Bu coğrafyanın sınırları dahilinde pek çok acı yaşanmıştır, tarihe pek çok kirli sayfa not düşülmüştür. Ancak 2 Temmuz 1993 bu kirli sayfaların en vahşet kokanlarından biridir.
2 Temmuz 1993'te sadece 33 beden yakılmamıştır aynı zamanda bu ülkenin vicdanı, insanlığı, geleceği da yakılmıştır.
Ortaçağda bile eşine rastlanmayan bir biçimde insanları diri diri yakanlardan, zafer çığlıkları atan binlerce insandan, bu toplumun hâlâ hesap soramaması, 17 yıldan bu yana 73 milyon insanın ayıbı olarak süregeliyor.
Dönemin Adalet Bakanı'nın sorumlulara avukatlık yapması, dönemin başbakanının "Neyse ki, orada bulunan vatandaşlarımıza zarar gelmemiştir" demesi, dönemin siyasi iktidar ortaklarından kendini sosyal demokrat sayanların bu işin peşine düşememesi, insanların yandığı yerin kebapçı yapılması, toplumun tepki göstermemesi v.s. v.s., bunların hepsi Cumhuriyet tarihinin utancıdır.
Benim, bu ülke insanından nefret etmeye başladığım tarih olmuştur 2 Temmuz 1993. O tarihten bu yana yaşananlar, bu nefreti körüklemekten başka bir şeye yaramadı.
Bugün geldiğimiz noktada, halen Alevilere zorunlu din dersi uygulaması yapılmakta, Alevi vatandaşların vergilerinin Diyanet İşleri'ne gitmesi, Alevi köylerine sabır imtihan eder gibi camiler yapılması, Cemevlerine ibadethane yerine sanki bir eğlence mekânı gözüyle bakılması, devletin yanan bedenlerle dalga geçtiğinin bir göstergesidir.
Her ne kadar Türkiye'nin demokratik bir ülke olduğu savunuluyor olsa da, bu ülkede kendinden olmayanlara karşı yürütülen sistematik saldırılar hiç bitmedi.
Bugün mazlum edebiyatıyla ortalığı yangın yerine çevirenler, Sivas'ta bedenleri yakılırken, dışarıda zevk çığlıkları atan zihniyetin ta kendisidir.
Bugün mazlum edebiyatıyla ortalığı yangın yerine çevirenler, dün TİP'li gençlerin boğulmasına alkış tutanlardır.
Bugün mazlum edebiyatıyla ortalığı yangın yerine çevirenler, dün Maraş'ta, Malatya'da, Çorum'da Alevi evlerine, Nazi Almanyası'daki gibi beyaz kireçlerle çarpı atanlardır.
Bugün mazlum edebiyatıyla ortalığı yangın yerine çevirenler, dün 1 Mayıs 1977'de halkın üstüne panzerleri sürenlerdir.
Bugün mazlum edebiyatıyla ortalığı yangın yerine çevirenler, dün 17 yaşındaki Erdal Eren'in idamında sandalyeye tekme atanlardır.
Bugün mazlum edebiyatıyla ortalığı yangın yerine çevirenler, dün darbeleri yapanları alkışlayanlardır.
Bugün mazlum edebiyatıyla ortalığı yangın yerine çevirenler, dün işkencehanelerde yaşananları görmezden gelenlerdir.
Bugün mazlum edebiyatıyla ortalığı yangın yerine çevirenler, dün Beyoğlu'nda Ermenilerin Rumların evlerini yağmalayanlardır, kadınlarına kızlarına tecavüz edenlerdir.
Bugün mazlum edebiyatıyla ortalığı yangın yerine çevirenler, dün Kubilay'ı arkadan vurup, kafasını diğere geçirenlerdir.
Bugün mazlum edebiyatıyla ortalığı yangın yerine çevirenler, ırkçı-faşist-şeriatçı birlikteliği kurup, uygulayanlardır.
Bu halk artık tarihiyle yüzleşmelidir. Tarihimizle, utançlarımızla, yaşadığımız ve yaşattığımız vahşetlerle yüzleşmediğimiz sürece 2 Temmuz 1993 ne ilk ne de son olacaktır.
9 yorum:
Başbakan Tansu Çiller de, "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir!. Halktan kimsenin burnu kanamamıştır ve ölenler de çıkan yangından boğularak ölmüşlerdir. Olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi"
Bugün hala oradaki insanların tahrik sonucu yakıldığını söyleyip dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ağzıyla konuşanlar var...
Sormak gerek ; Yakanlar mı daha çok müslüman yakılanlar mı ?
yeni yeni aklımın basima gelmeye basladigi, buyumeye basladigim zamanlardi... ne bulursam okumaya calistigim, muzik tercihimi oturtmaya basladigim zamanlardi. lisenin cocuksu havasindan universitenin coskun havasina katilmak icin sabirsizlandigim zamanlardi.
bir haber verilmeye basladi teşevizyonda; gozu donmus binlercesi baris icin, insanlik icin bir araya gelmis tamami humanist ve demokrat insanlari katletmek icin bagiriyor sloganlar atiyorlardi. gozlerime inanamamistim... ileride yuzlesemeyecegimizi bildigim bir tarih daha yaziliyordu. aradan 17 yıl gecip de hala yuzlesemedigimiz.
ancak daha kotusunun oradaki mollalarin 17 yil sonra bizi yonetecegini soyleselerdi herhalde kufur ederdim... gerci her sabah ediyorum...
Ertuğrul Günay denen döneğin "Madımak'ı müze yapacağız." deyip hala yapmamasını da yazsaydın abi.Orayı kebapçı yaptılar,gayet uygun oldu.İnsan eti pişmişti dana eti pişmiş çok mu?Ağızlarından hiç düşürmedikleri Allah'tan da korkuları yok bunların,ama hesabı sorulur elbet!
Orası olsa olsa utanç müzesi olur. Kaldı ki müze yapsan ne olur bu zihniyet yaşadığı sürece? Gidip o müzeyi de taşlarlar, veletleri dış duvarlarını boyar vs.
Aydınlanmış insanlar ya da devletiniz bu faşistler gibi gerektiğinde faşist olmayı bilmezlerse bu dramlar insanlık var olduğu sürece hep tek taraf lehine devam eder. Bazı sığ düşüncelerin kökünü önce sizin kazımanız lazım o sizin kökünüzü kazımadan önce...
mükemmel dile getirmişsin bir alevi olarak sana sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Nedense, Müslümanlar sürekli tahrik oluyorlar, provoke oluyorlar.
Müslüman yaklasimi: Solingen'de utanç müzesi olsun ama Sivas'ta olmasın!..
Ben küçükken okula gitmek için hazırlandığım nereyse hemen her gün annnem bana; "sakın Alevi olduğunu kimseye söyleme" derdi. Sonra annem öldü ve ben hâlâ kimseye Alevi olduğumu söylemiyorum; çünkü Hristiyan oldum.
Niye Hristiyan oldun peki? Dinini başkalarına özgürce söyleyebilmek için mi?
Yorum Gönder