbir işim olmaz. Ancak yer gösterici olurum. Sinemadan nefret ediyorum" gibi anlamsız bir açıklama yapmış.

Zorla mı soktular birader? Paranın kokusunu aldın, "Bir film patlatırım, bu sığır seyirci de doldurur salonu, ben de cebimi doldururum." diye düşünmedin değil mi?

Film, gişe yapsa sinemaya bayılırdın, hatta en büyük aşkın olurdu. Sinemasız bir günün bile geçmezdi değil mi? Samimiyetsiz insanlar topluluğundan oluşuyoruz.

Bu arada 10 günden bu yana epey film izledim. Bazı bloglardaki gibi dizi ve film eleştirisi içine girecek değilim. Eleştirmenlik yapacak kalibrede hissetmiyorum kendimi. Ama "İzledim, siz de izlerseniz pişman olmazsınız" diyeceğim birkaç film olacak. İzledikten sonra pişman olursanız söz veriyorum, buradan özür dileyeceğim, herkesin huzurunda. Koala sözü...

The Invention of Lying: Son zamanlarda izlediğim en eğlenceli filmlerden biriydi. Bazı sahnelerinde yarıldım diyebilirim. Mutlaka ama mutlaka izleyin. Sadece Ricky Gervais'in performansı için bile izlenebilir. Ayrıca Jennifer Garner süper sevimli bir hatun.

Invictus: Clint Eastwood'un yönetmenlik koltuğuna oturduğu şahane bir film. Mandela'nın devlet başkanlığına gelmesinin ardından, yıllarca halkını ezmiş ve sömürmüş beyazlarla nasıl bir kaynaşma yolu bulduğunu izliyorsunuz.

Gerçekten bir lider olarak müthiş bir zekâ örneği göstererek, beyazlar ve siyahların birarada yaşayabileceğini gösteriyor. Matt Damon ve Morgan Freeman izlenir.

4 yorum:

akakiyeviç dedi ki...

İyi de bilader ben şimdi bu filmleri nereden bulacağım?Bulsam bile Türkçe versiyonunu bulabilecek miyim?Neden okuyucuyu gaza getirip hevesini yarım bırakıyorsun.İnsan şuradan temin edebilrsin,ya da ben size yollarım Cdleri merak etmeyin falan der.Değil mi ama? :D

Şu 2.Filmi istiyorum ona göre :D

koala dedi ki...

İstanbul'a geldiğinde hallederiz :)

Cahey dedi ki...

ali taran filmi vizyona girmeden önce de sinemayla pek hoşlaşmadıgını belirtmişti yalnız. sadece gişe sonrasında oluşan görüşü değil yani bu. biraz sert olmuş yani eleştiri.

yanlış hatırlamıyosam da milliyet ctsi ekindeki röportajıydı.

koala dedi ki...

Yiğit, sinemayı sevmeyen bir adamın sinema filmi yapmasının altındaki mantığa zaten eleştirim. Yoksa sevsin sevmesin bana ne. Ama sevmediğim, dediğin bir şey için para yatırıyorsun, sonra paran batınca da "Nefret ediyorum" diyorsun. "Ben o işi beceremedim" diye itiraf etse, daha doğru olur