6 Aralık 2010

Alanlarda görüşmek üzere


Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İşletme Fakültesi 4. sınıf öğrencisi 22 yaşındaki Işıl Kurt: Protesto için üç gün önce Eskişehir’den trenle İstanbul’a geldim. Protesto için toplandık. Polisler karşımıza çıkınca bir arkadaşımız hepimize ‘dağılın’ dedi. Bu sırada müdürleri çevik kuvvet polisine ‘saldırın’ diye talimat verdi. İlk olarak iki arkadaşımız gözaltına alındı. Onlara doğru koştuk ama gözaltını engelleyemedik.

Sonra geriye doğru çekilmeye başladık. Yaralanan arkadaşlarımız vardı. Onlarla ilgilendim. Bu yüzden arkada kaldım. Sırtımdan tutup, dizimin arkasından postalla basarak yere yatırdılar. Tekmelemeye başladılar. Dizimde, çenemde, kaburgamda ezikler var. Şu anda normal yürüyemiyorum.

Beş polis küfrederek beni dövdü. Sonra sürükleyerek gözaltına aldılar. Biber gazının etkisiyle gözümü açamıyordum. Tam bayılmak üzereyken gözaltına alındım. Bacak arama tekme atıldığını da hatırlıyorum. Zaten fotoğraflarda var. Saçımı çekerek, kaldırıma vurdular.

Daha sonra otobüse bindirildik. Karaköy Polis Merkezi’nin önüne götürüldük. Genç-Sen üyesi 20 arkadaşımız Eskişehir’den trenle İstanbul’a geldi. O yüzden polis tarafından durdurulmadılar. Üniversiteler, kontenjanlar artırılarak, dört yıl bekletme merkezi haline dönüştürülüyor. Genç işsizlik oranı yüzde 21’e ulaştı.


22 yaşında bir genç kızın bacak aralarına vuruluyor, göğüslerine vuruluyor. Belli ki, kadınların neresine vurulacağı öğretilmiş itlere. Hayatı boyunca yaşayabileceği bir acı çektirilmeye çalışılmış.

Gencecik bir kızın, saçlarından çekiliyor, tekmeler atılıyor, kaldırıma vuruluyor. İleri demokrasi filan işin hikâyesi. Ciddi bir direniş gerekiyor, Yunanistan'daki gibi, İtalya'daki gibi, Fransa'daki gibi.

Karşındaki en adice yöntemlerle sana saldırıyor, kimyasal silahlar püskürtüyor, kadın, kız demeden sanki karşısında düşman varmışcasına tekmeler sallıyor.

Faşist cunta ya da diktatöryal yönetimlerinde rastlayabileceğimiz türden görüntüler bunlar. İnsanlara savaş döneminden kalma kimyasal gazlar püskürtmek orospu çocukluğundan başka bir şey değil.

Hiçbir baltaya sap olamamış, cemaatlerin evlerinde yetiştirilmiş bu insan benzeri yaratıklara polis okullarında ne gibi eğitimler veriliyor, beyinlerine neler yerleştiriiyor acaba?

Gerçi Türkiye 12 Eylül 2010 referandumu ile süper özgür, hiper demokratik bir ülke oldu. Darbelerle hesaplaşan iktidar, kendi karşı darbesini gerçekleştiriyor ağır ağır. Başbakan milyonlarca kişinin gözüne bakarak, hakkında olumsuz haber yapan gazetecilerin hapise gönderilebileceğini ima ediyor.

Onlarca öğrenci birtakım hayvanlar tarafından dövülürken, demokratik Türkiye'nin iktidar partisinin genel başkan yardımcısı demokrasi ve özgürlüğün sınırlarını ne olduğunu anlatıyor. Bir tane adam çıkıp da, şu hayvanlığın boyutunu sorgulayamıyor.

Cumartesi günü polisin tek bir amacı vardı, aldığı emir doğrultusunda. Her türlü toplumsal hareket en sert biçimde bastırılmalı ki, kimse sokaklara çıkmaya cesaret edemesin.

Başbakan, önümüzdeki ay öğrencilerle bir araya gelecekmiş Dolmabahçe'de. Marketten hıyar seçer gibi özenle seçilecek hepsi. Uslu, efendi çocuklar Başbakan'ın vaazını dinleyip, alkışı patlatacaklar. Sonra bunlar da çıkıp, "Öğrencilerin sorunlarını, dertlerini dinledik. Türkiye çok değişti" minvalinden masallar anlatacaklar.

Türkiye leş gibi kokan bir bataklığa dönüştürüldü. Sivsisinekleri yok etmenin zamanı geldi. Kıvılcımı öğrenciler yaktı, ateşi güçlendirmek bizim elimizde.

Unutmadan, Işıl'ın bacaklarının arasına, göğüslerine tekmeler savuran orospu çocuğuna küfür etmezsem içim rahat etmez. Üstündeki üniformayla, sadece bir genç kıza gücü yeten aciz piç, bir gün alanlarda görüşmek üzere...

Hepsinin hesabı sorulacak, her şeyin bedeli ödenecek.

5 yorum:

ozdmroz dedi ki...

Üstüne söylenecek söz bırakmamışsın. Bütün yapılanlar sistematik, her yapılanın ileride mutlaka yarayacağı bir olay var.

Yapılacak tek şey ise avrupadaki gibi öğrenci ayaklanması. Bkn. Menderes dönemi; tüm öğrenciler ve öğretim görevlileri hatta ordu üyeleri bile kızılay meydanında çok kalabalık bir şekilde toplanmışlardı. Yapmamız gereken tek şey SES'i olan topluluklar yaratmak.

Anoz dedi ki...

Türkiyede "insanlarin" böyle haberleri izlerken, okurken halen "iyi oldu, orospu, yerinde dur, ne deyin sokaga cikiyorsun, bölücü, pis hümanist" vs vs. gibi söz ederse, en az okadar bekleriz birseylerin degismesini. Türkiyede polis kendini devletin sahbiymis gibi egitiliyor, öyle görüyor okulda, öyle hareket ediyor. Görevleri saldirsa, sonuna kadar saldiriyor, dövüyor düsünmeden. Bunlarin hayvandan ötürü yaratik olmadigi icin sadece beyinleri okadar calisiyor. Görev neyse o... Ama yukardan görev "salirmayin" derse ozaman usulca bekliyorlar: Hizbullah protestolari, bagirin cagirin, hakkinizdir. Israile karsi protestolar: bagirin cagirin, hakkinizdir... ama Devlete karsi protesto "pis solcular" olurlar ve dövülürler...! Kimsede sesini cikarmaz

fabianernst dedi ki...

bir yerlerde okudum o gosteri de hamile bir öğrenci aldığı darbelerle çoçuğunu duşuruyor...

Adsız dedi ki...

o tekmeleri onun götüne sokmak var.
izninle bunu facebookta paylaşmak istiyorum ve burayı takip edenlerden ricam blog vb.yerlerde paylaşmasıdır.

koala dedi ki...

@ Adsız; nerede istersen orada paylaş. Bu bloğun yazarı ben olsam da, sahibi okuyanlardır